Zaman inceden inceye nağmelerini okuyarak akıp gidiyor yanımızdan. Her başlangıç hayatımız için yeni bir soluk. Rutinin içinde kaybolan öncelikleri fark etmek için yeni bir fırsat. O yüzden belki de tarihlerle, özel günlerle mesafem oldukça iyi. Yeni bir yaş almak da böyle, tabi ardınıza bıraktığınız yaşlarla girdiğiniz yaş arasında bir süre kalıyorsunuz. On sekizlerden on dokuzlardan bahsetmiyorum. O yaşlar sorgusuz sualsiz baş tacıdır. Büyümek istersiniz bir an önce. Birçok şeyde 18 yaş kriterine takıldığını düşünürsek bilinçaltımız 18 yaşı muazzam bir yere oturtmuş. Bir an önce büyümek istediğiniz hayat hep böyle gitmiyor. Sonra yer çekimini kabul etmek istemeyip en sevdiğiniz yaş da bir süre hatta uzunca bir süre kalmak istiyorsunuz. Özellikle hemcinslerime yaşını sorduğunuzda asla net cevabı alamayacaksınız. Soruya soru ile cevap ''kaç yaşında gösteriyorum?'' Önceden bunu pek anlamıyordum ama yaş biraz ilerleyince anladım ki yaş almak güzel yaşamak güzel, yaşınızı söylemek biraz güçleşiyor. Çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılık.
Gençlik den kopmak bu kadar zor mu? Neden kopmak istemiyoruz? Halbuki orta yaşlılık da Allah ömür verirse oldukça uzun bir süreç ama gençlik den ayrılmak galiba biraz acıtıyor bizi. Aslında en toy dönem, belki de en zahmetli dönem ama gençlik bir başka esiyor sanırım ömür sokaklarında. Takip ettiğim bir dergide aynen şöyle diyordu “38 yaş ve 46 yaş arasında aldığınız veya alamadığınız kararlar, ömrünüzün ikinci yarısında yaşayacağınız veya yaşayamayacağınız hayatla ilgili dönüm noktasıdır.” Bunca yıl nasıl geçti bundan sonra nasıl geçecek genelde de radikal kararlar alma yaşı imiş. Evlilik, iş değiştirme, anne ya da baba olmak için acele ettiğimiz bir döneme doğru yol alıyoruz, yaş ilerledikçe. Ömür için dönüm noktalarından biri ''38'' artık insanların sizi üzmesine izin vermediğiniz. İğneli bir söz ile muhatap olmamak için diken üstünde oturacağınız yerlere gitmediğiniz. Hayatınıza irili ufaklı eklemeler çıkarmalar yaptığınız güzel bir dönem aslında. Sadece başta söylediğim gibi rutinin içinde kaybolan, önceliklerin gün yüzüne çıkması için tüm yoğunluğun üstüne bir fener tutmak lazım. Hep istediğiniz ama bir türlü ulaşamadığınız ne varsa tam zamanı sanki yeni yaş, bu yaşa veda etmeden şunu gerçekleştireceğim diyerek bir niyet etsek belki dua niyetine geçer. İnsan karar almadığı adım atmadığı hiçbir şeye sahip olamayacak, sadece rüyasını gördüğü bir hülya olarak kalacak. Hazır sonbahar ile meşk ederken, kışa doğru yol almışken ilkbahara ne olsun istiyorsak, onun için ilk adımı atma vakti. Vesiledir kimine göre yeni yaş, kimine göre sonbahar vesile olacaksa bizdeki hayra ne fark eder bizi neyin değiştirdiği.
Bruce Barton der ki; “Artık değişmeyecek hale geldiğin zaman, bitmiş sayılırsın.” O Yüzden bizi değişime neyin sürüklediği değil, değişim için her zaman içimizdeki enerjiyi muhafaza etmek ? Mühim olan hadise bu, bu enerji hiç bitmesin. Bugünümüz dünümüzden iyi olması için çabalayalım, kader planı bizim için nasıl işler orasını düşünmek bize düşmez. Bize gayret etmek, ümid etmek düşer daha iyi bir istikbal için
Bir dahaki yazıda buluşmak duası ile.