Bizi biz yapan ortak değerlerin içerisinde gelenek ve göreneklerin yeri oldukça büyüktür. Gelenek ve görenekler, eskiden kalma, kuşaktan kuşağa aktarılan kültürel alışkanlıklar, davranışlar ve törelerdir. Bunlar milletimizin yazılı olmayan kurallarıdır. Gelenekler, insanımızın derin hayati tecrübesini içerisinde barındırır. Bu deneyim özelliğinden dolayı insanımız geleneklerin kendilerini iyiye, güzele, uygun olana ulaştıracağını düşünür. Zaten ecdat da doğru olanı, yakışanı yıllar süren uygulamaları sonucunda tespit ettikçe; yaşanmışlıklarını, deneyimlerini gelecek kuşaklara aktarabilmeyi başarmış ve bu durum zamanla gelenek halini almıştır.
Gelenek ve görenekler, milletler arası ayırıcı özelliklerdir. Her millet gibi Türk Milleti’nin de kendine özgü gelenek ve görenekleri mevcuttur. Mevcut geleneklerimizin başkalarına; başkalarına ait geleneklerin de bizlere tuhaf gelmesi son derece normaldir. Asıl bunun aksi bir durumunda eğer ki insanlar tepkisiz kalıyorsa, sorgusuz sualsiz hayranlık kanallarıyla benimsemeler oluyorsa işte orada sıkıntı var demektir. Medenileşme algısı altında başka milletlerin kültürel değerlerini ne kadar da benimsemeye çalışırsak çalışalım; bu durum çoğu zaman halk nezdinde gerekli itibarı bulamaz. Toplum üzerinde bir emanet gibi, yapmacılıktan, taklitten ileri gidemez. Çünkü milletlerin yapı taşlarını oluşturan değerlerin beslenme kaynakları birbirlerinden oldukça farklıdır. Burada “doku uyuşmazlıkları” kendisini çok bariz fark ettirecektir. Siz ne kadar ört bas etmeye çalışırsanız çalışın, mevcut yabancı geleneği istediğiniz kadar övseniz de, sevseniz de, uygulama sayılarını hayatlarınızda sıklaştırsanız da var olan “doku uyuşmazlığı” hasebiyle bu işin yakışık almadığı çok net görülecektir. Örneğin; Böbrek rahatsızlığı olan bir hastaya en iyi, en sağlıklı, en genç böbreği nakletsek bile şayet dokularda uyuşmazlıklar var ise; nihayetinde o sağlıklı organ da ölmekte, nakledilen vücut da ölmektedir… Durum bundan ibaret. Ne yazık ki ne Batı kültürüne ayak uydurabilip Batılılaşabildik, ne de var olan kültürel değerlerimizi hakkıyla yaşayarak özümüzü koruyabildik. Doğu’nun hamuruyla hamurane olmuş bir medeniyete farklı farklı kültürleri kimi zaman denettik, kimi zaman dayattık. Sonuçta biraz ondan, azıcık bundan derken arada kalmış bir “Araf Kültürünü” meydana getirdik.
Gerek değerlerimizin, gerek gelenek ve göreneklerimizin dayandığı temel ilke “ahlak” tır. Kuşaktan kuşağa aktarımı gayri ihtiyari olarak örnek modeller (büyükler) aracılığıyla ve dahi görgü yoluyla olur. Bu değerler, inanç ve tarih eksenlidir. Başka milletlerden beğeni ve hayranlık yoluyla uygulamaya alınan gelenek ve göreneklerin doğal olarak alt yapıları farklıdır ve bu durum da kültür alanında yozlaşmalara mahal vermektedir. “Devamı Haftaya”
KÖŞE YAZILARI
Yayınlanma: 23 Ekim 2023 - 12:25
MİRAS BIRAKILANLAR VE UNUTTUKLARIMIZ
Bizi biz yapan ortak değerlerin içerisinde gelenek ve göreneklerin yeri oldukça büyüktür
KÖŞE YAZILARI
23 Ekim 2023 - 12:25