PANDORA KUTUSU AÇILIRSA

Siyaset dilimizde giderek yakıcı ve yıkıcı dil kullanma özentisi giderek yayılıyor. Bu ülkeyi yönetmekle görevli ve örnek olması gereken kişiler, eleştiri yapmayı hakaret etmekle özdeşleştirmeye başladı.
Hele de kendileri gibi düşünmeyenleri, kendilerinin yanında olmayanları, yanlışları dile getirenleri küfre denk gelecek özellikte nitelendirmek marifet gibi görülmeye başladı.
Cibilliyetsiz, hain, terörist gibi hakaret sözcüklerini kullanmak artık olağan bir söyleniş halini aldı.
Siyaset dilini kirleten bu duruş, AKP ve yandaş partilerinin temsilcilerinin bu duruşlarına öykünülmesi örneğini İYİ Parti yöneten ve temsilcilerinde görmeye başladığımızın en son örneğini de ilgili partinin Sivas Belediye Başkanı adayı Mehmet Ceylan’ın, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu hakkında eleştiriden çok hakarete daha uygun bir söylemle “soysuz” demesini yaşadık.
Hele de o bu konuşmayı yaparken Akşener’in şen ve şakrak halini de hayretle izledim.
Bir kadın siyasetçinin hele de siyasete nezaket getirmesini beklediğim ve Türkiye siyaseti için şans gördüğüm bir bayan siyasetçinin böyle bir söyleme tepki göstermemesini demokrasimiz adına yeis ile karşıladım. Oysa ki bir bayanın demokrasimize katkılarının olacağını düşünerek İyi Partili  olmasam da Akşener’in cumhurbaşkanı adayı olması için imza vermiştim.
Karamollaoğlu’nun Sivas Belediye başkanlığı döneminde ben de CHP Sivas il Başkanlığı görevini yürütmekte idim. Birçok yanlış bulduğum uygulamalarına da karşı çıktım. Tepkimi koydum. Ancak Sayın Ceylan’ın belirttiği “Cumhuriyet burada kuruldu. Burada yıkılacak!” şeklinde söylemini duymadım. Duymuş olsa idik basında bu konu dile gelirdi. Böyle bir şeyi duymuş olsa idik tepkimizi de en sert şekilde korduk.
Kaldı ki Karamollaoğlu, böyle bir sözü söylemiş olsa idi yargılanması içten bile değildi. Onun da böyle bir şeyi dillendirecek kadar kendini kaybetmiş bir siyasetçi olduğunu da sanmıyorum.
Anlaşılan o ki, İyi Parti Belediye Başkanı adayı aslında Karamollaoğlu’na yönelik bu söylemi ile  2 Temmuz 1993 yılında yaşanan bir kara gün üzerinden Sivas’ta giderek azalmış Alevi kökenli seçmenlere göz kırpmak istiyor olabilir.
2 Temmuz Karası, Sivas ve ülkemiz için yaşanmaması gerekirdi. Sivas’ın imajına büyük zararlar vermiştir. Hala da bu karanın gölgesi Sivas üzerinde durmaktadır.
Madem ki, sayın Ceylan,pandoranın kutusunu açtı. Ona da birkaç soru soralım. Onlar hakkında ne düşünüyor bilelim. Hatırlattıklarım içinde hangi tanımlamayı kullanacak görelim.
Örneğin 2 temmuz günü oluşan kalabalıkların fotoğrafını çeken İhlas TV’nin görüntülerini izlerse 8200 fotoğraf karesi idi sanırım. O fotoğrafa bakarken, oradaki saldırgan ve taşeron kalabalıklar içerisinde bağıranların bir kısmı işaret parmaklarını havaya kaldırıp tekbir diye bağırırken, bir diğer yanda da aynı kalabalıklar içerisinde kurt işareti yapanlarda ağırlıklı olarak bulunmakta idi.
Sayın Ceylan,2 temmuz faciasının coşkulu kalabalıklarını oluşturanlar içinde bir tanımlama düşünmekte misiniz?
Yine Sivas tarihinde yaşanan en acı veren olaylardan birisi de 3-4 Eylül 1978 tarihinde yaşanan Sivas olayıdır.
 “Alibaba camisini Aleviler yaktılar.” diye toplatılmış kalabalıklar, Alevilerin, Alevi olmasa bile CHP’lilerin ağırlıklı olarak yaşadığı Alibaba, Gökçebostan, Altuntabak ve Yüceyurt mahallesinde iş yerleri ve konutlara karşı eylemlerde bulunuldu. Bu olaylar sonrasında 9 kişi öldürülmüş,100 kişi yaralanmıştır. Yine 90 işyeri ve 300 fazla konuta zarar verilmiştir.
Bu olayda Sivas’ın imajına büyük zarar vermiştir. Bu olay ve yaratıcıları hakkında sayın Ceylan, ne tür bir tanımlama getirecek merak ediyorum.
Sayın Ceylan aslında 30 -40 yıl önce yaşanmış acı olaylar yerine Sivas’ın taze gündemi üzerine olan Aziz Vlas ın ruhunun canlandırılması ile ilgili ne düşünmüş olduğunu da açıklaması ve “Aziz Vlas düşkünleri” hakkında ne tür bir tanımlama yapacağını da benim gibi çok kişinin merakla beklediğini belirtmek isterim.
Vatikan’ın merkezi Sivas olmak üzere 1 kilise ve 7 şapelden oluşan bir Metropolitanlık kurduğu ve bu yolda adım adım ilerledikleri, sonuca erme yolunda Aziz Vlas adını koçbaşı olarak kullandığı ortada iken ve Fransız emperyalist arzularını da bu din olgusuna sarmalayarak özellikle Katolik Ermeni inançlıları ve yerli işbirlikçilerinin girişimlerini ibretle izlemekteyiz. Umuyorum ve de beklemekteyim ki sayın Ceylan,hakaret etmeden bu konuda ne düşündüğünü de açıklar.