Nuri Demirağ, memur olarak başladığı iş yaşamından istifa ederek küçük bir dükkân kiralamış, burada kırtasiye işi ve sigara kâğıdı imalatına başlamış, bu iş servetinin kaynağını oluşturmuştu. Bir zamanlar memleketin en zengin birkaç kişisinden biri olan Nuri Bey’in zenginliği de zenginlik anlayışı da “bilindik zenginlik hikâyelerine” benzemiyordu. O, kendisini “mâlik” olarak değil; “yed-i emin” olarak görüyordu. “…ben bu parayı bu milletten kazandım. Bende sadece emanet olarak durur…” (s:75) O’nun hazinesini, kazandığı milyonları oluşturmuyordu. Çünkü “Sahip olduğum en büyük hazinem imanımdır, inancımdır…” (s:75) diyordu. Bu sözün bir kuru ifade olarak, bilkuvve söylenmediğini bilakis; büyük bir samimiyetle, bilfiil uygulanmak üzere belirtildiğini, Nuri Demirağ’ın vasiyetinden öğreniyoruz.
“Vasiyetimdir(Vakıfname)
Mevcut olan ve ömrümün sonuna kadar çalışıp kazanacağım servetimi, aile ve evlatlarımın orta halli geçimlerine yetecek kadar ve yavrularımın eğitimlerini karşılayacak miktar çıkarıldıktan sonra geriye kalan tüm servetimi, hayatımda yapmayı amaçladığım hayırlı işlere ve hizmetlere harcanmak üzere vatanım ve milletim için vakfettim.
7 Mayıs 1925
Mühürdarzâde Nuri” (s:77)
İşte size Hz. Osman Cömertliği. Memleketin en zengini, servetini, vatanı ve milleti için vakfediyor. Karnı tok, sırtı pek olduğu halde, ülkesini terk edeceğini, İngiltere’de çocuk-yaşlı bakacağını, Amerika’da benzin istasyonunda pompacılık yapacağını mikrofonlara anlatan, alfabenin sonundaki harf ile müsemma günümüz kuşağına göre Nuri Demirağ ne ifade ediyor acaba…
“Vatanperver” kelimesinin “Sivâsî” karşılığı olan Nuri Bey’in projelerinden bazılarını hatırlatarak, niçin “rol model” olması gerektiğini de izah etmiş olalım.
Abdülhamid Han’ın hayallerini gerçekleştiren Nuri Demirağ, “Türk tarihinde, mühendisiyle, işçisiyle, tamamen Türklerin yaptığı ilk tren yolu olan Samsun-Sivas Hattı’nı , daha işe başlamadan, devletimize o zamanın parasıyla 17 milyon lira kazandırarak yapmıştır. Bu projede de önceliği millettir. “Onlar büyük kârlar elde etmek için bu ihaleye girdiler. Bense en büyük kârın, vatana millete hizmet etmek olduğunu düşünüyorum… Onların zarar eder dediği işten, çok az da olsa kâr eder, işin de en güzelini yaparım evelallah…” (s:81-85)
Nuri Bey, başarısından dolayı kendisini tebrik eden gazetecilere; “-Beline ip bağlamış, Fırat’ın azgın sularının sadece birkaç metre yükseğinde, uçurumun kenarında, taş kırarken türkü söyleyen vatan evlatlarının inancı ve ruhu bu yolu yapmıştır. Lütfen böyle yazın” demiştir. (s:91)
Uçak Yapımı, Samsun-Sivas-Erzurum Demiryolu, Karayolları, Diyarbakır hattı ile Ergani bakır işletmelerinin ekonomiye kazandırılması, Bursa da Sümerbank Merinos Fabrikası, Karabük Demir Çelik Fabrikası, Türkiye’nin İlk Çimento Fabrikası olan Sivas Çimento Fabrikası, İstanbul Hal Yerleşkesi, Keban Barajı, İstanbul Boğazına, üzerinden tren de geçebilecek köprü projesi ve bundan neredeyse bir asır önce uçak üretimi… İşte Nuri Demirağ’ın projeleri ve gerçekleştirdiklerinden bazıları…
O zor günlerde “ Göklerine hâkim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkûmdur,” anlayışıyla seri üretim olarak, 1936 yılında zamanının en modern uçağını Nuri DEMİRAĞ yapmıştı. Fakat o dönemdeki siyasi otorite, hiçbir milletin hiçbir ferdi, devletinden daha güçlü olma hakkına sahip değildir, şeklinde hasis bir anlayışa sahipti. Yine o günlerde, Demirağ’ın yardımcısı olan Pilot Selahattin Alan ’ın da Eskişehir pistine erken iniş yapmasıyla uçak düştü ve kendisi vefat etti. Pilotaj hatasına rağmen, bu durum da bahane edilerek, Nuri Demirağ'ın fabrikasına verilen siparişler iptal edilerek, fabrika kapattırıldı. Zaten Atatürk vefat ettiği için Ankara'dan beklenen destekler de gelmiyordu. Nu.D36 ve Nu.D38 uçaklarının yurt dışına satılmaması için kanun çıkarıldı. İspanya, İran ve Irak siparişleri engellendi. 1944 de fabrika kapandı. (Bkz: http://www.bizimsivas.com.tr/koseyazilari/ucak_araba_cep_telefonu_siha_elektrikli_araba_seruvenimiz_-5411.html ) Bunlar, Nuri Bey’e neden yaşatıldı derseniz cevabı yine O’ndan dinleyelim: “Bizim her bir projemiz, İngilizlerin, Amerikalıların, Fransızların ülkemizi sömüren hortumlarını kesiyor da ondan.” (s:110)
O günün bürokratları, bırakın destek olmayı, Demirağ’ın çoğu projelerine köstek olmuşlardır. “-Sana mı düştü bu ülkenin geleceğini düşünmek? Biz neciyiz burada? Düşünürsek biz düşünürüz” şeklindeki hezeyanlarla Nuri Bey’i engellemişlerdir. (s:102)
Sadece projeleriyle, büyük müteşebbisliğiyle, Cumhuriyet Dönemi Hezârfen’liğiyle değil; 1939 Erzincan Depreminde, yaklaşık on bin kişilik ekibiyle devletten daha fazla yardım eden , çalışan, didinen “Hızır Nuri Bey’ dir o. Türkiye’nin bütçesinin 215 milyon lira olduğu 1937 yılında 11 milyonluk servetini, yerli ve milli uçağını imal etmeye adayan yiğido’dur o… (s:139)
Elbette daha çok şey aktarılabilir. Lâkin en iyisi kitabı okumak, Nuri Demirağ’ı tanımak ve tanıtmak. Madem günümüz çocukları-gençleri internet mecrasından besleniyor o halde yüzlerce kısa videolar çekilerek gerekirse “fenomen” denen adamlara yayımlattırılabilir.
Demirağ’dan aforizmalarla bitirelim:
İşinden ve eşinden memnun olanların yüzü hep gülermiş. (s:169)
“Gücü nereden alıyorsunuz” sorusuna verdiği cevap: Birincisi sarsılmaz imanımızdan ve kazmayı göstererek, ikincisi çalışmaktan… (s:149)
-Asla içki içmeyeceksiniz.
-Elinize kumar kâğıdı almayacaksınız
-Cennetin anahtarı namazdır. Namazın fakiri olduktan sonra neyin zengini olursan ol.
-Ahlâksızlık bizim en büyük düşmanımızdır. İffetinizi her daim muhafaza edeceksiniz.
-Yalan söylemeyeceksiniz.
-Canla başla gece gündüz demeden çalışacaksınız.
-Merhametli, affedici, bağışlayıcı olacaksınız.
-Ecdadımızı, tarihimizi asla unutmayacak, nesillerimize de unutturtmayacağız. Çünkü tarihini bilmeyen milletlerin coğrafyasını başkaları çizer. (s:180)
“Zaferlerini unutan milletler, zafer kazanamazlar.” (s:181)
Osmanlı'yı toprağa gömdük diyenler bir şeyi bilmiyorlardı. Evet, bizi toprağa gömdüler fakat bizim tohum olduğumuzu bilmiyorlardı. (s:197)
-Evlat, imanlı bir Türk dünyaya meydan okuyabilir. İmanını, sabrını her daim taze tutmasını bil." (s:198)
Es-selam.