Pozitif bilimler; insana ve topluma doğru, sakin bir hayat sağlayamamıştır. İnsan, mutluluğu yakalama uğruna çeşitli alanlarda arayışlara girmiş, İslam çerçevesinde Tasavvufî oluşum sağlanmıştır. Tasavvuf, insanların sadece düşünce değil, onun gönül dünyasını da ele alarak insanı Allah sevgisine bağlamayı amaçlar. Bu yolla insan, olgunlaşacak ve “ahlakî yüceliklere” ulaşacaktır. Sonu olmayan bir mutluluğa erişmenin tek kaynağa Allah’ın insanlar için belirlediği kurallara uymaktır. Mevlâna, bütün ilhamını ve bilgisini İslam’dan alarak dönemini olduğu kadar gelecek nesilleri de etkileyecek hikmetli sözler söylemiştir. Hoşgörü, insan ve Allah sevgisi, kardeşlik duygusu geniş kitlelerin anlayacağı içerikte sanatkârane söylenmiştir. Her deyişinde Kur’an ve Hadis bilgisini ön plana çıkarmış ve temel kaynaklarını bildirmiştir. “ Ben yaşadığım sürece Kur’an’ın hizmetkarıyım Ben Muhammed Muhtârın yolunun toprağıyım Kim benim sözlerimden bunun dışında bir söz naklederse Ben bu sözden de onu söyleyenden de şikâyetçiyim.” İnsanın kendisini tanımasıyla hakikate yaklaşacağını birçok şiirinde dile getirmiştir. Evreni, ahreti kavramakta, algılamakta kendini bilmenin önemine dikkat çekmektedir. Tasavvufta ma’rifetü’n-nefs denen kavrama göre insan ruhsal ve bedensel yapısına akıl erdirdikçe dış dünyadaki maddeyi daha iyi değerlendirecek ve varlık sebebine anlamlar yükleyebilecektir. Felsefe tarihinde birçok düşünür de insanın kendisini tanımasıyla mutlu olabileceğini ileri sürmüştür. Sokrat’ın “Kendini bil” sözü bunlardan biridir. İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendin bilmezsin/Ya nice okumaktır.” diyen Yunus Emre ve “Sen seni bil diyen “ Hacı Bayram-ı Veli aynı görüşü paylaşmaktadır. “ Canın içinde bir can var, o canı ara! Dağının içinde bir hazine var o hazineyi ara! A yürüyüp giden sufî gücün yeterse Ama dışarıda değil aradığını kendinde ara.” Mevlâna, öğretim metotlarını kullanarak insanlığı hakikat kaynağına davet eder. Binlerce cümleyle anlatılabilecek özü, birkaç söze sığdırır. Anlatım şeklini kolaylaştırır. Kavramlarıimgeleştirir Sevginin önemini vurgularken onu Allah’a ulaşmada bir araç görür. Sevginin varlığında kin, nefret, kırgınlık, düşmanlık sönecektir. Aşk varlığın yaratılışındaki en önemli sebeptir. Ondan yoksun olmak tutsaklıktır. Manevî yolculuğa başlayanlar (Seyr-u sülük ) ilk önce aşkın gücünü hissederler. Onun insanı mutlak güzele ve sonsuzluğa kavuşturduğuna şahit olurlar. Yunus Emre âşık olmayanı kuru bir ağaca benzetir.” Kuru ağacı niderler/Kesip oda yakarlar/Her kim âşık olmadı/Benzer kura ağaca [1] Mevlâna âşık olamayanın birliği idrak edemeyeceğini, yüz renge boyanacağını ifade eder. Mevlâna, düşüncelerini iletmek istediği kitleyi zaman, mekân ve hedef bakımından sınırlandırmamıştır. Sezgileriyle ele aldığı temaları kimi zaman öyküleştirerek çağlar ötesine hitapetmiştir. Hâlâ eserlerinin okunması ve referans olması bütün insanlığı ilgilendiren konuları işlemesindendir. Eserleri, fikir ve ilham kaynağı olduğu kadar çağları aşacak ve insanlığın problemlerine çözüm getirecek niteliktedir. Bu yönüyle hakikati anlatmadaki yöntemlerinden biri de evrensel bakış açısıyla tıpkı ilahi kitaplarda olduğu gibi geçmişteki olaylardan ve kıssalardan faydalanmasıdır. Altı ciltten ve 26.660 beyitten oluşan Mesnevi bu yönüyle dünya edebiyatının en değerli eserlerindendir. Hikâyelerde kullanılan semboller, örnekler, karakterler konunun unutulmamasını sağlamaktadır Sözlerinde geçen öyküler ve kıssalar dünyanın her yerindeki insanı doğrudan ilgilendirecek içeriğe sahiptir. “ Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız Şeri’at’de sağlamca durur Öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır.