Meşhur film ve dillere yerleşmiş meşhur replik, hatırlayın: Başrollerde Kemal Sunal, Kibar Feyzo filmi. Başlık parası biriktirmek için Feyzo İstanbul’da. Çalışır, didinir ve alın teri kurumadan karşılığını almaya sıra gelmiştir.
Herkes fazlasıyla alır, sıra Feyzo’dadır. Para düşük verilmiştir, bozulur. “Niye onların ki fazla?”
Cevap, “Onlar sendikalı!”
Harranlı Feyzo cevap verir, “Ben de Harranlıyam!”
Gülümseten bir an, hiciv dolu, ironi patlatmalı bir an… Önümüzde bir seçim anaforu var, şimdiden etkisini hissettirmeye, kendine herkesi çekmeye başladı. Fütursuzca, acımasızca kendini içine çekiyor.
Yerel seçimlerin yaklaştığı bu günlerde müthiş bir yarış var. Önümüzdeki belediye seçimlerinde özellikle iktidar partisinden aday olmak isteyenlerin adeta kutsal bir sefere çıkarcasına ‘her türlü vasıtayı kullanarak yılmaz bir mücadele’ içine girmeleri, insanın aklına “kimler belediye başkanı olmalı?” sorusunu getiriyor.
Evet, kimler Belediye Başkanı olmalı?
Ama bundan önce yapılması gerekenler var!..
İlk aşama muhalefete saldırma furyası…
İleriki aşamalar yine vatan hainliği kapsamı olacak, yüzde yüz…
Seçimi kazanmak için her yolun meşruluğu hükmü çarkı acımasızca işlenmeye başladı.
Muhalefete yönelik sert eleştirilerin ardı arkası kesilmiyor. Hedef İstanbul başta olmak üzere kaybedilen büyük iller…
Sıkıntılı olmayan iller için bir sorun yok, mesela Sivas…
İktidar partisi için kazanmama gibi başka bir şıkkı olmayan Sivas…
Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın selamı yeterli olan Sivas, bu yönüyle çantada keklik olan Sivas… Belediye başkanlığının gerektirdiği tarih, medeniyet, mimarî, kültür, estetikle donanmış irfan ve idrak ne yazık ki ülkemizi ve şehirlerimizi terk etmiş durumdadır.
Üstad’ın 1939 yılında yazdığı o meşhur “Belediye Reisi” başlıklı yazısından, “Bana, gözü olmayan şoför mü, bediî idraki bulunmayan belediye reisi mi zararlı diye sorsalar ikincisini gösteririm.” demişti.
Yine Üstad Necip Fazıl’ın 1946 yılında belediye reisliği için “Acaba hangi vatan bucağımızın bir belediye reisi, belediye reisliğinin ne demek olduğu üzerinde; meselâ mahkeme mübaşirliğiyle bu iş arasında nasıl bir fark olduğu üzerinde bir nebze düşünmüştür?” sorusuna cevap verebilecek cesaret ve müktesebatta belediye başkan adayları görebiliyor muyuz?
Şimdi şu furyada kendini hissettiriyor, Belediye Başkanı nereli olmalı?
İlçe, belde, köy lobileri harıl harıl çalışıyor…
Bendenizse Liyakatlı beldesinden birisi olsun istiyorum…
Liyakatlı…
Acaba nerede bu şehir, bu ilçe, belde, kasaba, köy, nahiye?
Liyakatlı bir başkan istiyorum bendeniz…
Sendikalı olana Harranlıyam cevabı verene selam olsun diyerek yineliyorum talebimi, bendeniz Liyakatlı olan Başkan istiyorum…
Olmazsa liyakatlı beldesinden bir başkan, ufukta “şehrin selâmeti”ne dair en küçük bir belirti yok olacak bizlerde. Kısacası şehircilik cephemizde yeni bir şey olmaz o zaman, olamaz…
Herkes fazlasıyla alır, sıra Feyzo’dadır. Para düşük verilmiştir, bozulur. “Niye onların ki fazla?”
Cevap, “Onlar sendikalı!”
Harranlı Feyzo cevap verir, “Ben de Harranlıyam!”
Gülümseten bir an, hiciv dolu, ironi patlatmalı bir an… Önümüzde bir seçim anaforu var, şimdiden etkisini hissettirmeye, kendine herkesi çekmeye başladı. Fütursuzca, acımasızca kendini içine çekiyor.
Yerel seçimlerin yaklaştığı bu günlerde müthiş bir yarış var. Önümüzdeki belediye seçimlerinde özellikle iktidar partisinden aday olmak isteyenlerin adeta kutsal bir sefere çıkarcasına ‘her türlü vasıtayı kullanarak yılmaz bir mücadele’ içine girmeleri, insanın aklına “kimler belediye başkanı olmalı?” sorusunu getiriyor.
Evet, kimler Belediye Başkanı olmalı?
Ama bundan önce yapılması gerekenler var!..
İlk aşama muhalefete saldırma furyası…
İleriki aşamalar yine vatan hainliği kapsamı olacak, yüzde yüz…
Seçimi kazanmak için her yolun meşruluğu hükmü çarkı acımasızca işlenmeye başladı.
Muhalefete yönelik sert eleştirilerin ardı arkası kesilmiyor. Hedef İstanbul başta olmak üzere kaybedilen büyük iller…
Sıkıntılı olmayan iller için bir sorun yok, mesela Sivas…
İktidar partisi için kazanmama gibi başka bir şıkkı olmayan Sivas…
Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın selamı yeterli olan Sivas, bu yönüyle çantada keklik olan Sivas… Belediye başkanlığının gerektirdiği tarih, medeniyet, mimarî, kültür, estetikle donanmış irfan ve idrak ne yazık ki ülkemizi ve şehirlerimizi terk etmiş durumdadır.
Üstad’ın 1939 yılında yazdığı o meşhur “Belediye Reisi” başlıklı yazısından, “Bana, gözü olmayan şoför mü, bediî idraki bulunmayan belediye reisi mi zararlı diye sorsalar ikincisini gösteririm.” demişti.
Yine Üstad Necip Fazıl’ın 1946 yılında belediye reisliği için “Acaba hangi vatan bucağımızın bir belediye reisi, belediye reisliğinin ne demek olduğu üzerinde; meselâ mahkeme mübaşirliğiyle bu iş arasında nasıl bir fark olduğu üzerinde bir nebze düşünmüştür?” sorusuna cevap verebilecek cesaret ve müktesebatta belediye başkan adayları görebiliyor muyuz?
İlçe, belde, köy lobileri harıl harıl çalışıyor…
Bendenizse Liyakatlı beldesinden birisi olsun istiyorum…
Liyakatlı…
Acaba nerede bu şehir, bu ilçe, belde, kasaba, köy, nahiye?
Liyakatlı bir başkan istiyorum bendeniz…
Sendikalı olana Harranlıyam cevabı verene selam olsun diyerek yineliyorum talebimi, bendeniz Liyakatlı olan Başkan istiyorum…
Olmazsa liyakatlı beldesinden bir başkan, ufukta “şehrin selâmeti”ne dair en küçük bir belirti yok olacak bizlerde. Kısacası şehircilik cephemizde yeni bir şey olmaz o zaman, olamaz…