Unutma, tez geçer zulmün ezası
Sabretmeyi bileceksin; tamam mı?
Yiğide ar değil bahtın kazası
Hakk’a teslim olacaksın; tamam mı?

Allah’ın Rahmeti üzerine olsun büyük şair Abdürrahim KARAKOÇ’a ait olan ve bizim gençliğimizde büyük bir şevkle ve heyecanla okuduğumuz bir şiirdi. 28 şubatın üzerinden tamı tamına 27 yıl geçti. 28 şubat1997 tarihinde zamanın Çevik Bir’inin ifadesi ile tanklara balans ayarı verildiği gün. İrticanın PKK dan daha tehlikeli sayıldığı gün. Bütün Türkiye’nin kökten dinci ilan edildiği gün. Fetö terör örgütü başının, kraldan çok kralcı kesildiği gazetelere manşetler attırdığı gülen ayva ağlayan narlık yaptığı ,“Beceremediniz artık bırakın” diyerek  saçmaladığı  6 milyon insanın fişlendiği gün.  Fetö terör örgütü 28 Şubattan sonra büyümüş önü alınamaz hale gelmiştir. Önce ordu ele geçirilmiş sonrasında  adliye ,üniversite,iş adamları,şirketler,sivil toplum örgütleri, futbol takımları, siyaset, yazarlar,şairler , sanatçılar, sanayiciler. Bunlar kendi gönül rızaları ile katılırlarsa ne ala katılmayanlara hayatı yaşanmaz hale getirmişlerdir. 29 Mart 1997'de Samanyolu TV'de katıldığı bir televizyon programında Türk Silahlı Kuvvetlerini  siyasete müdahale etmek ve muhtıra vermekle eleştirenlere karşı,"Asker, demokratik yollarla sorunların çözümünü istedi."demiş, 28 Şubat sonrasında Erbakan'ı eleştirenler arasında yer almış ve TSK'nin müdahalesini demokratik bulduğunu söylemiştir. Yine 16 Nisan 1997'de Kanal D'den Yalçın Doğan'a verdiği röportajında da askerin tutumunu destekleyerek şöyle demiştir:

 

« Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini, anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası ben zannediyorum, onlar bazı sivil kesimlerden daha demokrat. Herhalde onların temsil ettikleri kuvvet şu partiler arasında birbirini istemeyen insanların elinde olsa bir gece hızlı bir baskınla gelirler, hasımlarını bertaraf ederler, onun yerine otururlar. Kuvvet ellerinde olduğu halde çok mantıki davranıyorlar. Çok muhakemeli davranıyorlar. Epey zamandan beri. His öne çıkmıyor burada ve kuvvet, güç gösterisi şeklinde öne çıkmıyor. Bana demokraside daha dengeli geliyorlar o açıdan. »Fetullah Gülen, 16 Nisan 1997, Kanal D

 

Onun için 28 şubat 15 temmuza giden ihanet yoludur. Ülkeyi iç savaşa sürüklediği bahanesi ile Refah partisine kapatma davası açıldığı ve kapatıldığı gün. Bankaların milyonlarca parayı hortumladığı gün. Medya patronlarının önlenemez bir biçimde kılıçlarının hem önü hem arkasının kestiği gün. "Minareler süngü, kubbeler miğfer; camiler kışlamız, müminler asker.”Şiirini okuduğu için Tayyip Erdoğan’a dava açıldığı hapis yatmaya mahkum edildiği gün. Süleyman Demirel’in bu meseleye bakış açısının şöyle tecelli ettiği gün.

« Orası üniversite, oranın kuralları var. Danıştay , Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başı bağlı okumak istiyorsan başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan'da falan öyle yerler vardır, oraya gidin, orada okuyun! Türkiye laiklikten vazgeçemez. Herkes aklını başına toplasın. Bu ülkenin halkının yüzde 99'u Müslüman diye Müslümanlığı istismar ederek 'Bu milleti arkamıza düşürürüz' diye düşünen varsa aldanıyor. Hem de çok aldanmaktadır. Cumhuriyet 5'inci neslini yetiştirmiştir ve bu nesil cumhuriyete sahip çıkmaktadır. Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir. »(Süleyman Demirel,Basın odası programından,Habertürk). Merve Kavakçının meclisten Millet vekili olmasına rağmen Bülent Ecevit tarafından dışarı çıkarılmaya  çalışıldığı gün. İşci ve iş veren Sendikalarının büyük çoğunluğunun destek verdiği gün. Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemini yapanlara ,yapılan işin çok  saçma olduğunu belirtmek için Başbakan Erbakan’ın bunlar  gulu gulu  dansı yapıyorlar gürültü çıkarmaktan başka bir şey yapmıyorlar  diye gerçeği göremediklerini  mizahi bir dille yüzlerine vurduğu gün. Cumhuriyet mitinglerinin yapıldığı gün. Aczimendilerin ,Hizbullahçıların ,Fadime Şahin’lerin kol gezdiği bütün bunların üzerinden irtica geliyor naralarının atıldığı gün. Üniversitelerde okul birincilerinin konuşturulmadığı,keplerinin başlarından atıldığı gün. Olumsuzluk adına daha binlerce saçma sapan işlerin yapıldığı gün. Bir şeyler olsa da bizlerde borumuzu öttür sek diyenlere gün  doğduğu gün. Okullarda başı örtülü olanların  takibe alındığı,haklarında meslekten atılmak üzere soruşturmaların açıldığı bir çoğunun meslekten atıldığı gün. İmam-Hatiplerde öğretmenlere ,öğrencilere çeşitli suçlardan soruşturmaların açıldığı cezaların verildiği sürgünlerin çıkarıldığı daha da ileri giderek meslekten atıldıkları gün .O günler  28 şubat bin yıl sürecek diye,ellerini ovuşturanların, Bremen Mızıkacıları gibi el ele,sırt sırta verenlerin sayılarının bayağı kabarık olduğu gün. Bu günler geldi geçti o günün zulmünü işkencelerini görenler gördü, çekenler çekti fakat o günler geçti .Muhtar bile olamaz denen Tayyib Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu, 28 şubatçılar  ömür boyu hapse mahkum oldu. Demokrasiyi kurtarma adına iş yapanlar demokrasinin altında kaldı ve ezildi. Halkı kökten dinci ilan edenlere, bu millet şucu veya buculuğun ayrışma sebebi olmadığını göstermiştir. Bizler 85 milyon  farklı düşünüyor olsak da biriz ,beraberiz,kardeşiz. O gün sevinenler bu gün gün yüzüne bile çıkamıyorlar. Herkesin bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır.

“Geri dönmek yoktur güneş doğmadan
Rahmet nuru karanlığı boğmadan
Hakikat yolunda boyun eğmeden
Gerekirse öleceksin; tamam mı? (Abdurrahim KARAKOÇ)