“DİL”-1
Dil, bir milletin sahip olduğu en önemli ortak değerdir. Çünkü toplumları millet seviyesine çıkaran ana etmen dildir. Dil, kültürel değerlerin nesillerden nesillere aktarımını sağlayan en doğal araçtır. Milletimizin resmi dili Türkçedir. Türkçenin tarihi geçmişini Çin kaynaklarından ve Orhun Yazıtlarından elde edilen bilgiler ışığında MÖ’ye kadar götürebiliriz. Kimi tarihçiler; Türkçenin on bin yıllık bir dil olduğunu, bu durumu da geçirmiş olduğu dil evrelerine bakılarak ifade edilebileceğini söylerler. Yine “kültür” konusunda ifade edildiği üzere; “Nasıl ki bir milletin kültür zenginliği ve derinliği için sahip olduğu manevi unsurların yoğunluğu...” tabiri kullanıldı ise aynı şekilde dil için de bu durumu söyleyebiliriz. Şöyle ki; Bir milletin sahip olduğu dildeki manevi kelime, kavram ve deyim yoğunluğu; o dilin geçmişi ve yıllanmışlığı hakkında bize doğru bilgileri verecektir. Buradan mütevellit, dilimizde var olan soyut kelime, deyim ve kavram yoğunluğu onun binlerce yıllık bir kültür yapısına dayandığını göstermektedir.
Türkçenin uzun tarihsel geçmişi, yenilikçi yapıya sahip oluşu, yozlaşmaya karşı dayanıklı bünyesi ve sondan eklemeli bir dil olma gibi özellikleri; her daim dünyanın büyük dilleri arasında yer almasında öncü olmuştur. Özellikle sondan eklemeli bir dil yapısına sahip olması Türkçenin kolay öğrenilmesini ve hazinesini yeni türettiği kavram ve kelimelerle sürekli zenginleştirmesini sağlamıştır. Bu özelliğinden dolayı dilde ihtiyaç olması durumunda bir kökten birçok kelime türetilebilmektedir. Örneğin “göz” kökünden “göz (organ), gözlük (eşya), gözlükçü (kişi) ve gözlükçülük (meslek)” gibi dört farklı kelime türetilmektedir. Batı eksenli bir dilde bu zenginliği ve kolaylığı göremeyiz. Almancada “Göz (wimper), gözlük (glaser), gözlükçü (optiker), gözlükçülük yine (optiker)” dır. Görüldüğü üzere Türkçede bu dört farklı anlamdaki kelimeler bir kökten ifade edilirken, herhangi bir Batı dilinde bu dört kelime ya ayrı ayrı kelimelerle ya da dildeki tıkanmışlıktan dolayı ortak kelimelerle ifade edilmektedir.
Türkçede “yüz yirmi binden fazla” kelime bulunmaktadır. Bu rakam Türkçenin oldukça zengin bir söz varlığına sahip olduğunu göstermektedir. Ancak bugün Anadolu’nun her bir yöresinde ağızlarda dolaşan ve keşfedilmeyi bekleyen binlerce sözcük ve söz öbeklerinin yer aldığını; yine geçmiş dönemlere ait eserlerde gün itibariyle unutulmaya yüz tutmuş kelimelerin varlığını düşündüğümüzde bu sayının tespit edilebilirlik açısından oldukça düşük olduğu dile getirilebilir. “Devamı Haftaya”
TEMEL DEĞERLER
Mehmet Güçlü
Yorumlar