1938 yılında Divriği’nin Çamşıhı yöresinin Kaygısız köyünde doğmuştur. İsmail ve Şehriban’ın oğludur. İlkokulu komşu köy olan Çamoağa’da okumuştur. Çocukluğu yoksulluk içinde geçmiştir. Babası bir ara geçimini sağlamak için Adana, Tarsus ve Zile’de yaşamıştır. 1956 yılında Baloağa köyünden Nibin ile evlenmiş ve bu evlilikten beş çocuğu (Hüseyin, İsmihan, Nuran, Gülcan, Savaş) olmuştur. Askerlik hizmetini (1960-1962) Mardin’de yapmıştır. Terhis olduktan sonra tekrar çalışmak üzere İstanbul’a gitmiş, çeşitli işlerde çalışmış, sonunda STFA Firmasına girmiş ve uzunca yıllar çalıştıktan sonra buradan emekli olmuştur. Halen İstanbul’da yaşamaktadır.
Şiirleri genellikle memleket ve gurbet üzerinedir. Mahlas olarak adını kullanmaktadır. Bazı şiirleri teknik yönden kusurludur. Mahmut Erdal
Çoktan beri görmüyoruz biz seni
Neredesin dostum gel Mahmut Erdal
İçim yanar gördemedikçe sahnede
Kendi seviyeni bil Mahmut Erdal Sivas Vilayeti Çamşıh’tır eli
Kimseyi incitmez tatlıdır dili
Kırıldı mı yoksa Sazının teli
Yeter dertli dertli çal Mahmut Erdal
Gurbettir insanın belini büken
Anam şiirini oku gözyaşı dökem
Etrafın sarılmış hep çakırdiken
Yeter dertli dertli çal Mahmut Erdal Coşkun sular gibi akıp çağlarsın
Kırklar semahını güzel söylersin
Bir gün gelir ahireti boylarsın
Bu dünya fanidir kul Mahmut Erdal Bozulmuş bağlarda bülbüller ötmez
Sana yetişmeye güçleri yetmez
Okumakla senin şiirin bitmez
Abidin’e rehber ol Mahmut Erdal Çamşıhı
Güneş’ten çıkıp da Şahin’e geldim
Beyaza bürünmüş evler ne güzel
Kolunda bakracı bir güzel gördüm
Savrulur zülüfler teller ne güzel Çakırağa Mamoağa ikisi kardeş
Asırlar boyunca olmuşlar sırdaş
İçmişler doluyu hepsi de sarhoş
Sohbetleri tatlı diller ne güzel Çamoa(ğa)’ya uğramadan olmuyor
Fani dünya hiç kimseye kalmıyor
Seneler geçse de asla solmuyor
Gönüllerde açan güller ne güzel
Dişbudak Balova bir de Başören
Bu güzel beldeye serimi verem
Mübarek mürşide yüzümü sürem
Hüseyin Abdal gibi pirler ne güzel Abidin’im hasret kaldım vatana
O yârin aşkıyla oldum divane
Gölören Kaygısız üçü yan yana
Çamşıh’ına giden yollar ne güzel Nasihat
Kişinin onuru en büyük servet
Elinden gelirse hep iyilik et
Garibin yoksulun ellerinden tut
Kin nefret intikam gütme kardeşim Az kazan helâl ye huzur içinde
Birgün ak görürsün siyah saçında
Pantolon olmasa bile kıçında
Ekmeğine haram katma kardeşim Her zaman sanma ki dost olur para
Daima hatanı kendinde ara
Sonunda oluşur içinde yara
Yan gelip sırt üstü yatma kardeşim Ne emek verirsen onu alırsın
Eğriye yönelme yolda kalırsın
Yanlış yaptın ise sen de bulursun
Kâr için kimseyi satma kardeşim Abidin yanlış mı anlattı size
Sakın aldanmayın hiç tatlı söze
Kalırsın çukurda çıkmazsın düze
Bu sözü yabana atma kardeşim Hasret
Kış gelip bastırdı bütün her yeri
Yağıyor yollara kar benim için
Ayrılığa kolay derler zor imiş
Ayrılık ölümden zor benim için Gülmedim dünyaya geldim geleli
Var mı benim gibi bahtı karalı
Ayrıldım sıladan yürek yaralı
Yârdan ayrı günler zor benim için
Gece gündüz deli oldum derdinden
Ayrılmışım vatanımdan yurdumdan
Ben ölürsem ağlar mısın ardımdan
Akan gözyaşını sil benim için Abidin’im söyler böyle halini
Felek koklatmadı gonca gülünü
Genç yaşımda gurbet büktü belini
Şu yalancı dünya dar benim için Kaynakça: Ali Haydar Yalçın, Çamşıh Ozanları II, Ankara, 2006, s. 20-30.
Şiirleri genellikle memleket ve gurbet üzerinedir. Mahlas olarak adını kullanmaktadır. Bazı şiirleri teknik yönden kusurludur. Mahmut Erdal
Çoktan beri görmüyoruz biz seni
Neredesin dostum gel Mahmut Erdal
İçim yanar gördemedikçe sahnede
Kendi seviyeni bil Mahmut Erdal Sivas Vilayeti Çamşıh’tır eli
Kimseyi incitmez tatlıdır dili
Kırıldı mı yoksa Sazının teli
Yeter dertli dertli çal Mahmut Erdal
Anam şiirini oku gözyaşı dökem
Etrafın sarılmış hep çakırdiken
Yeter dertli dertli çal Mahmut Erdal Coşkun sular gibi akıp çağlarsın
Kırklar semahını güzel söylersin
Bir gün gelir ahireti boylarsın
Bu dünya fanidir kul Mahmut Erdal Bozulmuş bağlarda bülbüller ötmez
Sana yetişmeye güçleri yetmez
Okumakla senin şiirin bitmez
Abidin’e rehber ol Mahmut Erdal Çamşıhı
Güneş’ten çıkıp da Şahin’e geldim
Beyaza bürünmüş evler ne güzel
Kolunda bakracı bir güzel gördüm
Savrulur zülüfler teller ne güzel Çakırağa Mamoağa ikisi kardeş
Asırlar boyunca olmuşlar sırdaş
İçmişler doluyu hepsi de sarhoş
Sohbetleri tatlı diller ne güzel Çamoa(ğa)’ya uğramadan olmuyor
Fani dünya hiç kimseye kalmıyor
Seneler geçse de asla solmuyor
Gönüllerde açan güller ne güzel
Bu güzel beldeye serimi verem
Mübarek mürşide yüzümü sürem
Hüseyin Abdal gibi pirler ne güzel Abidin’im hasret kaldım vatana
O yârin aşkıyla oldum divane
Gölören Kaygısız üçü yan yana
Çamşıh’ına giden yollar ne güzel Nasihat
Kişinin onuru en büyük servet
Elinden gelirse hep iyilik et
Garibin yoksulun ellerinden tut
Kin nefret intikam gütme kardeşim Az kazan helâl ye huzur içinde
Birgün ak görürsün siyah saçında
Pantolon olmasa bile kıçında
Ekmeğine haram katma kardeşim Her zaman sanma ki dost olur para
Daima hatanı kendinde ara
Sonunda oluşur içinde yara
Yan gelip sırt üstü yatma kardeşim Ne emek verirsen onu alırsın
Eğriye yönelme yolda kalırsın
Yanlış yaptın ise sen de bulursun
Kâr için kimseyi satma kardeşim Abidin yanlış mı anlattı size
Sakın aldanmayın hiç tatlı söze
Kalırsın çukurda çıkmazsın düze
Bu sözü yabana atma kardeşim Hasret
Kış gelip bastırdı bütün her yeri
Yağıyor yollara kar benim için
Ayrılığa kolay derler zor imiş
Ayrılık ölümden zor benim için Gülmedim dünyaya geldim geleli
Var mı benim gibi bahtı karalı
Ayrıldım sıladan yürek yaralı
Yârdan ayrı günler zor benim için
Ayrılmışım vatanımdan yurdumdan
Ben ölürsem ağlar mısın ardımdan
Akan gözyaşını sil benim için Abidin’im söyler böyle halini
Felek koklatmadı gonca gülünü
Genç yaşımda gurbet büktü belini
Şu yalancı dünya dar benim için Kaynakça: Ali Haydar Yalçın, Çamşıh Ozanları II, Ankara, 2006, s. 20-30.