Kuyu romanında; 1980 darbesi öncesi gençlik hareketleri, roman kahramanı Yusuf SANCAKTAR’ın şahsında, idealist bir neslin sembolik manada Hz.Yusuf misali kör kuyulara atılması, öğrenci olayları, çatışmalar, işkenceler, ihanetler konu alınıyor ve darbeye kadar olan süreç Yusuf SANCAKTAR’ın etrafında gelişen acı tatlı, gizemli ve duygusal olaylarla aktarılıyordu okuyuculara.
Yazar; siyasi kamplaşmanın bir tarafı olmasına rağmen, hadiselere tarafsız bir pencereden bakmaya gayret ediyor, sağdan katledilen gençler gibi sol cenahta hayatını kaybeden gençlere de bu ülkenin yarınlarının kaybı nazarıyla baktığı anlaşılıyor anlatımından. Kökü dışarıda olan karanlık ihanet odaklarının bu çatışmaları körüklediğini, hatta kurguladığını, darbe yaparak vatansever sağ ve sol gençliğin gök ekinleri gibi biçildiğini ve çatışmaların tarafı olmayan, “bu toprakları vatanları, bu Devleti de kendi Devletleri gibi görmeyen” yapıların önünün açıldığını anlatıyor. Amerika ve diğer şer güçlerinin, Rusya özelindeki komünizm tehdidinin bertaraf edildiği düşüncesiyle Ortadoğu merkezli tüm Müslüman ülkelerdeki İslami hareketleri(!) kurguladıkları, destekledikleri ve radikalleştirdiklerine atıfta bulunuluyor KUYU’da.
KÜLHAN’A BAŞLAMADAN ‘KUYU’YU OKUMANIZ GEREKLİ
Gelelim KÜLHAN romanına. Yazarımızın; hamamları ısıtan cehennemi ocak olan külhandan teşbihle, inandıkları değerler uğruna tek varlıkları olan canlarını hiç düşünmeden ülküleri için feda eden gençliğe yönelik işkenceler, idamlar ve her türlü zulümle cehennem ateşi gibi onları kasıp kavuran müesses nizamın ateşini, romanının adına vererek ona “KÜLHAN” dediği anlaşılıyor. KÜLHAN romanı KUYU’nun tam olarak devamı niteliğinde. Bu sebeple de, öncelikle KUYU’nun okunması, daha sonra KÜLHAN’ın okunması konu bütünlüğünün bozulmaması ve hadiselerin daha net anlaşılması adına doğru olacaktır.
KÜLHAN’da; 12 Eylül darbesinden 1 gün öncesine kadar çoğu şehirde askeri sıkıyönetim olmasına rağmen, ülke çapında her gün 30-40 gencin öldürüldüğü kargaşa ve çatışma ortamının 1 günde nasıl durdurulabildiği sorgulanıyor. Madem ki darbeyi yapanların böyle bir gücü vardı da neden binlerce gencin öldürülmesi izlendi sorusunun cevabını da veriyor aslında bizlere. Kurmak istedikleri yeni düzenin; yaptıkları tasfiye, zulüm, işkence ve idamların meşruiyetini sağlamak adına, bu kargaşaları kendilerinin kışkırttıkları, kurguladıkları ve hatta bazen de Maraş olaylarında olduğu gibi kendilerinin icra ettikleri anlaşılıyor.
YENİ DÜZEN KURGULAYICILARININ ÖNÜ AÇILMASI İÇİN NİCE VATAN EVLATLARINA KIYILDI
Romanda 12 Eylül yargılamaları, işkenceler, ailelerin yaşadıkları sıkıntılar, kaçak durumda olanların yaşadıkları, maddi imkansızlıklar içerisinde verilen hukuk ve hayat mücadelesi anlatılıyor. Darbe sonrası iş başına getirtilen Özal Hükümetinin pragmatist ve liberal politikalarıyla birlikte, rüşvet ve ihale yolsuzluklarının ayyuka çıkarak ülkenin madden ve manen içinin boşaltıldığı, birilerinin emek olmaksızın zenginleştirildiği, kamu kaynaklarının yağmalandığı belirtiliyor. Özal’ın 4 eğilimi biraraya getirdiği iddiasıyla, liderleri cezaevinde olan ülkücülerin de önemli bir kısmını bu çarka dahil ettiğini, buna karşın bir avuç idealist ülkücünün de yoklukla ve her türlü zorlukla mücadeleye devam ederek darmadağın olmuş hareketi tekrar toparlamaya çalışırken verdikleri savaşı anlatıyor. Yeni düzenin kurgulayıcılarının, kendilerine tehdit olarak gördükleri yazar ve aydınları faili meçhul suikastlerle ortadan kaldırıldıklarını, son olarak da bu milletin umudu ve güvenci olan Muhsin YAZICIOĞLU’nun kaza görünümlü bir suikaste kurban edilmesinin, birilerinin önünü açtığı belirtiliyor. Kısacası; bir neslin idealistçe verdiği kavgada akan kandan beslenen oyun kurucuların, bugünleri hazırladıkları, bugünün muktedirlerinin önlerinin nasıl açıldığı, gençliğini ve sahip olduğu her şeyi vatanı, milleti ve devleti için harcayan bir neslin hayal kırıklığını konu alıyor.
Her iki roman da oldukça edebi bir dille kaleme alınmış, akıcı, sürükleyici, keyifle okunacak kıvamda. Dönem romanları arasında, 80 darbesinin öncesi ve sonrasını konu alan en iyi roman diyebilirim. Okuyuculara şimdiden keyifli okumalar…
Oğuzhan SUCU - Enes KAYA
Haber Merkezi
ÖZEL HABER
Yayınlanma: 29 Kasım 2023 - 13:38
Güncelleme: 29 Kasım 2023 - 23:03
KUYU'dan KÜLHAN'a...
Milliyetçi camianın usta kalemlerinden Adnan İslamoğulları'nın, 2020 yılında yayımlanan KUYU romanının devamı niteliğindeki KÜLHAN romanı, geçtiğimiz günlerde Ötüken Neşriyat tarafından basılarak okuyucularıyla buluştu.
ÖZEL HABER
29 Kasım 2023 - 13:38
Güncelleme: 29 Kasım 2023 - 23:03
Adnan hocamız kalemiyle duruşuyla milliyetçi camiamızın kıymetlilerindendir. Kendi eserlerimi yazarken ilham aldığım kalemlerdendir. Keyifle okuyoruz Adnan hocamızı.
Eline sağlık Adnan Bey’in.