Yıl 1980, İmam Hatip Okulu birinci sınıf öğrencisiyim. Kalabalık okul, kalabalık sınıflar. Alfabede harf kalmamıştı(!) sınıflara verilecek isimde. Esprisi bir tarafa, sınıf mevcudu öğrenci çokluğu nedeniyle artırılmış, A ve B kızların sınıflarında, C’den sonra başlayan ve H’a kadar devam eden ve her sırada üçer kişi oturan 50 kişilik sınıflarla birlikte dev bir İmam Hatip Okulu öğrencilerinden birisiydim.
Meşakkatliydi iştigalimiz, derslerimiz meslek dersleri haricinde de diğer derslerin yoğunluğu altındaydık. Üstesinden gelmeye çalışıyorduk. Sabah erken saatlerde başlayan ders maratonu, kısa öğle molasının ardından öğleden sonra da devam ederdi. Memnunduk, ezberlerimiz boldu, can gardaşlar edinmiştik. Futbol merakımız vardı, hemen hemen hepimiz de Fenerbahçeliydik.
Dersimiz Türkçe, öğretmenimiz dersine devam ederken birden bire bizlere sormaya başladı, babamız ne iş yapar, niçin İmam Hatipliymişiz, ölü yıkama heveslisi miymişiz, gibi sorular. Başka okul tavsiyelerini de özellikle başarılı olarak tesbit ettiği öğrencilere iletiyordu, hoş bir şekilde. Biraz bozulmuştuk, hepimiz okulumuzu sevdiğimizi beyan eden sözler sarfettik, ama öğretmenimiz bu tavsiyelerini hemen hemen her derste o günden sonra dile getirmeye devam etti diyebirim. Ciddiye alınmamıştı.
***
Aradan yıllar geçti, saman altından çok sular geçti, İmam Hatip Okulları kurulduğundan beri büyük sıkıntıları yaşadı. 28 Şubat gibi bir süreci de yaşadı. Bitti dedik, bitti zannettik, bitmemiş. Suşehri’nden bir haber geldi gazetemize. Bir ilkokul, bu okulun öğretmeni ve dahi okul yönetimi bizlerin de edindiği tavsiyeleri edinmişler. Zeki ve çalışkan bir ilkokul son sınıf öğrencimize öğretmeni tarafından ilgi varmış. Ama bu ilgi bambaşka. Öğrenci hafızlık eğitimi alıyormuş. Ve İmam Hatip Okuluna kayıt olmak istiyormuş. Öğretmen öğrencisine ve dahi velisine bundan vazgeçmelerini, zeki olması nedeniyle başka okula kayıt yaptırmasını istemiş. Velisi ise, çocuklarının esasında hiç ders çalışmadığını, başarısız olduğunu, ne zaman ki hafızlık için Kuran kursuna gitmesiyle birlikte zekiliğinin ön plana çıktığını ve başarısının derslere de yansıdığını söylemişler ama beyhude, ısrarları artmış. Sonuçta öğretmenler soruşturma kapsamındalar. Sonuç ne olur derseniz, merakla bekliyoruz. Peki ne demek istiyorum?
45 yıl önceki o an gözümde canlandı ve aradan geçen yılların ardından kendimizle ve arkadaşlarımızla gurur duyduğumuz İmam Hatipliliğimizin bize kazandırdığı karşısında hala yobaz düşüncelerin varlığının olmasının şaşkınlığı içindeyim.
Dualarımız olmasa bize Allah ne için kıymet verecek şuuru içinde hareket eden bizler her edindiğimiz meslek karşısında Allah’a hamdederken, ilmi tamamlayan unsurun iman meselesi olduğu bilincini edinme duygusunu bize aşılayan okulumuz ne kadar kötü olabilir!..
Asım’ın neslini bizler aramaya bulmaya anlamaya çalışırken, Fikret’in kaybolan Haluk’u olun çalışmasını bizlere dikta eden 28 Şubat kırıntısı zihniyetlerin varlığı artık bendenizi fazlasıyla rahatsız ediyor.
Aradan geçen yılların ardından o öğretmenimize söyleyemediğim şu cümleyi şu anda bu kafalara söylemek isterim: Sana ne!... Evet, bu kadar basit, leküm diniküm veliyedin… Bu kadar…
Bir İmam Hatipli kızımızın güzel bir yazısı var, onunla tamamlayayım cümlemi, izninizle:
“İmam hatipli olarak bizler hakikati yaşamak ve yaşatmakla muştulanmışız. Bu dava yeni nesillere örnek olmayı , iyiliği emredip kötülükten nehy etmeyi , sahip çıkmayı , ayrıştırmamayı söylüyor. zora talip olmaktır imam hatipli olmak. Cefanın yanındaki vefayı zahmetin yanındaki rahmeti görmektir. Bir duruştur imam hatipli olmak. ' Durmak değil asla; duruştur. ' Zulme karşı duruş , empoze edilen sisteme karşı duruş , dünya çarklarına karşı duruş , nefsine karşı duruştur. Birileri umutsuz , kimliksiz , tavizkar adeta kukla gibi olmalarını isterken hakkı söylemekten korkmayan bir duruş... Kendisine oynanan yozlaştırma ve asimile etme oyunlarına karşı şuurlu bir duruş... ' İmam hatipe gitme imam mı olacaksın ? Ölü mü yıkayacaksın?' gibi yaftaları yıkan sağlam bir duruş...
İmam hatip gençliği 'Birbirlerini sevmekte , birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücudun azaları gibidirler.' Benlik putunu yıkıp biz sancağını yükseltirler. 'Bir' le bir olurlar.
İmam hatip şuuru ,
Akif'in Asım'ı
Karakoç'un diriliş eri
Halktan değil , haktan bekleyen,
İman ile yoğrulmuş ve demlenmiş bir nesildir.
Ve işte ' zaman ve mekan elimizde'dir.”