Kur’an-ı ve İslam’ı çağ dışılıkla suçlamak, çağın gerisinde kaldığını iddia etmek ya da içerisinde yer alan yargıların birer insan ürünü ifadeler olduğunu dile getirmek art niyetli düşüncelerden birer tezahür olduğu artık su götürmez bir gerçekliktir. Çünkü inkâr, ispat gerektirir. Maalesef bu ve buna benzer durumlar, Kur’an-ı Kerim irdelenmeden ön yargılar dâhilinde gerek kulaktan dolma sözlerle gerekse şartlanmış peşin hükümlerle dile getirilen kasıtlı sözlerdir. Madem İslam ve Kur’an, gün itibariyle çağın gerisinde ise nasıl oluyor da daha birkaç yüzyıl evveliyatında bilim ve insanlık adına ortaya çıkarılan buluşlardan 1400 yıl öncesinden bahsedebiliyor. Bugün biyologlar canlının canlıdan mı yoksa cansızlardan mı türediğini tartışmakta. Hâlbuki Allah için her iki durum da mümkündür. “Ölüden diriyi, diriden ölüyü O çıkarıyor. Arzı ölümünün ardından O canlandırıyor.” (Rum-19) Modern tıbbın Kur’an’a kıyasla daha yeni keşfetmiş olduğu kimi durumlar nasıl olur da yüzyıllar öncesinden Kur’an’da yer alabiliyor. “O, (insan) dökülüp duran meninden bir damla su değil miydi? Sonra o bir kan pıhtısı olmuş derken Allah onu insan biçimine koyup yaratmış, organlarını düzenlemiş. Hülasa ondan erkek, dişi iki sınıf çıkarmıştır.” (Kıyamet-37,38,39) Yine şu ayet içerisinde insanlık ve bilim adına sergilenen mucizevi bilgi ve işaretleri görüp de kayıtsız kalınabilmesi ne mümkündür. “Allah, sizi bir kişiden yarattı... Sizi analarınızın karnında üç çeşit karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır.” (Zümer-6) Ana rahmi dıştan içe üç doku ile meydana gelmiştir. Bu dokular ısı, ışık ve su geçirmez zarlarla sarılmıştır. İşte bu perdelere “Zulmet” denilmektedir. “Bu karanlık tabakaları, rahim içinde birbirini kuşatan üç zarın teşkil ettiği tabakalar olarak anlamak da mümkündür. Bunların ilki cenini koruyan içi sıvı dolu amnion zarı, ikincisi amnionu dıştan kuşatan ve daha çok ceninin besin ve oksijen almasını sağlayan korion zarıdır. Rahim içini astar gibi kaplayan ve hamileliğin sonuna doğru gittikçe kalınlaşan üçüncü zar, üzerindeki kan damarlarıyla çocuk için besin deposudur. Hamilelikten sonra düştüğü için buna ‘düşen zar’ denilmektedir.”
Kur’an-ı Kerim’de Firavun’la ilgili bahse bakıldığında; bu kitabın bütün zamanlara hükmedebilme hususiyeti açıkça görülecektir. Gelecekte insanlığın ibret alınması için Firavun ’un durumundan bahseder. “Biz de bugün arkandan geleceklere ibret olsun diye senin cansız bedenini kurtarıp bir tepeye atacağız” (Yunus-92) Aynen Kur’an’da bahsedilen bu bahis doğrultusunda Firavun’un cesedi 3000 sene denizde kaldıktan sonra bulunur ve çıkarılarak İngiltere’ye götürülür. Bugün Londra şehrinin British Müzesi’nde sergilenmektedir. Kur’an’ın insan ürünü bir kitap olduğunu iddia edenler bu durumları nasıl açıklayabilmektedirler? Yani bir insan, Firavun’un tüm yaşam ve ölüm olay seyrini ya da anatomi alanında vermiş olduğumuz örnekteki gibi bir rahmin yapısıyla ilgili bilgileri 1400 yıl öncesinden nasıl ve ne şekilde elde edebilir de bu kitabı meydana getirebilir? Akıl ve mantık dışı bir iddia. Daha birçok ayete bakarak Kur’an’ın insan ürünü olduğu iddiasının da tutarsız ve mesnetsiz olduğunu çok net görebilmekteyiz.
Kur’an’dan bir bilim kitabı gibi istifade edinilebileceği düşüncesi ya da bu alanda bir beklentinin oluşması da son derece yanlıştır. Bilim, gelişen ve değişken; Kur’an ise kesin ve değişkenlik göstermeyendir. Bilim; gelişe gelişe, değişe değişe neticede Kur’an’daki ilgili hükümleri zamanla yakalayabilmektedir. Örneğin yaklaşık 200 yıl öncesine kadar evrenin sabit olduğu ve bir başlangıcının olmadığı iddia ediliyordu. Bugün bilim, gelişerek ve değişerek Kur’an’da bahsedilenlere paralel olarak “Bigbang” (Büyük Patlama) denilen olayın yaşandığını söyler. Yine Kur’an’da “Demir” madeni için insanlık yararına sonradan indirildiğinden bahseder. “Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır.” (Hadid-25)
Son olarak Kur’an-ı Kerim’de ifade edilen bilgilerin daha önceden söylendiği yönünde iddialar mevcuttur. Bu durum son derece doğaldır, çünkü peygamber efendimizden önce de peygamberler var idi ve onlar da insanlığa “Hak” olanı beyan ediyorlardı. Bundan dolayı bu tarz iddiaların hiç biri Kur’an’ın mucizevi özelliklerine halel getiremez. “Sezon Finali”