Türkiye’nin ve Sivas’ın gururu şanlı Sivasspor evinde oynadığı dördüncü Avrupa’da ki ikinci maçında yine hüsrana uğradı. Canımız sağ olsun iyi tarafından bakmak lazım!!!

Kimseye borcumuz yok…

Türkiye’nin UEFA’daki tek temsilcisi Sivasspor Ülke puanı açısından oldukça önemli bir müsabakada rezalet bir görüntü sergiledi.

Takım değeri 19 Milyon EURO olan sıradan bir takım Sivas’a geliyor ve yıllardır futbolun mabedi dediğimiz kendi sahamızda bizi rezil ediyor. Yüreğimiz yana yana izliyoruz. Müdafaa tel tel dökülüyor, orta alanda kim ne yapıyor belli değil, hücum desen, kaleye gittiğimizde alkışlayasım geliyor. Bir takım doğrudan Avrupa Kupaları gurup müsabakalarına katılma hakkı elde edip, bu kadar ruhsuz oynama hakkına sahip değildir. Sadece Sivas’ı değil, Türkiye’yi temsil etmektedir.

Takım kalitesine baksanız evlere şenlik. Galibiyet umutlarını emekli olmuş Kone, Yürümekten yorulmuş en son oynaması gereken yerde oynayan Yatabare, oyun bilgisi olmayan Uğur Çiftçi ’ye ve buna benzer oyunculara bağlamış bir takımın akıbeti bu kadar olur.

Yıllardır bu kulüp iyi yönetildi. Denk bütçe uygulamasını en iyi yerine getiren kulüp oldu. Ya başarı!

Ortada başarı yok. Eğer kupalara katılmayı başarı olarak değerlendirirsek ki gerçekten başarıdır, ama sonucunda kendi takım kalitenizin yanından geçmeyen bir ekibe kendi sahanızda rezil oluyorsanız yüz kere düşünmeniz lazım.

Burada iki soru var;

Birincisi: Teknik direktör Rıza Çalımbay istediği oyuncuları alabildi mi?

İkincisi: Yönetim takımı kurup hocaya; Al hocam takım bu mu? Dedi.

Aldığım bilgiler; Hoca ne dediyse yönetim bütçesine göre yerine getirmeye çalıştı ve çoğunlukla karşıladı. Alternatifli futbolcu transferinin (B) planı uygulandı. (A) kalitede futbolcu es geçildi. Peki, takım nerede yahu! Benim futbol oynadığım dönemlerde ağızlara pelesenk olmuş bir söylem vardı; “ Sağ bek tay, Sol bek yay, arkalı önlü vay yavrum vay! ” Bakıyorum gerçekten de ortada takım yok. Sıradan 11 kişiyi sahaya sürseniz ancak bu kadar oynar. Yahu en azından çırpının, mücadele edin. Şimdi bedelsiz aldığımız oyuncularla övünüp duralım. Saha içinde kim ne yapıyor cidden kimse bilmiyor. Kaleciden tutun en uçtaki oyuncuya kadar oyun kurgusu olmadan devam ediyoruz.

Bundan sonra gerek ligde gerekse de Avrupa maçlarında işimiz ciddi sıkıntılı. Umarım teknik direktör Çalımbay yanlış kadro ısrarında inat etmez ve biran önce ideal kadroyu sahaya sürer. Felix, Rybalka, Yasin hatta kaleci Ali Şaşal gibi oyuncular kenarda otururken, içerdekilerden başarı beklemek hayalcilik olur. Şayet bu şekilde devam ederse, “Yolcudur Abbas, Bağlasan Durmaz” söylemi yerini bulur.