Bir insan neden şehrinin takımını tutmalıdır. 

Veya “tutmalı” mıdır? 

Bugün bu sorunun cevabını arayalım sizlerle... 

Ne dersiniz? 

Bence, sorunun temeline inmek gerekiyor. 

Çocukluğumuzda kurduğumuz mahalle takımlarına kadar, mesela... 

Güzel değilmiydi, aşağı mahallenin takımıyla maç yapmak. 

Öyle ki, karşılaşmalarımız 5 halftime 10’da biterdi. 

Bir çoğunuz oynamıştır, böyle bir maç. Taşdan kaleler yaparak.  

Çocukluğumuzun ve gençliğimizin en güzel günleri değilmiydi? 

Peki, soruyorum sizlere; Böyle güzel günlerimizi geçirdiğimiz. Hatta doğup büyüdüğümüz şehrin takımına bir borcumuz yok mu? 

Evet, konu destek olmak ve taraftar olarak peşinden koşmak için çoğumuz doğduğu büyüdüğü toprakları unutup, düşüyor çok ama çok uzaklardaki takımların peşine. 

Belki de hayatın da hiç görmeyeceği, sadece tv den izleyeceği oyunculara hayranlık duyuyor. 

Sivaslıysa şanslı aslında... 

Senede bir defada olsa şehrinin takımı yani Sivasspor ile karşılaşmak için Sivas’a gelmeleri nedeniyle yılda bir defada olsa izleme fırsatı yakalıyor. 

En azından bunun için bile desteklemelisin, şehrinin takımı Sivasspor’u... 

Öyle değil mi? 

Hatta şehrinin takımının değil, kilometrelerce uzaktaki bir şehrin takımının formasını ve lisanslı ürünlerini alarak, maddi yönden de destekliyorsun. 

Çoğu zaman bu iki takım arasında yapay olarak oluşturulan gerginlik ile kasalarına giren paralarda da artış olduğunu hepimiz görüyoruz. 

Her iki camiayı çatıştırarak milyon Euro’lar kazanıyorlar. 

İki camia arasında ki bu durum her yeni sezon başladığında “temcit pilavı” gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getiriliyor. 

Yapılan bu uygulama nedeniyle, günümüzde de çocuk ve genç yaştaki futbolseverler yine o takımların peşinden koşmaya devam ediyorlar. 

Hani bir söz vardır ya “ gözden uzak olan gönülden de uzak olur” diye. İşte bu gerçek yok sayılıyor. 

Açıkçası bu durum, pekte hoşuma gitmiyor. 

Avrupa ülkelerine baktığımda, birçoğu kendi oturduğu bölgenin takımını tutuyor.  

O nedenle sezon başında birçoğu statlarının yarısından fazlasını dolduracak kombinler satıyorlar. 

Başka takımı tutmayı akıllarından bile geçirmediklerini düşünüyorum. 

Bunları kendi tecrübelerine dayanarak, sizlere anlatmaya çalışıyorum. 

Avrupa’yı örnek alırken bile, sadece işimize gelen açılara bakıp kendimizi kandırdığımız bir gerçek var…  

İstanbul’da gezerken duvarında Sivasspor takvimi gördüğüm manava hevesle “demek Sivassporlusunuz” dediğimde, “yok abi Fenerbahçeliyim ben” cevabını alabiliyorum…  

Her ne kadar istemesem de bu cevabı. 

Sonuçta TV karşısında mutlu olmayı kabullenmiş, stadın önünden geçmeyen, kendi çevresindeki değerlere sırtını dönmüş bir toplum haline geldik. 

Peki, ben ve benim gibi kendi şehrinin takımını tutanların sevdası nerden gelmekte, dertleri nedir? 

Günümüzde azınlıkta kalan şehir ve futbol sevdalısı insanların…  

Kısaca ifade etmem gerekirse; “Memleket Sevdası” onların ki.  

Bir insan elbette ki istediği takımı tutabilir. Buna yasak konamaz! 

Ama, önce en yakınındakileri, mahalleni, semtini, şehrini el üstünde tutacaksın. 

Bunların takımlarına değer vereceksin ve başarılı olmaları için çaba sarf edeceksin! 

Asıl görevin bu olmalı! 

Kalın sağlıcakla...