Eski Yunan’dan beri  erdem ahlakı  taraftarı düşünürlerin bakışına göre ruh güzelliği ahlâkî arınmaya dayanır ve ahlâkî melekeler arasında bir  ahenk/uyum  kurulmasıyla gerçekleşir. Böylece  ‘güzel’  ve  ‘iyi’ , taşıdıkları ahenk dolayısıyla bir bakıma aynı anlamı ifade ederler. Çünkü Platon’un deyişiyle  “kötülük bir ahenk yokluğu, erdem ise bir ahenktir”  (Phaidon, 93e).

Yeni-Platoncu düşünür Plotinus’e göre, her şeyin kaynağı olan mutlak  Bir  (Allah) hem  iyi  ve  güzel  hem de iyinin ve güzelin kaynağıdır; öyleyse  iyilik  ve  güzellik  ilâhî değer ve yetkinliklerdir. Plotinus,  “Erdemin ilâhî parıltısı sende doğuncaya kadar kendi büstünü yontmaya devam et”  derken iyilik ve güzelliğin birliğini ve bunların ruhsal arınma ve yetkinleşmeyle kazanılacağını anlatmak istemiştir.

Kur’an-ı Kerim’de alem ve eşyadaki  ahenk  ve  nizam   “mizan, kader, adl, kıst, tesviye, takvim”  gibi kelimelerle ifade edilmiştir. Bir ayette,  “Biz her şeyi bir ölçüye göre (bi-kader) yarattık”  buyrulur (Kamer 54/49). Mülk suresinde (67/1-3) makro-kozmostaki uyum şöyle anlatılır:  “Rahman’ın yarattığında bir âhenksizlik (tefâvüt) göremezsin; dikkatle bir kere daha bak, bir düzensizlik (fütur) görebiliyor musun?”

Kur’an bakımından  insan  da bu küllî nizamın içindedir. Allah insan bedenini toprak ve sudan yaratmış, ona  uyumlu  bir yapı vermiştir (tesviye). İnsanın varlık bütünlüğündeki ahenk,  “Biz insanı en güzel bir kıvamda yarattık”  (et-Tîn 95/4) mealindeki ayette estetik kavramlarla ifade edilmiştir.

Kur’an’da, hilkatteki nizam ve ahengi dikkatle gözlemek, incelemek  (rü’yet, nazar, tefekkür),  her insan için –zihinsel ve estetik kapasitesince- bir hidayet vesilesi kabul edilmiştir. Çünkü kâinatta anarşi ve kaos değil,  kanun  ve  nizam  hâkimdir; bunun fark edilmesi insanı bir  kanun   koyucu, nizam verici  ve sonuçta  Yaratıcı  fikrine götürecektir. Rahman suresinin 7. ayetinde Allah’ın varlık düzeninde bir  mizan  (denge) kurduğu belirtilir. Ayetlerde geçen “mizan” kelimesi tefsirlerde genellikle  “adalet”  diye açıklanır. Adaletin ortak tanımı “her şeyi, onun için en uygun olan yere koymak; her durumda, o duruma en uygun ve en doğru olan işi yapmak”tır. Anılan surenin 7-8. ayetlerinde -terazi ve tartı metaforu kullanılarak- insanın da adalet, dürüstlük ve hakkaniyet ilkelerine uymak suretiyle evrensel âhenge katılması, küllî dengeyi bozmaması emredilmiştir.

Müslüman mütefekkirler, âlemdeki varlık ve olayların kuruluş ve işleyişinde hayranlık verici bir ahengin bulunduğunu düşünür ve bu âhengi tutarlı bir yönetimin, ince bir düzenin sonucu olarak görürler. Onlar, çoğunlukla gaye ve nizam, bazen de yerine göre  adalet, itidal, tenasüp  gibi tabirlerle ifade ettikleri ahengi, Allah’ın inayetinin sonucu kabul ederler.  İnayet , Allah’ın en yüksek derecede hayır ve kemal nitelikleri taşıyan ezelî bilgisiyle cömertliğidir. Ahenk, alemin küllî kuruluşundan başlamak üzere bütün varlık kademelerine hâkimdir. İslâm felsefesindeki  feyiz  ve  işrâk,  tasavvuftaki  tecellî  nazariyeleri bu küllî inayet ve onun âleme yaydığı ahengi anlatır.

Hz. Peygamber’in,  “Allah güzeldir ve güzelliği sever”  sözünden de ilham alan düşünürlerimiz, güzelliği Allah’ın niteliklerinden biri olarak görmüşlerdir. Ahlâkî bir değer olan  iyilik  (hayır, hayriyyet) ile estetik bir değer olan  güzellik  (cemâl, hüsün) arasında, keza  kötülük  (şer) ile  çirkinlik  (kubuh) arasında yakın bir ilişki vardır. Öyleyse -İbn Sina’nın tabiriyle- “yapı bozukluğu” ( eş-Şifâ I: el-İlâhiyyât,  Tahran 1343, s. 415) yani ahenksizlik veya  çirkinlik  de bir  şer’ dir. Literatürde iyi işler daima  denge  (itidal) niteliği taşımaları nedeniyle aynı zamanda  “güzel”  (hasen) terimiyle ifade edilmiştir. Nitekim erdemlerin bir adı da  ahlâk-ı hasene ’dir. Çünkü ahlâkî niteliği yüksek ve zarif bir davranış, üstün bir sanat eseri gibi bizde  hayranlık  hissi de uyandırır. O nedenle düşünürler, mutlak güzel ve en yüksek hayır olduğuna inandıkları Allah’ın eserlerinde müşahede edilen güzellik ve ahengi, insanın imkân ölçüsünde kendi ahlâkî melekelerine, işlerine ve eserlerine de yansıtması gerektiğini söylerler  (teşebbüh bi-ef‘âlillâh – tahalluk bi-ahlâkıllâh).

Sonuçta buradan da -mesela- hem  erdemli toplum  ve  erdemli siyaset  hem de  yüksek sanat  ve  âdil kalkınma  doğar ki, hepsinde de mükemmelliği ölçüsünde bir ahenk / armoni / uyum vardır.

Lütfen -Müslüman olanıyla olmayanıyla- dünya insanlığının şimdiki seviyesine buradan da bakalım.

KARAR GAZETESİ 13 NİSAN 2022 TARİHLİ YAZISININ İKTİBASIDIR.