Türk Dünyası Araştırma Vakfı'nın İstanbul'da yayınladığı Tarih dergisinin Ocak 2001 sayısında Prof. Dr. Bahtiyar Vahapzade'nin mühim bir mektubu çıktı. Bahtiyar Vahapzade, Azerbaycan Türklerinden. Şu anda hem Bakü Üniversitesi'nde eğitim öğretim üyesi, hem de Azerbaycan Millet Meclisi’nde milletvekili.

Bahtiyar Vahapzade Türk Tünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan'a gönderdiği mektupta diyor ki:

“19. asırda Gaspralı’nın ortaya koyduğu, ‘dilde, fikirde, işte birlik’ davasının ne kadar önemli olduğunu bugün daha fazla hissediyoruz. Fakat yazıklar olsun ki, aradan 120-130 yıl geçmesine rağmen bugün o idealin önemini bizden birçok aydınımız bile tam manasıyla anlayabilmiş değildir. Dehşet verici olan gerçek şudur:

Rus İmparatorluğu kendi hakimiyetinde bulunan Türk halkının başına bin bir türlü bela sardı. Onları Sibirya çöllerine sürdü. Toplu katliamlar yaptı. Alfabelerini değiştirdi. Türkçe olan dillerini yasakladı. Türkistan gibi büyük Türk yurdunda yaşayan milletimize farklı adlar verdi. Fakat buna rağmen Rus İmparatorluğu'nun asıl maksadını bazı aydınlarımız anlayamamıştı. Şimdi onlar Gaspralı’nın ortaya koyduğu birlik çağrısına ilgisiz kalıyorlar. Gaspralı’nın idealini gerçekleştirmek için ilk önce bütün Türk halkları arasında alfabe birliğini sağlamalıyız. Çünkü alfabe birliğimiz olmadan fikir birliğimiz olmaz. Fikir birliği olmayınca işbirliği yapmakta imkansızlaşır. Türk birliğini istemeyen Sovyet İmparatorluğu, her Türk halkına ayrı bir Kiril alfabesi vererek bizi birbirimizden ayırdı. Ama biz, bu meselenin kökünde yatan asıl maksadı anlayamadık.”

Bahtiyar Vahapzade devam ediyor:

“Peki şimdi ne yapmalı? Türk halkının asırlar boyu birbirinden ayrı düşmesi dilde de büyük farklar meydana getirdi. Bu yüzden eski Sovyetler Birliği'nde Türk halkları kendi ana dilleri ile birbirlerini yeteri kadar anlayamadılar. Ortak bir dil olarak Rusça’yla konuşmaya başladılar. Bu ise bizim için büyük bir facia idi.

Ben bunu Türk olarak kendime büyük bir hakaret sayıyorum ve çıkış yolu olarak bütün Türk halkları için iletişim dili olarak Türkiye Türkçesinin esas alınmasını istiyorum. İstiyorum ki; her Türk, kendi ülkesinde kendi lehçesinde konuşsun, yazsın. Ama aramızda yapılacak toplantılarda her birimiz için iletişim dili olarak Türkiye Türkçesini esas alalım. Ben bu fikrimi ortaya attığında Kazak ve Kırgız arkadaşlarım memnun kalmadılar. Benim görüşlerime sadece Özbek şairi Cemal Kemal katıldı.

Sovyetler Birliği'nde yaşayan halkların bir belası da kendi ana dillerinden yıllarca uzak düşmeleridir. Bu yüzden özellikle Türkistan halkları kendi ana dillerinde değil de Rus dilinde eğitim veren okullarda okumak mecburiyetinde kaldılar. Ve neticede ana dillerini unuttular. Bu bela Azerbaycan Türklerinde biraz var ama yeni bir bela şudur ki, şimdi Rusça yerini ve etkisini İngilizce'ye bıraktı. Bakü'nün aynı zamanda Ankara'nın sokaklarından geçerken gözüme İngilizce yazılmış reklamlar batıyor. Ben bu meseleyi Milli Meclis’te dile getirdiysem de beni destekleyen olmadı. Çünkü yüksek makamlarda oturan kimselerin çoğu Rusça konuşuyor, yani onlar Rusça eğitim görmüşlerdir. Eskiden Rusça bilmeyenler işe alınmıyordu. Şimdi ise Rusya'nın yerini İngilizce aldı. Peki bu millete yazık değil mi? Bu millet, kendi vatanında kendine sahip çıkmayacaksa nerede sahip çıkacak? Çocuklarımızda mutlaka milli şuur hissini uyandırmak için eğitimin mutlaka ana dilinde yapılması lazım. Ama biz başkasının gölgesinde olmayı milli benliğimizden daha yüksekte tutuyoruz. İngiliz Filozofu Humboldt diyor ki:

“Bir milletin ana dili, o milletin ruhudur, maneviyatıdır.”

Rus pedagoğu Uşunski diyor ki:

“Ana dilinde eğitim almayan bir çocuk büyüdükten sonra yüzüne ne kadar vatanperverlik maskesi taksa da ait olduğu Millete değil, dilinde eğitim gördüğü Millete hizmet edecektir.”

Bahtiyar Vahapzade akıl sahibi, idrak sahibi, insaf sahibi her Türk'e şu soruyu soruyor, diyor ki:

“Ömrüm boynu düşünmüşümdür. Acaba biz niçin kendimizden başka herkese benzemek istiyoruz ve biz niçin özümüzü, kökümüzü kötülemeyi ilericilik olarak değerlendiriyoruz?”

Muhterem dostum Bahtiyar Vahapzade'ye binlerce selam olsun. Ben de bu Sözün Doğrusu programında bu sorunun cevabını almaya çalışıyorum:

Acaba biz niçin kendimizden başka herkese benzemek istiyoruz ve biz niçin özümüzü, kökümüzü kötülemeyi ilericilik sanıyoruz?

(Sözün Doğrusu Kitabı’ndan)