SÂDIK YÂRİ, KARA TOPRAK OLAN VEYSEL

            İçinde bulunduğumuz 2023, Âşık Veysel Yılı.  Sâdık yâri kara toprak olan Âşık Veysel’i; yurt içinde ve yurt dışında anmak amacıyla,  Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın himayelerinde ve  Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile 2023 yılının "Âşık Veysel Yılı" olmasına karar verildi. Âşık Veysel 2022 yılında da "Vefa" kategorisinde Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne layık görülmüştü. Ayrıca;  UNESCO 41. Genel Konferans kararıyla 2023 yılı için ülkemizin önerisi Azerbaycan, Macaristan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Makedonya, Ukrayna ve Özbekistan’ın desteğiyle Âşık Veysel’in Vefatının 50. Yıl Dönümü UNESCO Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri Programına alınmıştı. UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilen Âşık Veysel, tüm dünyada ve Türkiye’de yıl içerisinde anıldı ve anılmaya devam ediyor.             Veysel, memleketi Sivas’ta da Sivas Valiliği, Sivas Belediyesi, Kültür Müdürlüğü ve Milli Eğitim Müdürlüğü koordinesinde bir dizi etkinliklerle anılıyor. Tüm bu anma programları yanında, yine Âşık Veysel’in hemşerisi olan  Eğitimci-Yazar Aziz Erdoğan’ın kaleme aldığı “Benim Sadık Yârim” adlı roman da okuyucuyla buluştu.  Beraber aynı karavanaya kaşık salladığımız, yatılılık günlerinden dostumuz, abimiz olan Yazar Aziz Erdoğan’ın son kitabı, Âşık Veysel konulu biyografik bir roman. Okuyup, istifade edeni bol olsun diyerek; âşıklık geleneği ya da sanatından bahsedildiğinde ilk akla gelen isimlerden olan, ismiyle müsemma şahsiyet Âşık Veysel ve bozkır da yaşananlara dair Yazar Aziz Erdoğan’ın tespitleri ve değerlendirmelerimize yer verelim.              Aziz Erdoğan; “Benim Sadık Yârim” adlı romanında, bozkırda yaşananları sanki Veysel üzerinden efsaneleştirmiş. Dünyaca ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov’un anlattığı doğa ile Veysel’in hemşerisi Aziz Erdoğan’ın anlattığı doğa ne de çok benziyor birbirine. İç Anadolu da bir köyde yaşamış ya da böyle bir beldeye yolu düşmüşlerin çok şey bulacağı bir anlatım. Boz bozkırın ne de renkli tasvirleri yapılmış. Şiir gibi bir anlatım dedikleri türden işte…              Oğmaç, kömbe, peynir torbalama, sobada kerme yakma, bulamayınca saman yakarak ısınma, çeşmede kazan küllemek, hele höllük ve höllüklük, sadece temizlik ve bakımda değil zaman zaman yenen kil, su seğeren ağaç dallarından yapılan düdükler, kuyruk yağlı düğülcek çorbası, şelek şelek yakacak toplamak, her yağmurda ve karların erimesiyle damla damla akıtan evlerin damları, sabah kalkınca içilen bir tas çorba ile işe koyulma, tandırın yamacında oturup ısınmaya çalışmak, iki külek yağ, bir seklem un, yaba, sıyırgı, düven, peşkir, ibrik, eke çocuk, yozucu, tozak, boyunduruk, zelve bağları ,   günümüz kentlisine neler anlatır bilinmez ama mazisinde bozkır olanları oturtup ağlatır. Götürür geçmişe, çocukluğa, dostluğa. Hatta darlığa, yokluğa, fukaralığa götürür…             Höllük dedik ya yukarıda.  “ Zahmetli de olsa höllük ve kil, bu köyün en sağlıklı, en uygun, en masrafsız temizlik malzemesi... Köyde altı höllükle bağlanmadan büyüyen çocuk, saçına ve vücuduna kil değmemiş insan yoktur. Hepsinin malzemesi toprak... Köyde insanlar toprağın üzerinde doğuyor, topraktan yetiştirdikleriyle doyuyor, temizliğini yine toprak ve suyla yapıyordu.” (s:39)             Bozkır demek, İç Anadolu da köy demek birazda. “Köyde her günün, her hareketin, her davranışın bir anlamı vardı. Güzlük ne zaman ekilir, koyunlar ne zaman kırkılır, koyuna koç ne zaman katılır tecrübeyle sabitti. İtler boşuna ürümez, tavuklar olmadık zamanda koro halinde bağırmazdı. Veysel söylenenlere kulak kesiliyor, büyüklerinin tecrübelerinden faydalanıyordu.” (s:46) “Her köyün bir kültürü, her köylünün bir meziyeti vardır. Kimi kırık çıkık işlerine bakar, ona sınıkçı derler. Kimi doğum yaptırır, onun adı ebedir. Kimi yabayı, küreği, sıyırgıyı, düveni, arabayı tamir eder adı, ustadır...” (s:68)             Bozkırın ırmağı Kızılırmak’tır. “... Kızılırmak insana benzer; kâh suyu çekilir, kâh bulanır, kâh dolar taşar. Adı üstünde; Kızılırmak, suyu kırmızıya çalar, çoğu zaman boz bulanık akar... Bazen dev cüssesiyle karşınıza çıkar, geç geçebilirsen... Kızılırmak bu, her demi ayrı huydadır. Geçtiği topraklardan alır rengini, gittiği yerlere can olur, heyecan olur. Gidene yol, toprağa hayat verir. Âşıklara ilham olur, kurda kuşa yön verir. Herkesin, içinde Kızılırmak geçen bir hikâyesi vardır.” (s: 13)             Doğaya, bozkır dense de buralarda, çölde değildir hani. “Alıçlar sarardı, çalılar meyveye durdu, sürsürükler kıpkırmızı... Karamuklar kızardı, elmalar olgunlaştı, tatlandı. Kuşburnu rayihasını saldı, çördükler füme renge büründü. Ayakaltlarına sermeye başladığı ağaçlar: allı, morlu sarılı yapraklarını. Kurbağalar çekirgelerle atışırcasına ötüşüp durmaktaydı. Tabiat duyana şarkısını, görene tablosunu, bilene muhabbetini sunmaktaydı.” (s:22) Lâkin Veysel’in bu güzellikleri görmesi çok sürmedi. Daha çocuk yaşta amansız bir derde müptela oldu.             “Veysel'in hastalığı bir türlü geçmek bilmedi. Pek yemek yemeden, su istemeden bir hafta yattı. Sol gözünde de çiçek çıbanı çıkmıştı. Bir gün Veysel annesine seslendi: " Ana, anaa..." "Söyle yavrum, ne istiyon?" "Yandım, ağzım dilimi gurudu bir su ver." "Getiriyom." "Ana tavuklar bahçeye çıktı mı? " Çıhtı." " Babam nere gitti." "Bahçede ağaçları suluyor." "Peki, niçin karanlık, pencerelere biri minder mi tıhtı? Güneş niye ışıh göndermiyor. Pencereden ışıh niye gelmiyor..." ... Sol gözündeki çiçekten birkaç gün sonra sağ gözüne de perde inen Veysel'in çocuk yaşta gözleri görmez olmuştu. Gülizar acı bir çığlıkla; " Garaca, Garaca..."diyerek kendini dışarı attı.” (s:50)             Roman 167 sayfa ve elinize aldığında bitirmeden bırakmayacağınız türden bir kitap. Bir köşe yazısına sığdırmaya çalışarak; Sivas’ın mümtaz şahsiyetlerinden Âşık Veysel hakkında yine Sivaslı Yazar Aziz Erdoğan tarafından kaleme alınmış, dumanı üstünde bir roman olan “Benim Sadık Yârim” adlı kitaba dair değerlendirmede bulunduk.      Veysel’i ve Onu Veysel yapan yaşamını kısaca ve bir çırpıda öğrenmek isteyenlere özellikle tavsiye ederim. Okuyup, müstefid olanı bol olsun.             Veysel’in ilk eşi Esme, Sâdık kalamasa da toprak her daim sadıktır, kıymetini bilene.             Es-selam.             Not: Sayfa numarası verilen bölümler kitaptan alınmıştır. Aziz ERDOĞAN,“Benim Sadık Yârim”, Çınaraltı Yayınları, 2023, İstanbul.