Dünya geneli hızlı nüfus artışı, ihtiyaçlar, teknoloji alanındaki baş döndürücü gelişmeler, buluşlar ve daha birçok etken, “değişim” denen olguyu hayatımızda zorunlu kılmıştır. Yani gelişimin olduğu yerde, değişim karşı konulamaz bir gerçekliktir. Çünkü değişime ayak uyduramayan milletler yok olmaya mahkûmdurlar. Ancak “değişim”; gelenekçiliği topyekûn terk ederek, sırf değişmek uğruna farklı olanı sorgusuz almak, onlara kapıyı ağzına kadar açmak da değildir. Asıl değişim, milleti millet yapan ortak değerlerden taviz vermeden, onları değişen ve gelişen şartlara ve zamana ezdirmeden, toplum nazarında geçerliliklerini her dönem muhafaza ederek; çağın gereklerine uymak ve onlara yakışık aldırmaktır.
Velhasıl ecdattan bizlere miras bırakılan; ancak çeşitli nedenlerle nesillerden nesillere aktarımının sağlıklı olarak gerçekleştirilememesi sebebiyle günümüzde artık unutulan tabiatıyla da uygulanmayan birçok adet mevcuttur. Bu adet ve uygulamalar ecdadımızın insana ve insanlığa ne denli değer verdiğinin insanlık adına en önemli ispatlarıdır. Bu durumu, gerek düşünce ve nezaket ölçülerindeki incelikten gerekse hoşgörü ve alçakgönüllülük seviyelerindeki uygulamalarından rahatlıkla anlayabilmekte ve görebilmekteyiz. Ecdattan bizlere “Miras Bırakılanlar ve Unuttuklarımız” dan bazıları…
Kapı Tokmakları: Atalarımızdan süregelen geleneklerimizin hemen hepsinde olduğu gibi bu teamül deinançla yoğrulup, haram ve helal süzgeçlerinden geçirildikten sonra tatbike dökülen bir uygulamadır. Eskiden kapılar çift kanatlı tahta kapılardı ve üzerlerinde ev sahiplerini seslemek adına kullanılan biri büyük diğeri küçük iç içe geçmiş iki halka bulunurdu. Bazı kapılarda da bu halkalar iç içe geçmiş değil de yan yana var olurlardı.
Halkalardan büyük olanı ve dışta olanı daha kalın olur ve tok ses çıkartırdı. İçte olan halka ise kapıya vurulduğunda daha ince bir ses çıkartırdı. Aynı durum iç içe geçmemiş yan yana duran tokmaklı kapılarda da geçerliydi. Genelde sağda olan tokmak daha büyük ve daha tok ses çıkartırdı. Bu tokmağı erkek misafirler kullanırdı. Kapının solundaki ince, küçük olan ve daha tiz ses çıkaran tokmağı ise hanım misafirler kullanırdı. Misafirlerin kullanmış oldukları tokmağın sesine göre ev sahibi dışarıdaki misafirin bayan mı yoksa erkek mi olduğunu anlardı ve ona göre vaziyet alıp misafirini karşılardı. Ola ki kapıda bekleyen misafir kadınsa onu karşılamaya mutlaka evin hanımı ya da kızı çıkardı. Yok, şayet kapıdaki erkek bir misafirse, ya evin beyi ya da evin erkek çocukları kapıyı açarlardı.
“Devamı Haftaya”
KÖŞE YAZILARI
Yayınlanma: 05 Kasım 2023 - 13:28
MİRAS BIRAKILANLAR VE UNUTTUKLARIMIZ
Dünya geneli hızlı nüfus artışı, ihtiyaçlar, teknoloji alanındaki baş döndürücü gelişmeler, buluşlar ve daha birçok etken, “değişim” denen olguyu hayatımızda zorunlu kılmıştır
KÖŞE YAZILARI
05 Kasım 2023 - 13:28