Geçtiğimiz gün asgari ücret tespit komisyonunun ilk toplantısı yapıldı.
İşçiler, işverenler ve hükümet temsilcileri masaya oturdu.
Ancak ortaya çıkan tablo pek şaşırtıcı değil: Rakamlar masaya dahi gelmedi.
Çaylar içildi, kahveler yudumlandı, hal hatır soruldu; ama somut bir adım atılmadı.
Bu tabloyu düşündüğümüzde, toplantının adeta bir ısınma turu gibi geçtiğini söyleyebiliriz.
Peki, mesele bu kadar acilken neden hala "nezaket turları" atılıyor?
Ekonomik şartlar göz önüne alındığında, milyonlarca insan dört gözle bu toplantıların sonucunu beklerken, gündemin çay-kahve sohbetinden öteye gitmemesi düşündürücü.
Asgari ücret, yalnızca bir gelir değil; aynı zamanda hayat standardının, sosyal adaletin ve ekonomik dengelerin bir yansımasıdır.
Masada sadece işçilerin yaşam koşulları değil, aynı zamanda işverenlerin yükleri ve devletin ekonomik planlamaları tartışılmalı.
Ancak bu denge, “hal hatır sorma” düzeyinde kalıyorsa, büyük bir kopukluk var demektir.
İlk toplantılarda genellikle taraflar, rakamlara odaklanmak yerine genel durumu değerlendirirler.
Fakat bu kez süreç farklı bir aciliyeti işaret ediyor. İnsanlar artan enflasyon, eriyen maaşlar ve yükselen yaşam maliyetleri karşısında çözüm bekliyor.
nsanlar, bu masadan çıkan kararla çocuklarının eğitimi, sağlık hizmetleri ve temel ihtiyaçlarını karşılamayı hayal ediyor.
Dolayısıyla bu sürecin belirsizliği, toplumdaki güven duygusunu zedeliyor. İnsanlar, bir sonraki toplantıda çay kahve faslını aşıp gerçek bir çözüm konuşulmasını bekliyor.
Bundan dolayı masada çay fincanlarının değil, toplumun gerçek ihtiyaçlarının konuşulması gerekiyor.
Çay ve kahveyle başlayan toplantıların, umut dolu çözümlerle sonlanması dileğiyle...