Ahmet ÖZDEMİR
Yılını hatırlamıyorum. “Ozanların İzinde” adında bir belgesel çekiyorduk. Rahmetli Emin Kangal ağabeyim Kangal sevdalısıydı. Ünlü Kangal Ağalarının soyundan geliyordu. Israr etti. Proje yönetmeni Yaşar Aslan, görüntü yönetmeni Hamit Hasbay ve Aşık Selahattin Akarsu ile birlikte Kangal’ın köylerini gezmeye başladık. Yolumuz Sarıpınar Köyünün Sekiliyurt mezrasına düştü. Bu mezrada aynı yıllarda doğmuş, aynı yıllarda vefat etmiş, birbirleriyle akraba üç âşığımız vardı: Emsalî, Sanatî ve İcazet. Birer dakika da olsa onları anmadan geçemedik. Emsalî’nin akrabalarını bulduk ve evinin merdivenlerine oturdum ve anlatmaya başladım. Ne anlattığımı aşağıda eklediğim videoda izleyebilirsiniz.
Emsali ile aşinalığım 1970’lı yılların ortalarında Konya Aşıklar Bayramıyla ilgilendiğim yıllarda olmuştu. Feyzi Halıcı Çağrı dergisinde ondan övgü ile söz etmişti. Nümayişten gösteri ve şovdan uzak ağırbaşlı şiirini okurdu. O günlerin genç, ateşli ve iddialı âşıklarından Çobanoğlu, Reyhanî, Taşlıova, Alyansoğlu, Selmanî, İsmail Cengiz, Feymanî, Ferrahî, İlhamî gibi âşıklardan ayrıcalıklıydı. Fazla bir yakınlığımız olmadı. Ama Konya’da yaşadığı için Sivaslılığı ikinci planda kalmasına üzülmüştüm.
Geçen yıl Cumhuriyet Üniversitesi’nin değerli bilim insanlarından Dr. Serhat Sabri Yılmaz’ın Âşık Emsalî hakkında bir kitap hazırladığını öğrenmiş sevinmiştim. Birkaç ay önce kitaba kavuştum. Sevindim. İnşallah sıraya Sanatî ve İcazet de girer. Ya da girmek üzeredir.
Âşık Emsali’ kitabının ön sözünde belirtildiği gibi, bu zamana kadar Ruhsatî âşık kolu ve âşığımız hakkında yapılan çalışmalarda yeterli bilgi bulmamaktaydı. Serhat Sabri Yılmaz’ın araştırma ve çalışmaları bilgi azlığını giderecek, sanatı hakkında düşünceleri daha ayrıntılı olarak yansıtacak nitelikte oldu. Ruhsatî kolunun bu güçlü âşığının, Ruhsatî’nin yanı sıra hangi âşıklardan etkilendiği konusu da incelendi.
Dr. Serhat Sabri Yılmaz, Emsalî’nin şiirlerini önce hecelerine göre ayırmış. Ayak dizelerinin son harflerine göre alfabetik olarak sıralamış. Mahlas karışıklığını önlemek açısından Sivas Yöresinde “Emsalî” mahlasıyla şiirler söyleyen Gürünlü Emsalî Kılıç ve Kul Emsalî hakkında bilgi ve örnekler de verilmiş.
Emsalî’nin asıl adı Mustafa Turgut. 1895 ile 1900 yılları arasında sözünü ettiğim Sekiliyurt mezrasında doğmuş. Babası Molla Hasanoğulları sülalesinden Osman Efendi.
Arzuhal (dilekçe) niyetiyle yazdığı bir şiirinde kendini şöyle anlatmıştı:
“… Sivas Kangal Sekiliyurt köyümüz
Asıl Kümbeteli soylu soylu soyumuz
Size düşman oldu umûrânımız
Uzun ömür versin evladınıza.
Sahnı salı sattı Mustafa Turgut,
Ne mal kaldı ne mülk kaldı ne bir yurt
Borcu ödemeye kalmadı ümit
Atıldım şeref ü şefkatinize. “
Çileli bir ömür süren Emsalî, köyünden ayrılmak zorunda kalmış, bir süre Zağıl köyüne göçmüş. Bir köpek meselesinden ağa tarafından evi yıktırılmış. Kargalı köyüne göçmek zorunda kalmış. Burada da barınamayınca askerlik yaptığı Konya’ya göçmüşler. Emsalî 1978 yılında Konya’da vefat etmiş, orada defnedilmiş.
Bâdeli bir âşık olan Emsalî, saz çalmazdı. Ama doğaçlama (irticalen) şiir söyleme yeteneği çok kuvvetliydi. Bu nedenle döneminin en kuvvetli âşıklarıyla uzun uzun atışmalar yapmıştı. Henüz kundaktayken Mahlasını Ruhsatî vermişti.
Emsalî’nin hayatı fakirlikle geçmişti. Fakirlik üzerine birçok destan söylemişti. Doğal afetler ve sosyal ve milli konular üzerine de destanları vardı. Zağıl köyünde iken evini basan fareler için de bir destanı vardı: Bazı kıtalarını aktarabiliriz:
Dinleyin efendim bir sohbetim var
Hep şayan-ı destan oldu fareler
İkamet-i dava şikâyetim var
Belimi beş yerden kırdı fareler
Kıtlığın elinden çok çile çektim
Harcadım evimi başıma yıktım
Temin-i idare bir tohum ektim
Yetmeden göğ iken yoldu fareler
Kazması küreği beş dişi de var
Çadırı direği şiltesi de var
Ordu komutanı binbaşı da var
Geldi bölük bölük kondu fareler
……..
Toplanıp bir meclis olur akşamdan
Durur konuşurlar ince makamdan
Ne Müdürden korkar ne kaymakamdan
Nizam defterini dürdü fareler
Bir gün keşf ederken ev eşyasını
Bulgur çuvalında duydum sesini
Güç ile öldürdüm bir tanesini
Kolorduya haber saldı fareler
Dinlen farelerin ferasetini
Çete başlarının cesaretini
Tamam kuşanmışlar cenk aletini
Geldi bizim eve doldu fareler
Gizlendi kediler tor da kalmadı
Bir karşı koyacak er de kalmadı
Kaçıp kurtaracak yer de kalmadı
Mal-ı ganimete daldı fareler
Önlerine bir taş atmadım hele
Yalınız bir yere gitmedim hele
Serbestçe uykuya yatmadım hele
Belki beni bile yerdi fareler
Emsali'm bundan da çektim çok elem
Bir diyecek söz kalmadı vesselam
Hasıl-ı şikâyet hülasa kelam
Harap etti bizim yurdu fareler
Emsâlî’nin dini içerikli öğütleri, taşlamaları, bedduaları, dualamaları, aşka dair güzellemeleri, gurbet, sıla şiirleri vardı. Âşık geleneğinin inceliklerini ve gereklerini iyi bilirdi. Dr. Serhat Sabri Yılmaz’ın Âşık Emsalî kitabından öğrendiğime göre, bir gün Sanatî ile birlikte Tokat’a gitmiş. Bir kahvehanede otururlarken, bunların âşık olduğunu duyan Mehmet Ağa isminde birisi Âşık Şenlik ağzından bir muamma sormuş. Emsalî ona karşı şu cevabı vermiş:
“Açılmıştır âşıkların meydanı
Karşıdan karşıya kaş atma gözüm
Âşık isen kendi özünden söyle
Elin sapanıyla taş atma gözüm.
Âşıklar başına çok haller gelir
Bu serencamları geçiren bilir
Belki bir dar günde ilazım olur
Torbanın dibini boşaltma gözüm.”
Dr. Serhat Sabri Yılmaz’ın “Aşık Emsalî kitabının içeriğinde Davut Sularî, Durmuş, İlhamî, Sanatî, Tabibî, Yarım Ali, Mihriban gibi âşıklarla yaptığı karşılaşmalar bulunuyor. Tasnif edilen şiirlerin büyük bölümü 11 heceli. Az da olsa sekiz, on beş, on altı ve on yedi heceli şiir örnekleri de var. Sivas’ta Vilayet Yayınevi yayınları arasında çıkmış. (Paşa Camii Altı No 15- Sivas 0346 225 22 96)
Kitapta yer alan şiirlerin birini daha paylaşıyorum:
BİLİR
Kara gözlüm senden ayrı düşeli
Benim çektiğimi bir Allah bilir
Benim sana yanıp yakıldığımı
Yerde padişah, gökte şâh bilir
Şu sinemi ateşlere yaktığım
Gözlerimde kanlı yaşlar döktüğüm
Ancak ben bilirim benim çektiğim
Ne Garip, ne Kerem, ne Emrah bilir
Sinemdeki yaram inceden ince
Sızlar yüreğim yâri görünce
Yârin yarasını yâr sarar anca
Ne hekim ne doktor ne cerrah bilir
Kalktı gönül terk eyledi yurdunu
Bulamadım bu sevdanın ardını
Kimse bilmez Emsalî’nin derdini
Derinden çektiğim derin âh bilir