Günümüzde kimi İslami kavram ve terimler için gerekli ön incelemelerin ve araştırmaların yapılmadan hâkim düşünce tarzlarına uygun, ön yargılar dâhilinde anlamlandırıldıklarını ifade edebiliriz. Birçok insanın yadırgadığı ve anlamını yanlış telaffuz etmekte ısrarcı olduğu kavramlardan bir tanesi de “Cihad” sözcüğüdür. Her nedense bu kavram çoğu zaman “savaş ve öldürme” sözcükleriyle özdeşleştirilerek değerlendirilmektedir. Kimilerince de “Barbarlıkla” eşdeğer nitelikte düşünülmekte ve kullanılmaktadır. Hâlbuki Cihad; Allah’ın dinini, nizamını dünyaya hâkim kılma noktasında verilen her türlü samimi mücadeledir. Bu sözlü mücadele de olabilir, fikri mücadele de olabilir, eylemsel mücadeleler de olabilir. Bunların hepsi cihaddır. İslam; hiçbir zaman yeryüzünü istila etmek, topraklarına toprak katmak, ganimet paylamak, kendisine yeni pazarlar ve köleler bularak yeni sömürge alanları elde etmek adına cihad etmez. İslam, sadece ve sadece İlah-i Kelimetullah-ı, Nizam-ı Âleme hâkim kılmak adına sefere çıkar. Allah tarafından yaratılmış ve insanlığın faydasına sunulmuş nimetlerin en değerlisi Kur’an-ı Kerim ışığında İslam’dır. Bu din bütün insanlığın yararına indirilmiştir. Müslümanın vazifesi bu dini bütün insanlığa tebliğ etmektir ki, İslam dininden dünyada hiç kimseler mahrum kalmasın. İslam, insanlık için gelmiş olan bu dini, yine bütün insanlığa tebliğ ederken karşılaştığı engelleri gerek bertaraf etme noktasında, gerekse bu dine gönül verenlerin dinlerini hiçbir baskıya maruz kalmadan güven içerisinde yaşamalarını sağlamak adına mücadele etmeye mecburdur. Tarih boyunca İslam’ın sancaktarlığını yapmış olan ecdat da bu dini tebliğ ederken karşılarına çıkan engel ve sultaları yok etmek için her alanda mücadeleyi kendine ibadet bilmiştir.

İfade edilmesi elzem olan bir diğer husus ise Yüce dinimiz İslam’a atfedilen ya da atfedilmek istenen çirkin yakıştırmalar ve iftiralardır. Özellikle son yıllarda “İslamofobi” adı altında, insanlık kasıtlı olarak İslam’dan uzaklaştırılmak istenmektedir. Kitle iletişim araçları vasıtasıyla insan beyinlerine “İslam = Terörizm” algısı oluşturulmaktadır. İslam dininin yıpratılması ve tahribatı adına bu tarz akımlar, müşterek düşmanlarca her alanda desteklenmektedir. Görünüş ve söylemleriyle sözde Müslüman olan; özde ise dini, ırkı ney düğü belirsiz insan ya da insan topluluklarının yaptığı sıra dışı katliamlar, düzenledikleri silahlı saldırılarda olay İslam’la bağdaştırılarak insanlığa servis edilmektedir. “Sanki İslam, bu şekilde davranmalarını emrediyormuş ya da bu insanlar bu kötülükleri yapmak için güçlerini, ilhamlarını İslam’dan alıyorlarmış gibi” asılsız konuşmalar, itiraflar ve daha birçok düzmecelerle çirkin algılar oluşturulmaktadır. Olay dünya haberlerine kasıtlı olarak bu şeklide düşmektedir. Bu tarz olaylar ecnebi ülkelerde de zaman zaman yaşanmaktadır. Örneğin Hristiyan ya da Yahudi bir vatandaş eline silah alıp okul bassa veya camiye gidip onlarca masum insanı katletse; bu olay kesinlikle dine mal edilmeden bütün suç direkt o bireye yüklenmektedir Kısacası suçlu, o olayı gerçekleştirenlerdir. Akabinde bireyin mutlaka “akıl sağlığının bozuk olduğu, bir süredir psikolojik destek aldığı” gibi ifadeler de kesinlikle vurgulanmaktadır.  Şu an insanlığa servis edilen bu tarz kasıtlı algılar, onlarda tek taraflı bir düşüncenin hâkim olmasını sağlamıştır. Müslüman ya da Müslüman görünümlü bir kişinin yaptığı olumsuzluklar dine atfedilirken; Müslüman olmayan birinin yaptığı insanlık dışı suçlar ise sadece kendisiyle bağdaştırılmaktadır. Artık bu algı düzeyi insanlığa o derece yerleşmiş durumdadır ki ortada bir suç ve suçlu varsa ve bu suçlu da “Müslüman” ise olayı irdelemeye hiç de lüzum yoktur. “Müslüman değil mi, ondan her şey beklenir”. Çünkü algı bu yönde oluşturulmuştur ve bu algıda sorgulama denen yeti insanda bulunmaz. Bu dinin mensubu olmayan insan, zaten sorgulamak istemez. Geriye kalanların birçoğunda ise sorgulamama hali daha iyidir. Onlar için bu durum, İslam’dan uzak süregiden yaşamlarına uygun bir kılıf ve gerekçedir.  “Devamı Haftaya”