İlk okul öğretmenim rahmetli Yüksel GÜLER’e 
Tarih 23/04/2020 yani yirmi üç nisan. Saat 00:23.Uykum var. Uyumaya çalışıyorum. Her şey sakin. Saat 01.04 ve ben halen uyumadım. Akşam Trt1 de ki 7. Koğuştaki Mucize filmi beni ağlattı. Belki halen etkisinde olduğum içim uykum kaçmış olabilir diye düşündüm. Cezaevinde suçsuz olduğu halde tutuklanan ve sonra idam edilen bir baba ve kızının hikâyesi.Kafam karmakarışık. Ramazan geldi. Nasıl tutacağım diye düşünüyorum. Aklımda çok şey var ama yazmam. Gözleri nemliyken kim uyuyabilir ki? Çok şey var kafamda çok. Beynim ağlıyor. Beynim su içinde. Ana rahmindeki çocuk gibi. Beynim sulandı. Yazmadığım fikirler büyük fikirlerim olarak beynimde kalacak ve küçük çocuk gibi küçük fikirler doğacak. Bağışlayın beni. Üzgünüm... Yorganımı kafama çekeceğim ama önce yedi Ayetel Kürsü okumalıyım. (Saat 1:59)
Fatiha ve İhlası şerife okuyarak yattım. Ellerimi yanlarıma uzattım. Gözlerimi kapadım. O an odam tam bir anıt mezara döndü. Kendi anıt mezarım. Karanlıkta sorgu sual meleklerini beklerken odamın yukarı doğru yükseldiği hissine kapıldım. Atmosferi mi geçti bulutlarımı geçti bilmiyorum ama anıt mezarım havada asılı kaldı. Virüslü geceler başlamadan öncede bu hali yaşıyordum ama bu gece daha farklıydı. Gözlerimle göremediklerimi gözlerim kapalı ve karanlıkta görmüştüm sanki. Anlatamam ki. Sabah yatağım ve odamın içinde uyandım. Sanırım tansiyonum düşünce kendimi uçuyor sanıyorum. Bu ne ahmaklıktır bilemem? Saat 5.07.Gazetelere biraz baktım ve tekrar uyumaya çalıştım. Ud ve kanun taksimi eşliğinde uyumak. Deneyiniz. Uyku fonumda kanun eşliğinde boş çerçeve var.
Hiç bir müslümanın ölümden korktuğunu sanmıyorum. Asıl korku virüsün etkisiyle ölmek. Çünkü virüsün işkencesi tam bir “Çin İşkencesi”. Ahhh şu Hun Türkleri ne kadar haklıymış. Keşke köklerini kazısaymış. Şimdi masum Çin’lileri de öldüren, cani demeyiniz bana. Müslüman virüsle ölürse en sevdikleri yanında olmayacak, ona şahadet getirtecek kimse bulunmayacak ve bir bilinmez yere gömülecek. İşte bizim içimizi inciten acıtan bu. Yoksa ölüm mutlaka bir gün gelecek. Buna iman etmezsen zaten imanında bir eksiklik var demektir.
Çerçevesiz aynada çehreme baktım. Yüzümde öylesine bir keder ve acının tebessümle birleşip yansıdığını gördüm. Üzülüyor ve acı duyuyordum, bu virüs illetinin insan ve insanlığa yaptığından. İç çekip kendime yine de gülümsedim. Bu gülümse, bana sessizce, bağışla, küsme, sev ve düşmanını dahi af et diyordu. İçimden benim düşmanım yok ki dedim ve yüzümdeki gülümse biraz daha belirginleşti. Ve sonra bana ahlaki yoksulluk işte bunları yapmayanda bulunur ve bu yoksulluğun acısı bıçak yarasından daha acı bırakır dedi.
Virüs bir taraftan ruhsal acılarımızı diğer taraftan ruhsal şükrümüzü artırdı. İnsanın nereye kadar alçalabileceğini nereye kadar yükselebileceğini göstermesi anlamında virüsü hem sevdim hem iğrendim. Virüs içimdeki bilinmezleri aşına ettiğin ve dışımdakileri de öldürdüğün için sana teşekkür ederim. Ama insanları öldürdüğün içinde senden nefret ediyorum. Virüse karşı merd-i meydan gibi mücadele eden sağlık ekibi bana lütfen kızmasın. Onların kavgalarıyla benim iç kavgam aynı. Buna inanınız olur mu? Kamusal entelektüel yani medyatik virüs uzmanlarından asla böyle bir inanç istemiyorum. Virüsle kavgamız yaşamak için mücadele değildir. Ölümün onurlu hazzını yaşmak içindir. Özgürlüğümün fırsatı gelinceye kadar evde kalıp  kendimizi zinde tutmalıyız. Umudunu yitirmeden yaşamaktır yaşamak. Ölenlerin acısının kendini ele geçirmesine izin vermemeliyiz.
Firavunun yenildiği gibi virüs ve virüsü üretenlerde yenilecekler.
Beni bensiz cezalandıranları af etmeyi düşünerek mübarek ramazan ayına girdim. Bu süreçte ben çok kitap okumuyorum, iyi kitapları çok okuyorum ki konunun derinliğine inebileyim.
Virüs sürecinde bütün dünya denizini kepçeyle boşaltmaya çalışır gibi çalıyorum. Buna rağmen denizin biteceğine inanıyorum. Hissizlik dünyasının ürünü; virüs. Ruhun yükselmeden düşmesinin adıdır; hissizlik. Akşam namazını kılmak için abdest alırken gözüm çerçevesiz aynama yine takıldı. Gördüm ki gözlerim halen bu dünyada. Ama namazda kıyamdayken seccadeyle çerçevelenmiş gönül aynama baktım gönül gözüm diğer dünyada.
Virüsün yarattığı güncel zaman aralığı aslında tam manasıyla güncel insan aralığıdır. Bu aralık bir savaş sürecidir. İnsanın insanla uzaklaşmasının savaşıdır. Bu uzaklık ne kadar ırak ise, insanlık savaşı insanlığa karşı kazanmış olacak.