İslam, kurallar bütünlüğü içerisinde insanı özgür kılar. Onun nurlu ışığıyla haşrolan, ondan feyz alan insanda sarsılmaz bir iman vuku bulur. Kişi sahip olduğu imanla; isyan etmeden, gönül rahatlığı içinde akıbetini yaşamaya hazırdır. Çünkü yüreğinde büyük bir itikat ve itimat vardır. Dayandığı nokta Hak’tır. Üzerindeki ölü toprağını atarak cihad ruhuyla harekete geçer. İslam, insanı hiçbir zaman miskin kılmaz, bilakis onu sürekli bir hareketlilik alanına sevk eder. Çünkü İslam, kendisine gönül açanlara misyonunu eninde sonunda gösterecek ve öğretecektir.
İslam; bir din olmakla beraber, toplumları dizayn etme noktasında da oldukça usta bir sistemdir. İnsanlığa sunduğu kurallar ve gerekçeler irdelendiğinde ne denli akılcı, gerçekçi, tutarlı ve evrensel özelliklere sahip olduğu çok net görülecektir. Hal böyle iken ne yazık ki İslam’ın kusursuzluğunu kabul edemeyen, bu durumdan rahatsız olan birçok zümre, gurup ve kitle mevcuttur. Dışta ve içte bu durumdan rahatsız olan güruhlar, İslam’a fırsat buldukça saldırırlar. Nerede ve ne zaman hak edilen övgülerle “İslam” mevzu bahis edilse, mutlaka karşısına “Müslüman âlemin şu anki durumu” çıkartılır. Hak din İslam, bütün noksanlıklardan münezzehtir. Bu durumu çok iyi bilenler, akıllarınca O’nu alt etmek adına günümüz İslam âlemini sürekli öne sürerler. Misyonerlik faaliyetleri başta olmak üzere İslam âlemi üzerine oynanan oyunlar neticesinde Müslümanları yozlaştırmayı, dinlerinden uzaklaştırmayı, köleleştirmeyi ve birbirlerine düşman ederek kırdırmayı başardılar. Bunların hepsi İslam’a zarar vermek içindi. Dünyadaki bütün dinleri değiştirdiler, asıllarından uzaklaştırdılar; ancak İslam’a hiçbir şey yapamadılar nitekim amaçlarına ulaşamadılar, ulaşamayacaklar da. Çünkü İslam, Cenab-i Allah’ın muhafazasındadır ve en küçük bir tahrife uğramaksızın kıyamete kadar aslını koruyacaktır.  “Şüphesiz O kitabı biz indirdik ve O’nu koruyacak olan da biziz.”(Hicr-9) Allah’ın koruması altındaki bir dine zarar vermeye çalışmak beyhudedir. Yine “O’nu koruyup, kollamak; günümüzde yaşanılması adına çağa uyarlamaya çalışmak, reformlara maruz tutmak da” da kimsenin haddine değildir. 
Bu dinin ölümsüzlüğü bizzat Cenab-ı Allah’ın güvencesindedir. “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütuftur.” (Maide-54) Müslümanlar, dinlerinden dönebilirler, düşman ile dost ve müttefik olabilirler. Allah böylelerinin her daim olabileceğine işaret etmektedir. Şayet böylesi bir durumun yaşandığı bir dönemde bile dinin değil, o topluluğun kaybedeceğini bildirmektedir.  Tarih boyunca birçok toplum İslam’ın bayraktarlığını yapmış ve Nizam-Âlem yolunda O’nu üstün kılmıştır. İnsan toplulukları yeryüzünde var olduğu müddetçe de İslam’ı yaşayıp yaşatacak bir topluluk muhakkak olacaktır.  “Devamı Haftaya”