Parasını tıkır tıkır ödeyip yakıyor ve ısınıyoruz. O ödediğimiz miktarın içerisinde borulardan tutun da işletme giderlerine kadar her şey vardır. Zamlara hoşumuza gitmese de itiraz edemeyiz. İtiraz etsen de sayaçta yazan miktarı çatır çatır alırlar. Kimse hayrına boru döşemez, tesis kurmaz; bunların hepsi katma değerdir ve her aşamasında fiyatın üzerine bindirilir.
Doğalgaz kendi ülkenizden çıkarsa, sevinirsiniz sevinmezsiniz; siyasetinizle, hissiyatınızla ilgili bir husustur. Dilerseniz kombinizin düğmesine mehter marşı da çalacak bir cihaz koydurabilirsiniz; yakıtı daha az yakar mı, bilemem. Yahut “Ben iktidarın çıkardığı gazı yakmam!” deyip, tezek sobası kurabilir; rakı eşliğinde nostaljik devrim şarkıları söyleyebilirsiniz. Sarhoş olmak için gerçi alkol gerekmez, meselâ kibir de insanı zom eder. Ekonominin sert kuralları vardır, uygulamada sübjektif yanları da olabilir ama isabetli olmazsa sert kurallara fena halde toslar. Reel olanı:Ruslara ve diğerlerine verdiğimiz parayı kendi ülkemizdeki işletmelere, işletmecilere ödeyeceğimizdir. Bu işletmeler muamma değil ama ne kadarı yerlidir, o tarafını da bilmek, dikkat etmek lazım. Şirketler, dışardan aldığımızdan aza satarlarsa tüketicinin menfaatine olur; çoğa satarsa zararına… Kapitalizmin cari olduğu bir ülkede insanlara, hane reislerine en lazım olan şey, tüketici bilincidir. Bu bilinç olmazsa insanlar ekonomi dışı enstrümanlarla kolayca istismar edilebilirler. Paranızla satın aldığınız şeyler için kimseye medyun-u şükran olmanıza gerek yoktur.
Doğalgaz ile ilgili söylenenler istikbale dair ve üç sene sonraya yönelik. Siyasetin gelecekte ne olduğu ne olacağı beni hiçbir şekilde ilgilendirmez. On sene sonrasında işletebileceğimiz ve bağımsızlığımıza yetecek rezervimiz çıksa başkasını bilmem, ben bayram ederim. Biz kaldığımız yerden devam edelim. Efendim, doğalgazın fiyatınasıl tayin edilir?Fiyatı normalde piyasa belirler. Alternatif kaynaklar olursa rekabet olur, alacağınız mal daha ucuza gelir. Sübjektif durum, keyfi yahut başka alandaki açıkları kapatmaya yönelik fiyatlandırmadır. Olur mu? Ziyadesiyle olur. Çok miktarda kamu harcaması ve “arpalık” gerektiren bir devlet işleyişi varsa,ucu bucağı belirsiz harcamalar, bu tür kalemlere ekstradan yüklenen miktarlarlakarşılanır. Pek çok ithal mal, maliyetinin kat kat üzerinde satılmıyor mu, biz de paşa paşa almıyor muyuz? Doğalgaza verdiğimiz para da sadece dış borç oranında değildir; devletimize de ayrıca ve ziyadesiyle veriyoruz.
Doğalgaz çıkmış, bu millî mevzu değil mi? Elbette millî mevzudur, sevindiricidir. Birinin bu konuda duygularını ölçmeye kalkmak yahut sırf yalamalık ve yalakalık etmiyor diye karalamak ise, tedaviye muhtaç bir psikolojik haldir. Gönül ister ki enerjimizin tamamını karşılayalım, hattâ fazlamız olsun ihraç edelim. Bir şeyi dışarıdan almak ona bağımlı olmaktır. Bir ülkeye mecbursanız ve alternatifi yok ise durum daha vahimdir. Doğalgaz vanasını kapatırlarsa yapacak hiçbir şeyiniz yok… Enerji kaynakları kendine yetenbir ülke makro ekonomik açıdan rahatlar; kimseye eyvallah etmediği gibi, kazandığıyla daha ileri yatırımlara yönelebilir. Yönelebilir diyorum, çünkü petrol zengini nice ülkenin devleti, başka yatırımlara yönelmediği gibi, halkları da yoksul ve biçaredir.
Sevinelim ama gözümüzün içine baka baka söylendiği gibi cari açığı kapatmayacağını da bilelim. Türkiye tam anlamıyla şeytanın/şeytanların bacağını kırmıştır. Bu noktaya gelinene kadar AB ülkelerine karşı çok büyük bir mücadele verilmiştir.Haftayı coşkuyla kapatmaya yarayan desteksiz atışlar, mücadeleye ve sahada canını dişine takarak emek veren vatan evladına uzun vadede zarar verir. Çıkarılan doğal gaz miktarı, hemencecik paraya dönüşmeyeceği gibi; enerji bağımlılığımıza acil çözüm getirmez. Çok büyük miktarlar ve atılımlar gereklidir. Bir şeyi olduğundan fazla abartırsanız, beklentiler de artar.Her cuma günü yeni bir müjde umulur.