Soru: 1)

Cuma günleri ve cenazelerde salâ niçin okunur ve salânın anlamı nedir?

Cevap:

Türkiye genelinde Anadolu’nun pek çok il, ilçe ve köylerinde perşembe ve pazar akşamları yatsı ezanından önce sala verildiği gibi cuma gününü ve Cuma namazını hatırlatmak için de sala verilir. Sala aynı zamanda Cuma namazına hazırlık yapılmasını hatırlatmaktır.

Gerek cenaze ve gerekse perşembe ve pazar akşamları ve cuma günleri verilen salalar bir mecburiyet veya dinin bir emrin gereği değildir.

Her ne kadar büyük şehirlerde umumiyetle cenaze namazları vakit namazlarında camide kılınıyorsa da malum cenaze namazının vakti yoktur. Cenaze ne zaman defne hazır nale getirilirse o zaman namazı kılınır ve defnedilir. İşte eskiden haberleşme imkânı kısıtlı olduğundan Müslümanlar cenazelerin defnedilmeye hazır olduğunda diğer akraba dost ve komşularına bildirmek için sala okuturlardı.

Köyden şehre göç akımının başlamasıyla birlikte insanımız kendi köyündeki, kasabasındaki veya vilayetindeki güzel âdetlerini geldikleri büyük şehirlere de taşımışlardır. Sala da o güzelliklerden birisidir.  

Şahsi kanaatime göre salanın bir faydası da insanların yaşadıkları hayatın velvelesinden bir an için kurtulmalarına da vesile oluyor, onları uyarıyor ve gaflete dalmamalarını sağlıyor.

 

Soru:2)

Ezanın Türkçe okunması caiz midir, günah mıdır?

Cevap:

Ezan İslâm’ın sembolüdür ve Hz. Peygamber’e (s.a.s.) vahiy ile bildirilmiştir. Dünyadaki bütün Müslümanların parolası ezandır. Her Müslüman kendisi gibi Müslümanların varlığını ezanla tayin eder. Çanakkale’ye savaş için kendi sömürgelerinden toplayıp getirdikleri Afrikalı askerler sabaha karşı ezanı duyunca, başlarındaki komutanlarına, “Biz bu sabah burada ezan sesi duyduk. Bunlar Müslüman’dır, biz Müslümanlara silah çekmeyiz.” deyip geri durmuşlar ve böylece zalim Batı’nın “Müslüman’ı Müslüman’a kırdırma” silahı geri tepmiştir. Bu itirazı yapan Müslümanlar itirazları yüzünden kurşuna dizilmişlerdir.

Binaenaleyh ezan aslına uygun okunmalı.  İkide bir de bazı aklı evvellerin “ezan Türkçe olsun” diye ahkâm kesmeleri doğru değildir.

Ne acıdır ki bu güzelim vatan topraklarında uzun müddet Müslümanlar zorla,  çeşitli hile ve desiselerle vahiy mahsulü olan bu mübarek ezandan mahrum bırakılmışlardır.

Allah’a hamdolsun aklıselim galip gelmiş ve 1950’li yıllarda halkın büyük bir çoğunluğunun oyu ile iktidara gelen o günün Başbakanı merhum Menderes bu çileye son vermiş ve ezanı aslına çevirmiştir. Ama sonunda da (ezanı aslına çevirmenin bedelini) canı ile ödemiştir. Ruhu şad olsun. Mekânı cennet olsun.

Ezanın kendi lafzının dışındaki hiç bir düzenleme vahiy mahsulü olan ezanın yerini tutmaz,  tutmamıştır.

 

Soru: 3)

Sayın hocam, halk arasında dolaşan bir iddia var. Üç cumayı üst üste kılmayan kişinin cehennemlik olduğu söyleniyor. Bu doğru mudur?

 

 

 

 

Cevap:

Halkımızın dilindeki bu iddianın Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bir hadisinden kaynaklandığı kanaatindeyim. Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, “Bir kimse önemsemediği için üç cumayı peş peşe terk ederse Allah onun kalbini mühürler.” buyurmuşlardır.[1]

·                   Malum Cuma namazı faziletli bir namazdır ve Cuma günü aynı zamanda müminlerin bayramıdır. Bu fazilet ve bereketi bol olan namazı terk etmenin doğru olmadığını bildirmek için Peygamber Efendimiz bu konu üzerinde hassasiyetle durmuş ve ümmetini ikaz etmiştir. 

·                   Yoksa illa üç cumayı kılmadı diye hiç kimseyi hemen cehenneme dâhil etmek doğru değildir. Burada dikkat edilmesi gereken şey, Cuma namazına itibar etmeme gibi bir gaflette bulunmamaktır.

 

Deccal ve Mehdi

 

Soru:4)

Bir insan Deccal diye bir varlığı gözü ile görebilir mi, bu mümkün müdür?

Cevap:

Deccal geldiğinde hayatta olanlar onu görecekler. Demek ki göz ile görülecek ve müşahede edilecek bir varlık olacak.

 

 

Soru:5)

Deccal diye bir varlık Kur’ân-ı Kerim’de geçmiyor hadis-i şeriflerde geçiyor; bu ne manaya geliyor?‏

Cevap:

"Yalan söylemek, bir şeyi örtmek, yaldızlamak veya boyamak" anlamlarındaki "d-c-l" kökünden türeyen Deccal, sözlükte çok yalan söyleyen, göz boyayan, sahtekâr anlamlarına gelir.

Deccal, kelâm ilmi ile ilgili kaynaklarda kıyametin büyük alametlerinden biri olarak zikredilmiştir. Deccal’in doğu tarafından çıkacağı, ilâhlık iddia edeceği, olağanüstü şeyler sergileyeceği, Mekke ve Medine hariç bütün köy ve kasabalara gireceği, pek çok kişinin, onun fitnesiyle doğru yoldan çıkacağı ve onun peşine takılacağı, ancak gerçek müminlerin bu fitneden kurtulacakları rivayet edilmektedir.[2]

Ayrıca Türkiye Diyanet Vakfı tarafından neşredilen İslâm Ansiklopedisi’nin 9. cildinin 67–75. sayfaları arasında daha geniş bilgi vardır, oraya bakılabilir.[3]