KÜLTÜRDE YOZLAŞMA VE EMPERYALİZM

              Kültürel Yozlaşma; toplumların yaşam süreçleri içerisinde başka milletlerin kültürlerinden etkilenerek değerlerinde meydana gelen bozulmaları ifade eder. Bu yozlaşmaya maruz kalan milletler, zamanla özlerinden uzaklaşarak değerlerini unutmaya; bunun sonucunda da kimliksizleşen toplumların oluşumuna zemin hazırlarlar. Kültürel yozlaşma genelde geri kalmış ya da gelişmekte olan, kendi milli değerlerini koruyamayan toplumlarda; yabancı kültürlerin etkileri sonucu meydana gelir. Geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerin insanlarında yıllarca öyle bir idrak oluşturul ki her fikir ve hareketin doğruluğu mutlak gelişmiş ülkelerdedir. “Onlar ne yapıyorlarsa, ne söylüyorlarsa kesinlikle doğrudur. Böyle olmasa zaten gelişemezlerdi.” Bu hayranlık ve özenti sonucu oluşan algı, insanlarda her alanda koşulsuz ve sorgusuz bir kabulü beraberinde getirmiştir. Kültürel yozlaşmaya maruz kalan ülkelerde öncelikle insanların gönülleri fethedilir. Bu uğurda kitle iletişim araçları, özellikle de o ülke içerisinde emperyalist güçlerin çıkarlarına hizmet eden ayarlanmış basın öncüdür. Gelişmiş ülkelerin kendine özgü zenginlikleri, yaşam tarzları, sahip olunan fırsat ve imkânlar, bunların getirmiş olduğu yaşamdaki kolaylıklar vs hemen hepsi ve daha fazlası abartılarak diziler, filmler ve yaşam ölçünlerini konu alan izlenceler vasıtasıyla hedef ülkelere yansıtılır. Tabi ki bu hedef ülkeleri etkilemek amacıyla servis edilen izlencelerde o milletlerin kültürel değerleri, inançları da açıkça sergilenir. Bu sayede hedef ülke insanlarında ilk etapta beğeniyle başlayan düşünce ve algı halleri zamanla o insanlara karşı özen ve hayranlık boyutlarına ulaşır. Emperyalist güçler, hedef kitleleri kendilerine o derece hayran kılarlar ki; o ülke insanları yozlaşmayı kendi istekleriyle arzu ederler. Bu aşamadan sonra kendi ülkesini, milletini ve öz değerlerini benimsemeyen, beğenmeyen, kimi kültürel değerlerini gereksiz olarak niteleyen, geri kalmışlığın sebebi olarak da bunları gösteren, hatta ve hatta duygularında aşağılık karmaşası yaşayan; nihayetinde de onlar gibi olmak ve o ülkelerde yaşamak isteyen bireyler güruhu oluşur.             Eğer bir millet bilimde, sanatta, basında, ticarette, meslek anlayışında, siyasette, eğitimde, özel hayatında ahlakını kaybetmişse; başka milletlerin yaşamlarına hayranlık boyutunda özen duyuyorsa, inançlarını ve yaşamını dine göre değil de; dinini yaşamına göre uyarlamış ve bir iç rahatlığı ile buna “din” diyerek yaşayabiliyorsa, iki-üç nesil öncesi yazılmış edebi eserleri okuyup anlayamıyorsa, kendi öz musikisiyle arayı açmışsa, sırf toplumda farkındalık oluşturmak maksadıyla konuşma ve yazı dilini yabancı kelimelerin istilasına terk etmişse, sürekli olarak milli ve manevi değerlerini sorgulayıp, akabinde bunların yersiz ve gereksiz olduğuna kani gelmişse; zaten o millet için söylenebilecek tek bir söz kalıyor o da; “Sömürü için tam kıvamındadır.” Demek olurdu. Oysa toplumların birbirleriyle olan kültürel etkileşimleri son derece doğaldır. Hiçbir toplum kendisini diğer toplumlardan soyutlayarak tek başına yaşayamaz. Örneğin yurdumuz, Doğu ve Batı medeniyetleri arasında bir köprü vazifesi üstlendiğinden ister istemez farklı kültürlerden etkilenmektedir, etkilenecektir de. Yine üç kıtaya hükmeden ecdadımız; çok farklı kültürlerle hemhal olmuş, şayet etkilenmiş olduğu kültürleri bünyesinde hazmederek kendi kültür hazinesine dâhil etmiştir. Bu şekilde her alanda oldukça zengin bir kültürün oluşumunu sağlamıştır. Türk mutfağının dünyada sayılı 3 mutfak arasında olduğu gibi.  Peki ya yanlış olan nedir? Yanlış olan; başka kültürlerden etkilenilen birçok şeyin sorgusuz, sualsiz alınması ve uygulamaya tabii tutulmasıdır. Öyle ki sonradan edinilen kimi hallerin; Türk kültürü ve kimliğiyle, aile yapısıyla doğal olarak bağdaşamaması sonucu toplum üzerinde aşırı sırıttığını göremeyecek derecede “özenti” denilen durumun insanları kör etmesidir. En kötüsü ve acı olanı da mevcut durumda var olanların; başka kültürlerden alınanlarla yer değiştirilmeye çalışılması, yerine koyma çabaları olmuştur.  “Devamı Haftaya”