TARAFTARLIK 'KURU KURUYA' OLMAZ! 

Benim sözüm karda kışta, yağmurda çamurda, baharda yazda takımın peşinden koşan taraftara değil. 

Taraftar onlar zaten, adı üstünde! 

Taraftar olmak için 400 metre koşmaları gerekiyorsa onu da yaparlar. 

Koşarlar yani! 

Her türlü maddi imkansızlıkları olsa dahi, gerekirse yemelerinden içmelerinde keser, takımlarının maçına gitmek için bilet alırlar. 

Ben bunu çok iyi biliyorum. 

Takımın gerçek sahibi de onlar zaten! 

Çünkü beleşçilik yapmıyorlar. 

Bazıları gibi siyasilerin arkasına sığınıp, tribünlere “caka” satmaya gelmiyorlar. 

Öyle tipler var ki; stadın en güzel köşelerinde, ısıtıcılar karşısında beleş beleş oturup, tezahürat dahi yapmadan tv de izler gibi maç izliyorlar. 

Tribünlerdeki “cefakar-vefakar” taraftarlar, takımları maç kazansın, puan alsın diye avazları çıkıncaya kadar tezahüratlar yapıyorlar takımları için… 

Seslerinin kısılmasının yada soğuk havada üşümelerinin bir anlamı yok onlar için, yeter ki tuttukları takım maçı kazansın! 

Hiçbir beklentileri olmaz, bundan başka... 

Ama “o malum uyanıkların” işi maç falan değil! 

Onların ki “reklam” peşinde koşmak. 

Bir siyasiye nasıl yaranırım, peşindeler! 

Mantık sadece “çıkar” mantığı... 

Ben ve sizler biliyorsunuz ki, futbol takımları “o” şehrin en önemli ortak paydası. 

Takımın yada şehrin isminin ne olduğunun önemi yok, bulunduğu şehri temsil ediyorsa “olay” bitmiştir.  

Bizim şehrin adı Sivas, takımı da Sivasspor! 

Sivasspor’a destek olmak Sivas’ta yaşayan tüm insanların görevidir. 

Eyüpspor maçının ardından teknik direktör Bülent Uygun’un söylediği bazı cümleler halen kulağımda. 

Ne dedi Bülent Hoca: “Efendim Şehirden kulübümüze maddi destek yok. Bir kuruş bile bir yerden gelmedi.  kombine biletlere de ilgi yok denecek kadar az.” 

Haklımıydı bu serzenişinde? 

Evet, sonuna kadar haklıydı... 

Bizde satılan kombine bilet sayısı çok komik. 

Tam rakamını söyleyip de sizleri de güldürmek istemiyorum. 

Gerçi, Sivas’ta ikamet eden kişi sayısına baktığımız zaman, rakamı söylesem çok kızarsınız. 

Neyse ben devam edeyim. 

Biz kendi işimize bakalım. 

Nasıl mı olacak bu iş? 

Birincisi, taraftarın maça gelmek için bilet almasıyla… 

İkincisi, kombine kart satışlarıyla… 

Üçüncüsü, locaların kiralanmasıyla… 

Dördüncüsü, stada reklamların verilmesiyle… 

Beşincisi, Sivas’ın esnaf ve işadamlarının destek vermesiyle… 

Altıncısı, taraftarın forma ya da kulübün diğer ürünlerinin satışına destek vermesiyle. 

Bunlar olmadan, hepimiz biliyoruz ki kulüplerde işler sağlıklı yürümez. 

Derler ya; bir çiçekle bahar gelmez diye… 

Sen, Sivasspor’a sahip çıkarsan “bahar” gelir. 

Kalın sağlıcakla...