Bugün ki yazımda sizlerle sporun ne anlama geldiğini ve ülkemizde spora bakışı kendi gözümden paylaşmak istedim.
Hepimizin bildiği gibi spor, önceden belirlenmiş kurallara göre bireysel veya takım halinde yapılan, genellikle rekabete dayalı yarışmaya denir.
Spor, kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel aktiviteye denir.
Günümüzde sporun onca branşı olmasına rağmen “futbol” en çok takip edilen ve sevilenidir.
Bence, Sporu sadece futbol ile doğru orantılı görmek diğer dallardaki antrenör, sporcu, yönetici ve sporseverlere büyük bir haksızlıktır.
Aslına bakarsanız, sporu sadece bir yarışma olarak değerlendirmek de toplumumuzun ciddi bir yanlışıdır.
Toplumun bu yanlışa bağlı olarak futbolundan, basketboldan, voleyboluna ve atletizmine kadar yapılan müsabakaları sadece kazanmak ya da kaybetmek gibi görmek de çok büyük bir yanlıştır.
Halbuki, spor temelde insanın bedensel ve ruhsal gelişimini geliştirmeyi hedefler.
Sporu geniş kavramından çıkarıp, sadece “futbol” olarak düşünmenin diğer kitlelere büyük zararı vardır.
Ülkemizdeki spor müsabakalarını, mevcut yönetici rol modellerini, antrenör ve sporcu davranışlarını ve taraftar profillerini masaya yatırdığımızda aslında sporu bir zevk ve estetikten çıkarıp, kavga ve ego yarıştırma aracı yaptığımıza şahit olabiliriz.
Öyle değil mi?
Alt kategorideki miniklerin müsabakalarından ligimizin A takımına kadar kazanmaya endeksli bir sistem yaratılmaya çalışılıyor.
Sporun her dalında adeta zafere giden her yol mubahtır mantığı izleniyor.
Başarılı olmak adına; sporun etik değerleri, rakibe saygı, alın teri, faır play…’ gibi kavramlar göz ardı ediliyor.
Hatta ayaklar altında çiğneniyor.
Öyle ki, tamamı olmasa da bazı antrenörlerin duruşu, yöneticilerin iş bilmezliği, sporcuların tutum ve davranışları ülkemiz sporuna büyük zarar veriyor.
Özellikle son 5 yılda her bakımdan “spor” konusunda büyük bir dezenformasyon yaşadığımızın belirtmek istiyorum.
Sizden isteğim; bu yazıyı okuduktan sonra lütfen gideceğiniz ilk spor müsabakasında saha görevlilerinden hakemine, antrenörlerden yöneticilerin maç içerisindeki davranışlarına kadar gözlemleyin.
Göreceksiniz ki, sporun gelişmesine, gençliğin doğru yetişmesine, katkı mı sunuyorlar yoksa daha şimdiden renkler üzerinden “spora” zarar mı veriyorlar, daha iyi anlayacaksınız!
Bireysel anlamda spor yapmak isteyen vatandaşlarımızın bu anayasal hakkına riayet eden, sahip çıkan ve şehirlerimizi buna göre yönetip, buna göre spor alanları inşa eden yöneticilerin sayısı maalesef bir ellin parmakları kadar.
Ülke insanımızın sporla yaşayıp, sağlıklı bir toplum haline gelmesi için yapılan çalışmalar sadece seçim sloganlardan ve afişlerden ibaret!
Ülkemizde spora bakış; bu kadar kısır, dar.
Haksızmıyım?
Bugünlerde Paris’de düzenlenen olimpiyatları hepimiz izliyoruz.
Orada da bir çok spor dalında gençlerimiz mücadele ediyor.
Başarılıda oluyorlar.
İşte bu nedenle diyorum ki, spor sadece “futbol” değil.
Kalın sağlıcakla...