Geçtiğimiz hafta Sivas Devlet Tiyatrosu, Notre Dame'ın Kamburu oyununu sahneledi. Bilindiği üzere Notre Dame'ın Kamburu, Dünya Edebiyatının en temel eserleri arasında yer alır. Bu yeri sonuna dek hak etmiştir. Bu kitabı böylesine meşhur yapan; hikâyenin fikri yönü, çatışmanın derinliği ve karakterlerin ciddi bir şekilde yansıtılmış olması, tüm bunlar boyunca Victor Hugo'nun kendine özgü engin üslubunu kullanmış olmasıdır. Belki de karakter çatışmasının en derin hissedildiği romantik eserlerdendir. Hikâyenin büyüklüğü işte bu derinlikten gelir.
Böylesi büyük bir klasiğin sahneye koyulması, elbette yorucu ve ciddi bir süreçtir. Çünkü bu seviyede bir hikâyede, karakterlerin psikolojik derinliği, çatışmanın hiddeti söz konusudur. Klasiklerin sahneye aktarılması işte bu yüzden, her zaman zor olmuştur. Notre Dame'ın Kamburu özelinde; kitabın hacminin geniş olması, mekânın kendine özgü bir ruha sahip olması da bu süreci ayrıca zorlaştırmıştır. Fakat bu süreçte hikâyeye sadık kalınmış, hacminden ve manasından hiçbir şey kaybetmesine mahal verilmemiştir. Bu tercih, oyuncu kadrosunu genişletmiş ve oyun süresini uzatmıştır.
Oyuncu kadrosunun genişliğinin pek çok başarılı oyunları zayıflattığı görülmüştür. Buna karşın seyir boyunca oyuncu kadrosunun genişliğinin teşkil ettiği sorunlar, yine oyuncular başarılı performansları ve rollerin doğru paylaşılması sayesinde aşılmıştır. Oyunun sürekli değişen temposu iyi bir şekilde yakalanmış, yine aynı değişkenlik bizi oyuna kitlemiştir. Özellikle Rahip Frollo’nun duygusuzluk ve yoğun duygu durumu arasındaki geçişleri, oyuncunun profesyonelliği sayesinde bize en iyi şekilde yansıtılmıştır. Tüm bu duygu – tempo değişiklikleri sürenin uzun olması probleminin aşılmasında etkili olmuştur.
Sanatsallığı üst seviyeye taşıyan bir başka etken, yazarın özgün üslubuna sadık kalınmış olmasıdır. Hugo’yu günümüze taşıyan özgün, adeta kuş kanadına ait sedadan yazılmış şairane cümleleri yine aynı şairane biçimle aktarılmıştır. Oyun boyunca kulağımızdan özümüze işleyen pek çok söz bize yansıtılmıştır. Anlık kaygılarla sanatsallığa ihanet edilmemiş olması hem oyun öncesi verilen emeğe duyulan güveni hem de sanatsallığa verilen değeri bize gösterir.
Tüm bu sorunların aşılmasında etkili olan, belki de çoğu zaman gerektiği önem verilmeyen fakat oyuncuların performanslarını destekleyen sanatlardır. Bu konuda özellikle ışık sanatçısı, oyuna ciddi destek olmuştur. Bilhassa sahnenin ikiye ayrıldığı anda; ışıkların doğru yönlendirilmesi, sanatçının bu konudaki yetkinliği ve tecrübesi, oyunu yükseltmiş, sanatsallığını arttırmıştır. Buna paralel müzik seçimleri konusunda gösterilen titizlik, oyun boyunca inandırıcılığı arttırmış sürenin uzun olmasına karşın bizi oyuna odaklamıştır.
Gerek eserin büyüklüğü, üslubun derinliği, gerek oyun boyunca sanatsallığın ikinci plana atılmamış olması, oyuncuların performansları, müziklerin doğru ve yerinde seçilmiş olması, ışıkların da adeta bir enstrüman misali oyuna dahil edilmesi inandırıcılığı arttırmış, bizi oyunun içine çekmiştir.
Yine aynı seviyede, sanatsal çizgiden ve profesyonellikten ayrılmayan performansların sahneye taşınmasının Sivas kültürüne çok şey katacağına inanıyoruz. Umarız ki şehrimizde oynanan oyunların niteliği ve niceliği artarak yükselir.
Eren Erdoğan
Haber Merkezi