(Mesnevi, V/1055-1056, 2015: 650). Liyakat ile ilgili literatüre girmiş birçok önemli tanım bulunmaktadır: Görevi başarıyla yapabilme gücü, layık olma durumu, uygunluk, yeterlilik, iş için gerekli yetenek gibi kavramlar bu tanımlardan bir kısmıdır. Liyakat kelimesi, literatürü destekleyecek şekilde Türk Dil Kurumu kayıtlarında bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu olarak tanımlanmaktadır. Evrensel düşünürlerimizden Mevlânâ Celâleddin Rûmînin günümüzde de güncelliğini yitirmeyen düşünceleri bizlere ışık olmaya devam etmektedir. Liyakat ilkesi Hz. Mevlana’nın düşünce dünyasında temel kavramlar arasında yer alırken; aynı zamanda o toplumda barış, adalet ve huzur gibi temel değerlerin sağlanmasının liyakat sahibi olanların iş başında olmasıyla mümkün olacağına atıfta bulunmuştur. Tersi durumlarda toplumda kaosun ve çeşitli sorunların oluşacağını dile getirmiştir. Hz. Mevlana’nın bu düşüncelerinden yola çıkarak Liyakatin önemini aşağıdaki nedenlerle açıklayabiliriz: Başarıda Liyakatin Önemi: Bir işte liyakatli bir kişi varsa bu durum başarıyı artırır. Kişisel başarı İşletmenin de başarısı demektir. Adalette Liyakatin Önemi: Liyakate dayalı işe alım sürecinde etik kurallar oluştuğu için değerlendirmeler de bu minvalde adaletli olur. Bu süreç hem işverenin hem de işe sahip olacak kişinin birbirlerine olan karşılıklı güvenlerini artırır. Performansta Liyakatın Önemi: Liyakatli olan kişiler tecrübe birikimleri ile hem maddi hem de manevi kazanımlarla yerli yerinde üretim sağlayarak işin verimliliğini artırır. Toplumsal Güvende Liyakatin Önemi: Adalet ile doğru orantılı olan güven kavramında esnekliğe fırsat verilmediği için işverenin yanında işletmenin de itibarı güçlenir. Bunun yanında kalite artar, müşteri memnuniyeti ve toplumsal destek kazanıldığı için karşılıklı anlayış ile refah ve güven toplumda artmış olur. Hz. Mevlâna Mesnevi’de birçok hikâyede liyakatin önemine vurgu yapmıştır. Bu hikayelerden birisi de Hz. Süleyman’ın kuşlar arasından Hüdhüd’ü seçmesidir. Hikâyede Süleyman peygamber bir sefer için hazırlık yapmaktadır. Gelin hikâyenin kalan kısmını Mesneviden özetleyerek tamamlayalım: Bütün kuşların her biri sırlarını; hünerden, bilgiden ve işten yana neleri varsa, Süleyman’a birer birer gösteriyor, kendilerini sunmak için övünüyorlardı. Bunu büyüklenmek, varlık göstermek için değil, Süleymanın huzurunda kendilerine bir yol versin diye yapıyorlardı. İşini, sanatını ve düşüncesini anlatma sırası Hüdhüd’e geldi. Hüdhüd, ‘ ’ben yücelerde uçarken’’ , dedi, ‘ ’yukarılardan kesin bir gözle bakarak yerin dibindeki suyu görürüm. O su nerededir, derinliği ne kadardır, rengi nedir, nereden kaynıyor, topraktan mı, taştan mı? Bilirim. Ey Süleyman! Ordugâhın için seferde bu bilgiliyi yanına al.’’ Bunun üzerine Süleyman: ‘’ Derin, susuz çöllerde sen bize ne iyi arkadaşsın ’’, dedi (Mesnevi, I/1203 vd). Görüldüğü üzere hikâyede Süleyman peygamber ordusuna katılacak kuşlar için bir sınav organize etmiş, adeta onların Cv’lerine bakmış, yeteneklerini görmüş ve sonrasında ehil olanları ordusunda görevlendirmiştir. Evet, hikâyenin sonunda karganın kıskançlığı dolayısıyla Hüdhüdün söylediklerine dair itirazına rağmen, Süleyman Peygamber sağlıklı bir değerlendirme yaparak liyakati nedeniyle Hüdhüdü ordusuna almıştır. Sonuç olarak Liyakatin önemi bireyden topluma kadar oldukça büyük bir öneme sahiptir. Liyakatle yapılan işe alım ve terfi süreçleri, işletmenin başarısına doğrudan katkı sağlarken toplumun huzurunu da inşa eder. Yabancı uyruklu bir diplomatın liyakate dair Türklerin en büyük düşmanı iltimastır cümlesine binaen iltimasa prim vermeden dünyada lider markaların oluşumuna katkı sağlamak ve toplumumuzu bilgi çağında daha refah bir yarınlara taşımak için liyakatin önemini unutmamalıyız.