Mesafe uzak olunca insan-insan arasında da ?kırgınlık? olmaz! Olmaz ama mesafeler uzak olmasına rağmen ?kırılma? yaşanır. Kırılma, sert iki cismin birbirine çarpmasından değil; hayat tarzı farklılığından kaynaklanmaktadır. Çoğu kere, bu kırılmaların kimlerle kimlerin arasında geçtiğini tam olarak anlamamız ve ölçmemiz mümkün değildir. Farklı hayat tarzları, belli kimlik politikalarıyla bütünleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu, birbirine benzerlik taşıyan insanların yakınlaşmasını sağlamamakta tersine uzaklaştırmaktadır. Uzaklaşmalar, siyasi boyut taşıdığı andan itibaren de tahminler ötesinde kırılmalar söz konusu olabilmektedir.
?Kırgınlık? çok samimi bir duygudur. Birinden bir şey umarsınız; ne bileyim bir söz, bir fiil, olmadı bir jest? Ummak azından çoğundan tanışlık ister; yolda yoldaşlık, oyunda oyundaşlık, sofrada tuz ekmek hakkı ister. Bunlar yoksa ummak manasızdır;  hayali olabilir yahut dolaylı tanımalarla güdümlenmişsinizdir. İnsanlar arasında keşke ?kırgınlık? yaşansa ve aleniyet içeren bir mesafe içinde gerçekleşse. Bu insanın insandan hâlâ bir şey beklediğini işaret eden, sağlam bir göstergedir. Sürdürülebilir bir şey değildir kırgınlık, aracıya gerek kalmaksızın geçebilir. Bugün ve giderek kırgınlık hissi yerine, kitleler ve gruplar halinde kırılmaların yarattığı hoşnutsuzluklar vardır.
Hayattan umduklarımızın birbirinden uzaklaşması birdenbire olmadı ama sonuçları ?kırılma?lara yol açacak derinliğe ulaşmıştır. Ciddi kırıklıklar var ve bu hatlar, tam anlamıyla maddî alış-veriş olmadığı müddetçe birbirine rakip olarak, buz gibi durabilmektedirler. Çünkü birinin çıkarı, bir başkasının çıkarına olmadığı gibi zayiatı bile olabilir. Bu durum geçici ve ortam gereği bir durum değil; gelinen bir sonuçtur. ?İktisadî insan? tipine Türkiye ilk defa bu kadar teşnedar olmuş, değerler kamu alanından uzaklaşmıştır. Önümüzdeki günler, kâr-zarar hesaplarının maliyetini net olarak göreceğimiz günlerdir.