İslam, her fırsatta ifade edileceği üzere evrensel son ilahi nizamdır. O’nu en güzel ifade eden kaynak ise mukaddes kitap Kur’an-ı Kerim’dir. Bu kitap yalnız Müslümanların değil, bütün insanlığın kurtuluşu için indirilmiş ilahi bir rehberdir. Birçok ayette “Ey iman edenler!... Ey akıl sahipleri!... tarzında ifade bulan hitaplar, bu yargıların bütün insanlık için gönderilmiş olduğunu gösterir.

Kur’an; hayatın birçok noktasında helal, haram ölçünleri üzerine kurulu yaşam sistemiyle insanlığa her daim güzel ahlakı tavsiye eden; iman edenlere müjdeleyici ve yol gösterici, inkâr edenlere ise uyarıcı görevlerini tebliğ eden âlemşümul bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim’in ilgi ve uğraş alanı bizzat insanın kendisidir. İnsanı merkeze alır ve ona bu âlemdeki yerini, görevini ve sorumluluklarını hatırlatır. İnsanın Rabbi ile ve içinde yaşadığı toplumla alakalı münasebetlerini açıklar. Toplum içerisindeki görgü ya da toplumsal normlar olarak adlandırdığımız birçok ahlaki değer kaynağını zaten kitaptan almaktadır. Kur’an-ı Kerim’den insanların müspet bilimlerden beklediklerinin aynısını beklemeleri büyük bir hatadır.  İnsanların tema ve muhteva olarak istenilen konularla ilgili açıklayıcı bilgiler görmeyi arzu etmeleri ya da bu ilim sahalarındaki mevcut sorunların Kur’an-ı Kerim tarafından çözülebileceği kanısıyla arayışlara girmeleri son derece abesle iştigal bir durumdur. Çünkü Kur’an-ı Kerim, her dönem için geçerli; kesin olan durum ve yargıları, değişkenlik göstermeyen doğruları kapsar. Bilim ise kendi alanında sürekli gelişerek değişkenlik gösterir. Bugün doğrulukları kanıtlanmış geçerli olan bilgiler, yıllar sonra “Doğru Bilinen Yanlışlar” başlığıyla bilimsel olarak yeniden kanıtlanıp karşımıza çıkabilmektedir. Kur’an, bu tarz durumlardan münezzehtir. Kur’an-ın ortaya koyduğu hakikatler genel geçer, kusursuz, mutlak ve en uygun olanlarıdır. İlim ise dün kabul ettiği bir bilgiyi, bugün inkâr edebilmektedir.  Bundan dolayı bu tarz basit durum ve meseleler Kur’an’da yer almaz.

Kur’an-ı Kerim hem uyaran, hem müjdeleyen hem de tarihi yönüyle insanlığa ibretlik yaşanmışlıklar sunarak onlara nasihatler veren bir kitaptır. Birçok kavmin lanetlenme, helak olma süreçleri sebepleri ve sonuçlarıyla insanlığa açıklanır. Bu yönü beşeri ilimlerden Tarih ilmine benzer ancak ondan çok farklıdır. Tarih, neticede beşeri bir ilimdir ve tartışmaya oldukça açık bir alandır. Çünkü bu ilimde tarihi gerçeklikler irdelendiğinde o döneme hâkim kuvvetlerin etkileri görülecektir. Bu özelliğinden dolayı tarih ilminde fazlaca tartışmalar yaşanmaktadır. Kur’an ise tartışmalara mahal vermeyecek derecede tamamen akla ve mantığa uygun hükümleri içerir. “Devamı Haftaya”