Çok özlediğim evladımın kokusu var sanki üstünde. Sanki gülüşlerine hasret kaldığım kardeşimin tebessümü saklı avuçlarında.
Ben bağrında çokça sevgiyi bolca hasreti taşıyan bir kadın olarak ramazanı ancak böyle tanımlayabilirim.
Yani demem o ki; sevdiğim her şey gibi bana sevimli ve güzelsin Ayların Sultanı Ramazan. Çok yorulmuşum. İnsan bir süre sonra yaptığı her şeyi doğru sanıyor. Ama aslolan öyle değil lâkin dünyanın telaşı öyle sarıyor ki bizi göremez oluyoruz, koşturup duruyoruz. Ramazan durduruyor, duraklatıyor...
Sekine iniyor göklerden dalga dalga, yağmur gibi üzerimize rahmetler yağıyor...
Sağanak sağanak rahmet...
Sen sanki hayatımı gözden geçirmem için gelen bir dostsun. Merhametli bağrına sığındım çünkü sen en güzel sığınaksın.
Rabbim ile arama giren dünya telaşımı fark ettiren, neden-niçin diye tefekkür etmeden geçen ömre tutulmuş bir aynasın.
İyi ki geldin ramazan, bildiğim tek bir şey var: İyi ki geldin...
İdrak edilmeden ihya edilmezmiş. İdrak ediyorum seni, her zerremde hissediyorum seni Şehr-i Ramazan.
Her ramazan çocukluğumdan bir anı, peşimi bırakmıyor. Avucunda iftarlığı ile ezanı beklemek; okunuyor; coşku ile koşmak, koşturmak..
Yansın mahyalar, gönlümün en beti benzi sararmış sokaklarını aydınlatsın. Ramazanın sesi ile dinlensin yüreğim, usulca ve sessizce ramazanlaşalım. Vakit az kaldı; kutlu misafir dönmek üzere geldiği yere.