30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak, 1 Kasım 1918'den itibaren Türk vatanının bazı yerleri işgal edilmeye başlandı. Türk Ordusu dağıtılırken, ülke içinde çeşitli ayrılıkçı örgütler ayaklanma hazırlıklarına başlamıştı. Bu örgütlere dış güçler maddi ve manevi katkı sağlıyor, kışkırtıyor, yönlendiriyordu.
Anadolu ve Trakya'daki bazı vatanseverler, 1918 yılı sonlarında "Müdafaa-i Hukuk" adı altında direniş örgütleri kurmaya başlamışlardı. Güçleri birleştirmek, ulusal ve genel bir uyanış yaratacak mücadeleyi açmak kolay değildi. Değişik düşünceler nedeniyle ülkenin hemen her yerinde, dağınıklık, umarsızlık ve karamsarlık görülüyordu.
Bu karamsarlık ve karanlık içinde, bir ses yükseldi. Mustafa Kemal Paşa, bu durumda millî egemenliğe dayalı, bağımsız yeni bir Türk Devletinin kurulmasından başka bir kurtuluş yolunun olamayacağını ortaya koydu.
15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden bir gün sonra, 9. Ordu Müfettişliği görevine atanan Mustafa Kemal Paşa, karargâhına aldığı bazı arkadaşları ile birlikte, İstanbul'dan Anadolu'ya hareket etti.
Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasıyla birlikte, Türk’ün ulusal egemenliğe geçiş süreci de başlıyordu. Samsun'da ve daha sonra da Havza'da yapılan hazırlıklar ilk kurtuluş ışıklarını yakmıştı. 
Millî hareketin başladığını duyuran "...millî bağımsızlığımızın ve tarihimizin kurtuluşu, ancak milletin tek vücut olarak savunması ile kabil olacaktır..." gibi bildiriler dağıtıldı. Her yerde protesto mitingleri düzenlenmesi arzuları ilgililere iletildi. Mondros Ateşkesi'nden bir süre sonra, ülkenin çeşitli yerlerinde, kongreler toplanıp, vatanseverler kendi bölgelerini kurtarma çareleri arıyorlardı.
19 Mayıs 1919’da ülkenin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtuluş için “dört çözüm” ileri sürülmüştü. Bunlar:
1.İngiltere’nin kanadı altına girmek ve Osmanlı Devleti’ni devam ettirmek.
2.Amerika mandası altına sığınmak ve Osmanlı Devleti’ni devam ettirmek.
3.Devlet nasıl olsa parçalanacağından olup bitenleri kabul ederek bölgesel kurtuluşun çaresine bakmak, bir tür “aşiret-beylik devletleri” kurmak.
4.Devletin parçalanmasını önlemek için tüm güçleri Osmanlı Devleti’nde toplamak.
Atatürk, bu çözüm yollarının dördüne de katılmıyordu. Çünkü, bu görüşlerin dayandığı bütün gerekçeler “temelsiz” ve “çürüktü”.
Atatürk; ulus egemenliğine dayalı, kayıtsız-şartsız bağımsız bir Türk Devleti kurmak görüşü ve kararındaydı. Bu kararını da 19 Mayıs günü Samsun’a ayak bastığında uygulamaya sokmuştu. “Nutuk”da bu kararından bahseden Atatürk, dayandığı kuvvetli muhakeme ve mantıği şöyle anlatmıştı:
“...Esas (temel), Türk milletinin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır... Bu ise, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla elde edilir... Ne kadar zengin ve refahlı olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden daha yüksek bir davranışa lâyık olamaz...”
Atatürk verdiği bu kararı iki kelimeyle özetlemişti:
“Ya bağımsızlık, ya ölüm...”
Mustafa Kemal Paşa, uyanmaya başlayan millî bilinçten de güç alarak tam bir ulusal kurtuluş mücadelesi başlatmak çalışmalarına girişti. İşte 21/22 Haziran 1919 Amasya genelgesi, İstiklal Savaşına bir başlangıç ve milli egemenlik yolunda atılmış ilk adımdı.
Yarınki yazımda Erzurum yolculuğu başlayacak. 
ERZURUM VE SİVAS KONGRELERİ
Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919'da, bir okulun salonunda ilk toplantısını yaptı. On dört gün sürdü. Kongre, başkanlığa oy birliği ile Mustafa Kemal'i seçti. Mustafa Kemal, kongreyi bir konuşmayla açtı. Bir konuşmasında, ulusun içine düştüğü tehlikeyi belirtti. Verilen haksız yargıların er geç iflas edeceğini söyledi. Bunun için de “milli iradeye” dayanan bir hükûmetin kurulmasını ilk hedef olarak gösterdi. 
Erzurum Kongresi, bir tüzük hazırladı. Kararlarını bildiren bir de bildiri yayınladı. Kongrede alınan kararlar şunlardır: 
1.Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür; vatanın çeşitli parçaları birbirinden ayrılamaz. 
2.Yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükûmetinin dağılışı halinde, millet hep birlikte savunacak ve direnecektir. 
3.Vatanın istiklalini korumağa Merkezi Hükûmet muktedir olmadığı takdirde, gayeye ulaşmak için bir geçici hükûmet kurulacaktır. Bu hükûmet üyeleri, milli kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplantı halinde değilse, seçimi Heyeti Temsiliye yapacaktır. 
4.Kuvayı Milliyeyi etken ve milli iradeyi egemen tutmak esastır. 
5.Hıristiyan ahaliye siyasi egemenlik ve sosyal dengeyi bozan haklar verilemez. 
6.Manda ve himaye kabul olunamaz. 
7.Milli Meclisin derhal toplanması ve hükûmet işlerinin meclisin denetlenmesine konulmasını sağlamak için çalışılacaktır. 
Kongre bir Temsil Heyeti seçerek dağıldı. Bu heyetin görevi, kongrede alınan kararları gerçekleştirmekti. Temsil Heyeti Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Kongre sonunda Mustafa Kemal şöyle demişti: 
“Tarih kongremizi, ender ve büyük bir eser olarak kabul edecektir.”
Erzurum kongresinde, bir yandan, vatanın ayrılmaz bir parçası olan, Doğu illeri halkının, düşmanla mücadele için, elbirliği ile çalışması kararlaştırılmış, bir yandan da milli bir istek olarak, İstanbul'daki Meclis-i Mebusan'ın toplanıp gereken önlemleri alma-sının gerektiği vurgulanmıştı.
Erzurum'da başlayan yerel kongre akımı, Batıda Yunan tehdidi altında bunalan Marmara ve Ege bölgelerinde devam etti. 26 Temmuz 1919'da Balıkesir'de, 6 Ağustos'ta Nazilli'de, 16 Ağustos'ta Alaşehir'de kongreler toplandı. Bu kongreler sonucunda "Kuvayi Milliye" adı altında vatansever milis güçleri kuruldu. 
Amasya Genelgesi üzerine yurdun her tarafından seçilen delegeler Sivas'a gel-meğe başlamıştı. Mustafa Kemal 2 Eylül 1919 günü Sivas'a geldi. Sivas halkı Mustafa Kemal'i şehrin dışında parlak ve candan sevinç gösterileri ile karşıladı. 4 Eylül 1919'da ise, millî egemenlik ilkesine dayalı yeni Türk Devleti'nin kuruluşuna temel olan Sivas Kongresi, o zamanlar "Mekteb-i Sultanî" olarak kullanılan bir binanın salonunda, 38 dele-genin iştiraki ile toplandı. Sonradan bu sayı 41’e ulaştı.
Bu delegeler şunlardı:
Mustafa Kemal (Atatürk), Hüseyin Rauf (Orbay)- Sivas, Bekir Sami (Kunduh)-Sivas, Fevzi (Baysoy)- Ezincan, Raif (Dinç)- Erzincan, Refet (bele)-Canik Samsun, Kara Vasıf –Antep, İsmail Hami (Danişment) –İstanbul, İsmail Fazıl (Cebesoy) –İstanbul, Hik-met (Boran) – İstanbul, Ahmet Nuri- Bursa, Osman Nuri (Özpay)- Bursa, Hüseyin (Bay-raktar)- Eskişehir, Hüsrev Sami (Kızıldoğan)- Eskişehir, Halil İbrahim (Sipahi)- Eskişihir, Mehmet Şükrü (Koçzâde)- A. Karahisar, Salih Sıtkı (Kesrioğlu)- A. Karahisar, Bekir (Gümüşioğlu)- A. Karahirar, Abdurrahman Dursun (Yalvaç)- Çorum, Mehmet Tevfik (Er-gun)- Çorum, İbrahim Süreyya (Yiğit)- Alaşehir, Macit (Suner)- Alaşehir, Mehmet Şükrü (Dalamanlı)- Denizli, Yusuf (Başağazâde)- Denizli, Necip Ali (Küçüka)- Denizli, Hakkı Behiç (Bayiç)- Denizli, Sami Zeki- Kastamonu, Nuri (Tatlızâde)- Kastamonu, Halit Nami (Mengi) Bor Niğde, Mustafa Soylu (Niğde), Yusuf Banri (Tatlıoğlu)- Yozgat, Osman Remzi (Öğüt)- Nevşehir, Mazhar Müfit (Kansu) – Hakkari, Hasan Bey, Süleyman (Bosna-lı Bosnaklı)- Samsun Canik, Nuh Naci (Yazgan)- Kayseri, Ahmet Hilmi (Kalaç)- Kayseri, Ömer Mümtaz (İmamzâde) –Kayseri, İhsan Hamit (Tigrel)- Diyarbakır, Necati (Kurtu-luş)- Bursa, Asaf (Doras)- Bursa. 
Yarın size Sivas Kongresi sırasında çıkarılan engellerden söz etmeliyim.