Sivas'ın Renkli Dili: Yöresel Kelimeler ve Anlamları
Sivas, sadece tarihi ve doğal güzellikleriyle değil, kendine has kültürü ve zengin dil yapısıyla dikkat çeken bir şehir. Yöreye özgü kelimeler, Sivas'ın kültürel zenginliğini yansıtırken, günlük yaşamda sık kullanılan bu ifadeler, hem samimi hem de renkli bir iletişim dili sunuyor.
Abrası olmak : Bir sıkıntının üstüne sıkıntı gelmek
Ağartı : Süt, yoğurt gibi yiyecekler
Ağlenmek : Araba için: durmak, eğlenmek
Aleşmek : Bir yerde oturmak, yerleşmek, durmak
Ahıldane : Herkese akıl veren, bilgiçlik satan
Ahraz : Dilsiz
Aktarmak : Sacın üzerinde yufkayı döndermek, pişirmek
Alayı : Hepsi, tümü
Al karısı : Lohusalara geldiğine inanılan efsanevi yaratık
Anışdırmak : Anlaşılması için dolaylı yoldan hatırlatmak
Arık : Zayıf
Arlanmak : Utanmak
Atlı : Edepsiz
Avgun : Su taksimatının yapıldığı oyuk taş
Avkalamak : Elleri ile sarsmak
Avuz : Memeli hayvanın doğum sonrası ilk sütü
Ayıtlamak : Ayıklamak
Aynı gelmek : Mektubun cevabı gelmek
Ayrıksı : Uyumsuz
Azınsımak : Az bulmak, yeterli bulmamak Babalanmak : Zıkkımlanmak anlamında yemek
Bacılık : Ahret kardeşliği
Bad : İnce bulgurla yapılan etli dolma içi
Bağdaş kurmak : Bacaklarını dizden bükerek altına alıp oturmak
Batal : İri, büyük
Bayah, bayahtan : Az önce, demin
Bekitmek : Sağlamlaştırmak, tutturmak
Beslek : Hizmetçi, besleme
Bezirgân pilavı : İçine soğan, yağ, kıyma konularak yapılan bulgur pilavı
Bezmek : Usanmak
Belemek : Çocuğu kundaklamak
Bıldır : Geçen yıl
Bibi : Hala
Bir cimcik : Bir fiske tuz için kullanılır. Çok ufak tefek insana da denir.
Bir goşam : İki avuç dolusu
Bişgel : Çabuk pişen yiyecek veya iyi pişmiş yemek
Bişirim : Pişirim. Pişirmelik kadar olan, bir pişirim gibi
Bun : Bunalma hali, sıkıntı
Burunlamak : Kıymet vermemek
Büngüldemek : Kaynamak
Cambaz : Hayvan alıp satan kimse
Camuz : Manda
Can leğeni : İçinde ölü yemeği yapılan büyük leğen
Cazı : Suratsız, geçimsiz ve kötülük yapan kadın
Ceht : Bir şeyi yapmaya kararlı olma
Cingan : çingene
Ciyiş : Yakın akraba veya komşu yaşlı kadın
Cıbır : Yoksul, parasız
Culuk : Hindi
Cücük : Civciv Çalınmak : Bir şeyi etrafta acele ile aramak
Çeç : Savrulan samandan ayrılmış buğday yığını
Çecik : Tülbenti başın etrafına sararak bağlama tarzı
Çemkürmek :Azarlamak, saygısız konuşmak. Küçük köpeğin havlaması
Çemrenmek : Paçaları sıvamak
Çepük : Alkış
Çelpeşük : Çalpak iş, karışık, dolaşık
Çevrüntü : Elekte ortada toplanan ot tohumu, saman ve toprak
Çığırmak : Çağırmak, türkü söylemek
Çığrık : Çıkrık, eskiden yün eğirmek için kullanılan araç.
Çıngı : Kıvılcım
Çıtlatmak : Bir şeyi üstü kapalı anlatmaya çalışmak.
Çimmek : Yıkanmak
Çir : Ekşi kaysı kurusu
Çor : Hastalık, dert
Çöçelenmek : Konuşamamak, bir iş yapamamak
Çöğlenmek : Bir tarafı eğilip devrilmek
Çördük : Küçük yabani armut
Çullu : Varlıklı
Çulsuz : Fakir, berduş Dadanmak : Alışmak
Dalamuk : İnce yapılı, narin
Darazımak : Elbisenin dikiş yerinden eskiyerek incelmesi ve açılması
Darıkmak : Darda kalmak
Dartılmak : Kibirlenmek. Dartıla dartıla iş görmek: Yavaş ve salınarak iş görmek
Dayak : Destek
Deli depek : Dengesiz insan
Dene : Dane, buğday
Depme : Yünden dokunmuş büyük un çuvalı
Devlik görmek : Kış hazırlığı yapmak
Devrisi gün : Ertesi gün
Dındıklamak : Fazla incelemek
Dilmek : İnce doğramak
Dinelmek : Ayakta durmak
Dingildemek : Oynamak
Dirliksiz : Geçimsiz
Dolak : Başa veya dize dolanan uzun yün örgüsü.
Donak : Giyim, kuşam, süs
Donanmak : Giyinmek
Döşürmek : Toplamak
Döşürüksüz : Tertipsiz, iş bilmeyen kadın
Dulda : Güneş ve rüzgâr etkisinden korunan yer
Duluk : Yanak
Düğülcek : Bulgurun en ince kısmı. Çorbası yapılır
Düremeç : Ekmek arasına peynirvb. Konularak hazırlanan yiyecek
Düve : Bir yaşındaki inek
Düven : Döğen. Biçilmiş ekinleri sürmek için kullanılan altına çakmak taşları konulmuş ve öküzler tarafından çekilen tahta.
Düzayak : Merdiveni olmayan, bir katlı ev. Eccük : Azıcık
Eğin : Sırt
Eke toka : Bilmiş, büyümüş
Ekis nükte yapmak : Alaycı ve kırıcı konuşmak
Eksük görmek : Evin ihtiyacını veya evlenecek kızın ihtiyacını almak
Ekti oğlak : Anası ölen yavru başka bir hayvana alıştırılırsa bu yavruya denir.
Elçim : Yün tararken, bir taramalık için ele alınan yün.
Elleşmek : İlişmek
Em : Merhem, ilaç
Eme : Babanın kız kardeşi
Emiceklik vermek : Umut vermek, güvendirmek
Evme : Acele etmek
Erinmek : Üşenmek Farfara : Çok konuşan, ağzı kalabalık
Fing atmak : Ordan oraya durmadan gitmek
Firik : Sapıyla yakılan Buğday başağının pişen daneleri
Farımak : Yaşlanmak, kocamak
Fetil : Taze yemek için yapılan kalın yufka ekmeği Gardaşım: Kardeş Anlamına Geliyor
Gabala : Toptan
Gadinge : Yenge. Amca, dayı veya yakınların eşleri
Gamga : Odun parçası.
Garametli : Talihsiz, kadersiz
Geçmiş : ihtiyarlamış, kocamış. Helva için: fazla kavrulmuş
Gelberi : Tandırdan kül çekmeye yarayan demirden alet
Gejgere : İki kollu küçük sedye
Gevşemek : Geviş getirmek
Gicişmek : Kaşınmak
Gıdik : Keçi yavrusu
Gılik : Ortası delik ekmek
Görümcağız : Küçük görümce
Gursaklı : Kursaklı, izzet-i nefisli, gururlu
Gübür : Çöp, pislik
Gümen : Şüphe, bilinmeyen
Gümenli : Hamile
Güvermek : Otlar için: yeşermek. Bir yere çarpma sonucu vücudun morarması
Güvertme : Ufak çocuklarda çıkan küçük çıban
Harar : Yünden dokunmuş çuval
Hasput : Kağnı tekeri
Hasuda : Aside. Un, yağ, şeker ve su ile yapılan hafif bir tatlı
Havflenmek : Korkmak
Hayvah : Eyvah
Hedik : Haşlanmış buğday. Diş hediği: Diş buğdayı
Helki : Su kovası
Herslenmek : Hırslanmak, kızmak
Hırtlak : Gırtlak
Hızan : Yoksul
Horam : Bir elin kavrayacağı ot
Hozan : Ekin biçildikten sonra tarlada kalan kısmı Ihmak : Çökmek
Ismarıç : Başkası için alınacak şey, sipariş İki tek : Az
İleğen : Leğen
İndiriş etmemek : Tenezzül etmemek
İskemi : Sandalye
İşkillenmek : Şüphelenmek
İşmar : Göz kırpma, işaret
İt dirseği : Arpacık
Ivga vermek : Kışkırtmak
İyeşmek : Sürtüşmek, zıt gitmek Kanatlı : Evin iki yana açılan sokak kapısı
Kanayak : Kadın
Kanlı : Katil
Karış : Beddua
Karmak : Arkasından konuşmak
Kârınsıma : Kâr sayma
Katık : Ayran
Kavramak : El ile ekin yolmak
Kavum hısım : Akrabalar
Kavurma herlesi : Unu yağda hafif kavurup, tuz ve su konularak yapılan çorba
Kaygana : Koyuca yapılan yumurta herlesinin yağda kızartılmasıyla hazırlanan yiyecek
Keçe delen : Çok kuvvetli ve devamlı yağan yağmur
Kehle : Bit
Kelecoş : Peskütan ile yapılan bir çeşit koyuca çorba
Kelik : Eski ayakkabı
Kemçük : Dişsiz
Kenger : Sütünden sakız yapılan ot
Kesek : Tarlada iri ve sert olan toprak parçası
Kesmük : Savurma sırasında buğdayla karışık olan saman
Keşik : Sıra
Kete : İçine kavrulmuş un konularak yapılan yağlı börek
Kıyımsız : Cimri
Kızıllanmak : Kıskanmak
Kızı olacağı : Üvey kızı
Kivra : Kirve, sünnet babası
Kor (Kör) : Çukur, mezar
Kömbe : Eskiden külde pişirilen yağlı kalın çörek
Köp : Kağnının, öküzlerin kuyruklarının altına gelen kısmı
Köremez : Süt yoğurt karışımı bir yiyecek
Kötülemek : Sağlığı bozulmak, hastalanmak
Közlemek : Ateşte kızartmak
Kurcalamak : Karıştırmak
Kuşhana : Ağzı kapaklı, büyük bakır sahan
Küflet : Ev halkı, külfet
Kürük : Eşek yavrusu Mahana : Bahane
Malamat : Etrafa rezil olmak
Mısmıl : İyi, temiz
Mundar : Murdar. Pis, temiz olmayan
Mundar etmek : Bir şeyi ziyan etmek, bozmak
Müzevir : Fitneci Nâlet : Lânet
Natır : Kadınlar hamamında hizmet eden kadın görevli
Nekes : Cimri
Nemârek : Neyime gerek
Nemrut : Asık suratlı, çehresiz
Nörüyon : Ne (iş) görüyorsun? Ne yapıyorsun? Onmak : İyi gün görmek, mutlu ve zengin olmak.
Ovmaç : Yufka ekmeğin parçalanmasıyla yapılan yağlı yemek
Oynaş : Dost Öcbelemek : Israr etmek, üstüne düşmek
Öndüç : Ödünç
Özelemek : Yoğurdu karıştırarak ezmek Partalcı : Palavracı
Pehli : Eti kızartılarak yapılan patlıcan yemeği
Pepe : Kekeme
Peskütan : Yoğurdun az un ile pişirilmesiyle hazırlanan kışlık yiyecek Pıskırık : Aksırık
Pin : Kümes
Puhari : Baca
Rapata : Tandıra hamur yapıştırmaya yarayan tutacak
Sâbi : Küçük çocuk
Seğirtmek : Koşmak
Seyip : Başıboş
Sınamak : Denemek
Sınıkçı : Kırık, çıkıkçı
Sınmak : Kırmak
Sille : Tokat
Sitil : Kova
Soharıç : Soğan, yağ ve kıymanın beraber kavrulmuş şekli
Sohum : Lokma. ağza sokulan ekmek parçası
Sokranmak : Söylenmek
Sorutmak : Ayakta durmak
Sünmek : Uzamak
Süyem : Baş parmak ile, işaret parmağı arasındaki uzunluk Şeremet : Eline çabuk
Şire : Şıra. Tatlılara ekilen şerbet
Şişek : Yaşına değmiş dişi koyun
Şişmek : Şımarmak Taze gelin : Yeni gelin
Tirit : Yemeğin yağlı suyu
Tohma : Karın şişiren, rahatsızlık veren yemek
Tokaç : Yün, halı ve kilim yıkamak için kullanılan, bir ucu yassı tahta Toklu : Yaşına değmiş erkek koyun
Tökezimek : Bir yere ayağı takılmak
Tummak : Suya batmak
Tutam : Bir elle tutulan kadar
Tutmaç : Kesilmiş hamur, mercimek ve yoğurtla yapılan çorba Ucun ucun : Azar azar
Uğmaç : Ekmek ovularak yapılan yiyecek
Uğundurma tutturmak : Birini aç bırakmak
Umma : Lohusaların göğüslerinin şişmesi
Urum : Anadolu
Uruplağ : Eski bir tahıl ölçüsü. (Arpa için yaklaşık 13 kg. Buğday için 16 kg Üğürlenmek : Kendi kendine söylenerek nazla sallanmak
Üleş : Leş
Ürümek : Havlamak Variyetli : Zengin, varlığı yerinde olan
Vergili : Evlenmek üzere sözü verilmiş kız Yağarnı : Sırt
Yahşi : İyi, güzel
Yal : Köpek yiyeceği
Yarımağız : isteksiz
Yarımlağ : Yarım uruplağ
Yaşmak çalmak : Ağzı örtecek şekilde baş bağlamak
Yavan : Yağsız, tatsız, tuzsuz
Yayan : Yürüyerek
Yeğnik : Hafif
Yekinmek : Birden kalkmak
Yemeni : Deriden yapılan hafif ayakkabı
Yeygü : Hayvan yiyeceği
Yoğşumak : Hamurun açılacak kıvama gelmesi
Yumak : Yıkamak
Yumuş : Emir
Yük kemeri : Yüklük. Yatak yorgan konan dolap
Yüz yavuncusu : yüze gülen Zelve : Öküzün boyunduruğunun çıkmaması için takılan eğri deynek Zerze : Halkalı kapı demiri
Zilingir : Uykusunu alamamış
Zürriyet : Döl, soy
Bu kelimelerle, Sivas'ın varlığının kültürünün anlaşılması için bir kapı aranıyor. Eğer sizi de değiştirmek istiyorsanız yöresel kelimeler varsa, yorum yazarak yazabilirsiniz. Ayrıca yazılan kelimelere göz atarak bu zenginliğe katkıda bulunabilirsiniz.
Haber Merkezi
Sivas, sadece tarihi ve doğal güzellikleriyle değil, kendine has kültürü ve zengin dil yapısıyla dikkat çeken bir şehir. Yöreye özgü kelimeler, Sivas'ın kültürel zenginliğini yansıtırken, günlük yaşamda sık kullanılan bu ifadeler, hem samimi hem de renkli bir iletişim dili sunuyor.
İşte Sivas'a özgü bazı kelimeler ve işler
Abrası olmak : Bir sıkıntının üstüne sıkıntı gelmek
Ağartı : Süt, yoğurt gibi yiyecekler
Ağlenmek : Araba için: durmak, eğlenmek
Aleşmek : Bir yerde oturmak, yerleşmek, durmak
Ahıldane : Herkese akıl veren, bilgiçlik satan
Ahraz : Dilsiz
Aktarmak : Sacın üzerinde yufkayı döndermek, pişirmek
Alayı : Hepsi, tümü
Al karısı : Lohusalara geldiğine inanılan efsanevi yaratık
Anışdırmak : Anlaşılması için dolaylı yoldan hatırlatmak
Arık : Zayıf
Arlanmak : Utanmak
Atlı : Edepsiz
Avgun : Su taksimatının yapıldığı oyuk taş
Avkalamak : Elleri ile sarsmak
Avuz : Memeli hayvanın doğum sonrası ilk sütü
Ayıtlamak : Ayıklamak
Aynı gelmek : Mektubun cevabı gelmek
Ayrıksı : Uyumsuz
Azınsımak : Az bulmak, yeterli bulmamak Babalanmak : Zıkkımlanmak anlamında yemek
Bacılık : Ahret kardeşliği
Bad : İnce bulgurla yapılan etli dolma içi
Bağdaş kurmak : Bacaklarını dizden bükerek altına alıp oturmak
Batal : İri, büyük
Bayah, bayahtan : Az önce, demin
Bekitmek : Sağlamlaştırmak, tutturmak
Beslek : Hizmetçi, besleme
Bezirgân pilavı : İçine soğan, yağ, kıyma konularak yapılan bulgur pilavı
Bezmek : Usanmak
Belemek : Çocuğu kundaklamak
Bıldır : Geçen yıl
Bibi : Hala
Bir cimcik : Bir fiske tuz için kullanılır. Çok ufak tefek insana da denir.
Bir goşam : İki avuç dolusu
Bişgel : Çabuk pişen yiyecek veya iyi pişmiş yemek
Bişirim : Pişirim. Pişirmelik kadar olan, bir pişirim gibi
Bun : Bunalma hali, sıkıntı
Burunlamak : Kıymet vermemek
Büngüldemek : Kaynamak
Camuz : Manda
Can leğeni : İçinde ölü yemeği yapılan büyük leğen
Cazı : Suratsız, geçimsiz ve kötülük yapan kadın
Ceht : Bir şeyi yapmaya kararlı olma
Cingan : çingene
Ciyiş : Yakın akraba veya komşu yaşlı kadın
Cıbır : Yoksul, parasız
Culuk : Hindi
Cücük : Civciv Çalınmak : Bir şeyi etrafta acele ile aramak
Çeç : Savrulan samandan ayrılmış buğday yığını
Çecik : Tülbenti başın etrafına sararak bağlama tarzı
Çemkürmek :Azarlamak, saygısız konuşmak. Küçük köpeğin havlaması
Çemrenmek : Paçaları sıvamak
Çepük : Alkış
Çelpeşük : Çalpak iş, karışık, dolaşık
Çevrüntü : Elekte ortada toplanan ot tohumu, saman ve toprak
Çığırmak : Çağırmak, türkü söylemek
Çığrık : Çıkrık, eskiden yün eğirmek için kullanılan araç.
Çıngı : Kıvılcım
Çıtlatmak : Bir şeyi üstü kapalı anlatmaya çalışmak.
Çimmek : Yıkanmak
Çir : Ekşi kaysı kurusu
Çor : Hastalık, dert
Çöçelenmek : Konuşamamak, bir iş yapamamak
Çöğlenmek : Bir tarafı eğilip devrilmek
Çördük : Küçük yabani armut
Çullu : Varlıklı
Çulsuz : Fakir, berduş Dadanmak : Alışmak
Dalamuk : İnce yapılı, narin
Darazımak : Elbisenin dikiş yerinden eskiyerek incelmesi ve açılması
Darıkmak : Darda kalmak
Dartılmak : Kibirlenmek. Dartıla dartıla iş görmek: Yavaş ve salınarak iş görmek
Dayak : Destek
Deli depek : Dengesiz insan
Dene : Dane, buğday
Depme : Yünden dokunmuş büyük un çuvalı
Devlik görmek : Kış hazırlığı yapmak
Devrisi gün : Ertesi gün
Dındıklamak : Fazla incelemek
Dilmek : İnce doğramak
Dinelmek : Ayakta durmak
Dingildemek : Oynamak
Dirliksiz : Geçimsiz
Dolak : Başa veya dize dolanan uzun yün örgüsü.
Donak : Giyim, kuşam, süs
Donanmak : Giyinmek
Döşürmek : Toplamak
Döşürüksüz : Tertipsiz, iş bilmeyen kadın
Dulda : Güneş ve rüzgâr etkisinden korunan yer
Duluk : Yanak
Düğülcek : Bulgurun en ince kısmı. Çorbası yapılır
Düremeç : Ekmek arasına peynirvb. Konularak hazırlanan yiyecek
Düve : Bir yaşındaki inek
Düven : Döğen. Biçilmiş ekinleri sürmek için kullanılan altına çakmak taşları konulmuş ve öküzler tarafından çekilen tahta.
Düzayak : Merdiveni olmayan, bir katlı ev. Eccük : Azıcık
Eğin : Sırt
Eke toka : Bilmiş, büyümüş
Ekis nükte yapmak : Alaycı ve kırıcı konuşmak
Eksük görmek : Evin ihtiyacını veya evlenecek kızın ihtiyacını almak
Ekti oğlak : Anası ölen yavru başka bir hayvana alıştırılırsa bu yavruya denir.
Elçim : Yün tararken, bir taramalık için ele alınan yün.
Elleşmek : İlişmek
Em : Merhem, ilaç
Eme : Babanın kız kardeşi
Emiceklik vermek : Umut vermek, güvendirmek
Evme : Acele etmek
Erinmek : Üşenmek Farfara : Çok konuşan, ağzı kalabalık
Fing atmak : Ordan oraya durmadan gitmek
Firik : Sapıyla yakılan Buğday başağının pişen daneleri
Farımak : Yaşlanmak, kocamak
Fetil : Taze yemek için yapılan kalın yufka ekmeği Gardaşım: Kardeş Anlamına Geliyor
Gabala : Toptan
Gadinge : Yenge. Amca, dayı veya yakınların eşleri
Gamga : Odun parçası.
Garametli : Talihsiz, kadersiz
Geçmiş : ihtiyarlamış, kocamış. Helva için: fazla kavrulmuş
Gelberi : Tandırdan kül çekmeye yarayan demirden alet
Gejgere : İki kollu küçük sedye
Gevşemek : Geviş getirmek
Gicişmek : Kaşınmak
Gıdik : Keçi yavrusu
Gılik : Ortası delik ekmek
Görümcağız : Küçük görümce
Gursaklı : Kursaklı, izzet-i nefisli, gururlu
Gübür : Çöp, pislik
Gümen : Şüphe, bilinmeyen
Gümenli : Hamile
Güvermek : Otlar için: yeşermek. Bir yere çarpma sonucu vücudun morarması
Güvertme : Ufak çocuklarda çıkan küçük çıban
Hasput : Kağnı tekeri
Hasuda : Aside. Un, yağ, şeker ve su ile yapılan hafif bir tatlı
Havflenmek : Korkmak
Hayvah : Eyvah
Hedik : Haşlanmış buğday. Diş hediği: Diş buğdayı
Helki : Su kovası
Herslenmek : Hırslanmak, kızmak
Hırtlak : Gırtlak
Hızan : Yoksul
Horam : Bir elin kavrayacağı ot
Hozan : Ekin biçildikten sonra tarlada kalan kısmı Ihmak : Çökmek
Ismarıç : Başkası için alınacak şey, sipariş İki tek : Az
İleğen : Leğen
İndiriş etmemek : Tenezzül etmemek
İskemi : Sandalye
İşkillenmek : Şüphelenmek
İşmar : Göz kırpma, işaret
İt dirseği : Arpacık
Ivga vermek : Kışkırtmak
İyeşmek : Sürtüşmek, zıt gitmek Kanatlı : Evin iki yana açılan sokak kapısı
Kanayak : Kadın
Kanlı : Katil
Karış : Beddua
Karmak : Arkasından konuşmak
Kârınsıma : Kâr sayma
Katık : Ayran
Kavramak : El ile ekin yolmak
Kavum hısım : Akrabalar
Kavurma herlesi : Unu yağda hafif kavurup, tuz ve su konularak yapılan çorba
Kaygana : Koyuca yapılan yumurta herlesinin yağda kızartılmasıyla hazırlanan yiyecek
Keçe delen : Çok kuvvetli ve devamlı yağan yağmur
Kehle : Bit
Kelecoş : Peskütan ile yapılan bir çeşit koyuca çorba
Kelik : Eski ayakkabı
Kemçük : Dişsiz
Kenger : Sütünden sakız yapılan ot
Kesek : Tarlada iri ve sert olan toprak parçası
Kesmük : Savurma sırasında buğdayla karışık olan saman
Keşik : Sıra
Kete : İçine kavrulmuş un konularak yapılan yağlı börek
Kıyımsız : Cimri
Kızıllanmak : Kıskanmak
Kızı olacağı : Üvey kızı
Kivra : Kirve, sünnet babası
Kor (Kör) : Çukur, mezar
Kömbe : Eskiden külde pişirilen yağlı kalın çörek
Köp : Kağnının, öküzlerin kuyruklarının altına gelen kısmı
Köremez : Süt yoğurt karışımı bir yiyecek
Kötülemek : Sağlığı bozulmak, hastalanmak
Közlemek : Ateşte kızartmak
Kurcalamak : Karıştırmak
Kuşhana : Ağzı kapaklı, büyük bakır sahan
Küflet : Ev halkı, külfet
Kürük : Eşek yavrusu Mahana : Bahane
Malamat : Etrafa rezil olmak
Mısmıl : İyi, temiz
Mundar : Murdar. Pis, temiz olmayan
Mundar etmek : Bir şeyi ziyan etmek, bozmak
Müzevir : Fitneci Nâlet : Lânet
Natır : Kadınlar hamamında hizmet eden kadın görevli
Nekes : Cimri
Nemârek : Neyime gerek
Nemrut : Asık suratlı, çehresiz
Nörüyon : Ne (iş) görüyorsun? Ne yapıyorsun? Onmak : İyi gün görmek, mutlu ve zengin olmak.
Ovmaç : Yufka ekmeğin parçalanmasıyla yapılan yağlı yemek
Oynaş : Dost Öcbelemek : Israr etmek, üstüne düşmek
Öndüç : Ödünç
Özelemek : Yoğurdu karıştırarak ezmek Partalcı : Palavracı
Pehli : Eti kızartılarak yapılan patlıcan yemeği
Pepe : Kekeme
Peskütan : Yoğurdun az un ile pişirilmesiyle hazırlanan kışlık yiyecek Pıskırık : Aksırık
Pin : Kümes
Puhari : Baca
Rapata : Tandıra hamur yapıştırmaya yarayan tutacak
Seğirtmek : Koşmak
Seyip : Başıboş
Sınamak : Denemek
Sınıkçı : Kırık, çıkıkçı
Sınmak : Kırmak
Sille : Tokat
Sitil : Kova
Soharıç : Soğan, yağ ve kıymanın beraber kavrulmuş şekli
Sohum : Lokma. ağza sokulan ekmek parçası
Sokranmak : Söylenmek
Sorutmak : Ayakta durmak
Sünmek : Uzamak
Süyem : Baş parmak ile, işaret parmağı arasındaki uzunluk Şeremet : Eline çabuk
Şire : Şıra. Tatlılara ekilen şerbet
Şişek : Yaşına değmiş dişi koyun
Şişmek : Şımarmak Taze gelin : Yeni gelin
Tirit : Yemeğin yağlı suyu
Tohma : Karın şişiren, rahatsızlık veren yemek
Tokaç : Yün, halı ve kilim yıkamak için kullanılan, bir ucu yassı tahta Toklu : Yaşına değmiş erkek koyun
Tökezimek : Bir yere ayağı takılmak
Tummak : Suya batmak
Tutam : Bir elle tutulan kadar
Tutmaç : Kesilmiş hamur, mercimek ve yoğurtla yapılan çorba Ucun ucun : Azar azar
Uğmaç : Ekmek ovularak yapılan yiyecek
Uğundurma tutturmak : Birini aç bırakmak
Umma : Lohusaların göğüslerinin şişmesi
Urum : Anadolu
Uruplağ : Eski bir tahıl ölçüsü. (Arpa için yaklaşık 13 kg. Buğday için 16 kg Üğürlenmek : Kendi kendine söylenerek nazla sallanmak
Üleş : Leş
Ürümek : Havlamak Variyetli : Zengin, varlığı yerinde olan
Vergili : Evlenmek üzere sözü verilmiş kız Yağarnı : Sırt
Yahşi : İyi, güzel
Yal : Köpek yiyeceği
Yarımağız : isteksiz
Yarımlağ : Yarım uruplağ
Yaşmak çalmak : Ağzı örtecek şekilde baş bağlamak
Yavan : Yağsız, tatsız, tuzsuz
Yayan : Yürüyerek
Yeğnik : Hafif
Yekinmek : Birden kalkmak
Yemeni : Deriden yapılan hafif ayakkabı
Yeygü : Hayvan yiyeceği
Yoğşumak : Hamurun açılacak kıvama gelmesi
Yumak : Yıkamak
Yumuş : Emir
Yük kemeri : Yüklük. Yatak yorgan konan dolap
Yüz yavuncusu : yüze gülen Zelve : Öküzün boyunduruğunun çıkmaması için takılan eğri deynek Zerze : Halkalı kapı demiri
Zilingir : Uykusunu alamamış
Zürriyet : Döl, soy
Bu kelimelerle, Sivas'ın varlığının kültürünün anlaşılması için bir kapı aranıyor. Eğer sizi de değiştirmek istiyorsanız yöresel kelimeler varsa, yorum yazarak yazabilirsiniz. Ayrıca yazılan kelimelere göz atarak bu zenginliğe katkıda bulunabilirsiniz.
Haber Merkezi