Ne kuruluşlar var ki, düzmecedir; çıkara müteveccihtir ve isimleri istismarını ihbar eder. Çapsızdırlar, çapsızlıklarını kutsallar altında ve bazen cübbeler altında gizlerler. ?Hizmet? kelimesi bütün çürüklüğüyle ağızlarından düşmez, bir araya gelince etini didikleyecekleri bir ?kardeş? mutlaka bulurlar. O hangi kardeşse büyük ihtimalle ehl-i emandır; derdi vardır ve o dert kendisinin değil; ya konu komşunun derdidir, ya şehrinin?Bu zaten tek başına tehlikelidir, köşelerini insanlıktan arındırdıkları her şeyi elde etmek derdinde oldukları için, korkarlar. Rakipleri de vardır ama rakipleriyle anlaşırlar; tek korkuları kendi talip oldukları nesnelere tamahı olmayanlardır. Çünkü rakip kazanırsa, o yoldan kazanma umudu daha da artmıştır. O ?didikledikleri kardeş? kazanırsa tükeneceklerdir. Yine de tükeneceklerdir?
Hayatlarında bir defa olsun, şehri üzerine düşünmeyen, ekmek teknesini genişletip daha çok insanın ekmek yemesini arzu etmeyen tipler aklıma geldi ve ?kuruluşlar? diye başladım. Çünkü öyle yahut böyle bir ?kuruluş? çatısında yekun tutarlar? Ülküsü olan insan azın azıdır ve bu melunların çarkı o tür kişilikleri asla sevmedikleri gibi, elli türlü fırıldakla söylediğini örter, gösterdiğinin önüne perde çekerler. Bunlar, hiçbir millete mensup değildirler; şahsiyet ibrazı için aidiyetlerini kullanmalarına sakın aldanmayın.
Bal gibi bildikleri halde ?Kimi kast ediyorsun?? diye sorarlar şimdi? Peki, söyleyeyim: şehir adına, eğitim adına hiçbir hazırlıkları olmadığı halde hırsla komite, konsey vs. kurarak poz kesenleri kast ediyorum. ?Bilgi?nin, ?İktidar?ın, ?Mimari?nin, ?Üniversite?nin son yirmi yıl içinde yaşadığımız dünyada nasıl bir istikamete yöneldiğini asla bilmeyen, okumayan cahilleri kast ediyorum? Ben anlattım, evet anlattım, defalarca anlattım; yazdım, söyledim, projelendirdim? Yıllar önceydi, on yıl önce yine söyledim. Bir Allah´ın kulu bu işlere sarılsaydı iki olurduk, sonra üç, sonra yürüyüşe bile başlardık. Büyük hedeflerle, çok büyük hedeflerle hem de? Bir bina, bir avuç su ve toprakla başlar; çamuru karar kerpiç dökersin? Böyle öğrendim Anadolu´nun fethinin mimarlarından? On yıl önce başlasaydık bugün belki de temel atıyor olacaktık.
Konseyler, komiteler, sarı sendikalar, kültür konulu sahte dernekler ne yaptılar peki? Küçük ama çok küçük işler? Yeğene iş bulmak, belediye meclisinden icazetli şairlere köfte çekmek mesabesinde işler? Senin aklın nasıl basacak geleceğin üniversitesini, endüstrisini, tarımını? Gövdenin bütün iştahını son model bir araba, lüküs hayat, hükmetme arzusuna öyle çevirmişsin ki, neyi kıble tuttuğunu bile unutmuşsun. Bırak içinde yaşadığı binayı, arzı alnımıza zimmetlendiğini; bu dünyada yapacak tek işin umran, yani arzı imar olduğunu bilmeyene bir firkete bile emanet edilmemelidir.
Uçmuşum öyle değil mi? Körünki ?engel?dir, seninki öz elinle gözünü kapatmaktır. Ayağımın arza sağlam bastığını, yetmiş iki milletin neler yaptığını tarassut ettiğimi, o koltuğunuza çevrili teleskoptan görebilmeniz ne mümkün. Keşke bir materyalist olsaydınız, maddenin suretini okuma şansınız olurdu ve kevnî ayetten yol bile alabilirdiniz. En kaba materyalistin bile tenezzül edemeyeceği sürüngenliklere, asil kelimelerimizi araç kılmanız asla affolunacak hususlardan değildir. Amme davası da değil, insanın ve cümle kulların hakkı ile ilgilidir.
Tamam uçtum?
Zikri uçanların da soyu sürecektir, fikri yerde sürünenlerin de?
Dölden döşten, zürriyetten değil; fikir ve imandan bahsediyorum. İnsan her yerde insandır ve umutsuz vaka değildir. Âdemin iki oğlundan bir katil, biri makbuldür. Bir bakmışsın katilden makbul; makbulden de katil türemiştir.