Ömer Sevinçgül der ki; ''Kitap dan daha iyi bir şey olsaydı o inerdi''. Zümer suresi 9. ayeti kerime de buyruluyor: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Soru açık, yanıt da içinde gizli. Bir olmaz hiç şüphesiz. Şimdi tam da bu sorunun karşılığı gökleri delercesine bir hitap oku! İlk emir, ilk sesleniş, ilk nida. Kim bilir bu diyaloğu kaç kez okuduk dinledik ve okumamak da direttik.
“Oku!”
Kâinatın Efendisini hayret ve korku sardı. Yüreği ürperiyordu! "Ben okuma bilmem." diye cevap verdi.
Hazret-i Cebrâil, kendilerini kucakladı ve sıkıp bıraktıktan sonra, tekrar, “Oku!” diye seslendi.
Fahr-i Kâinat aynı cevabı verdi: "Ben okuma bilmem!"
Hazret-i Cebrâil, ikinci kere Kâinatın Efendisini kucakladı ve sıkıp bıraktıktan sonra yine seslendi: "Oku!"
Bu sefer Fahr-i Kâinat: "Ben okuma bilmem, söyle ne okuyayım?" dedi.
Bunun üzerine melek, Allah'tan aldığı ve Resûlüne teslim etmeye geldiği Alâk sûresinin ilk ayetleri ni başından sonuna kadar okudu: "Yaratan Rabbinin ismiyle oku. O Rabbin ki, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku. Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, insana kalemle yazmayı öğretendir."
İlk emir okumak! Hemen akabinde ''Biz insana kalem ile yazmayı öğrettik'' diyen Rabbi Rahim...
Okumayan okumaktan uzak olan insan, içi kemirilmiş bir ağaç gibidir. Dıştan belki dallı budaklı gibi ama ,içi boş, içten içe çürüyecektir. Yenilenmek için ilim irfan bilir olmak için ilk emre itaat etmek şart.
Yaşamın içinde farklı farklı renklere sahip olursanız hiç canınız sıkılmaz aksi takdirde. Renksiz bir dünya size şunu öğretir. “Kim ne dedi? Kim ne yaptı?”
Bu önümüzde ki yıl kendimize bir iyilik yapalım tazelenip gönenmek için. Okumaya Kur’an mealinden başlayalım 1446 sene evvel gelen ilk emri oku diyen bu mukaddes kitap bize neyi söylüyor.
Bir sonraki yazıda buluşmak duası ile.