Beğeni ve hayranlık yönünden toplumların algılarına sinsice yerleşip ilerleyen bu sömürü düzeni, onları maddi ve manevi yönden zamanla istila eder. Kültür emperyalizmin en yoğun yaşandığı ve maruz bırakıldığı ülkeler hiç şüphesiz fakir Afrika ülkeleri olmuştur. Öyle ki insanlar bu uğurda hem dinlerinden, hem dillerinden, hem kültürel değerlerinden, hem maddi olanaklarından, hem de canlarından olmuşlardır. Kenya Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyatta’nın tespiti bu durumu özetler niteliktedir. “Misyonerler geldiklerinde onların ellerinde İncil, bizim elimizde ise zengin topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, onların elinde ise topraklarımız vardı.” Rusların Türk Cumhuriyetlerine uygulamış oldukları yöntemlerde de sistemli olarak kültür emperyalizmini görürüz. Özbekistan’da Rus okulları mevcuttur ve bu okullara her türlü imkân verilmiştir. Rus okullarından mezun olan Özbek vatandaşlara iş bulma konusunda her türlü kolaylık sağlanırken, Özbek okullarından mezun vatandaşlar iş bulamamışlardır. Aynı yöntemi Fransızlar, istila ettikleri Tunus’ta ve Cezayir’de yapmışlardır. İlk etapta toplumların eğitim dilleri değiştirilerek Fransızcayı getirmişlerdir. Ülkelerde Fransızca bilenlere her türlü kolaylık sağlanırken, bilmeyenler adeta dışlanmıştır. Bunun üzerine kısa sürede ülke insanları Fransızca öğrenmeye yönelmiş ve kitleler artık Fransızca konuşulur olmuştur. Kültürde yozlaşma ve emperyalizm teknikleri, o derece etkili ve tehlikeli bir yöntem ki M.S. 8 yüzyıl da dahi kendisinden söz ettirmeyi başarmıştır. Türk tarih ve edebiyatının ilk yazılı örnekleri olan Göktürk Abidelerinde Türk Milleti bu konu hakkında kesin bir dille uyarılmaktadır. Türk milletinin milli birlik beraberlik içinde olmaları, milli kimlik ve kültürüne (törelerine) sahip çıkarak bu değerleri kaybetmemeleri gerekliliği vurgulanmaktadır. En önemlisi ise milletini Çin hakkında uyarmasıdır. Çin milletinin ikiyüzlü olduğunu, hasmını kendisine yaklaştırdıktan sonra gerçek plan ve emelini gerçekleştirdiklerini, tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok Türkün öldüğünü; bunlardan dolayı temkinli olunmasını söyleyerek Türk milletini 1200 küsur yıl önceden uyarmıştır. Millet olarak tarihsel miraslarımızı ve kültürel değerlerimizi tanıyarak, bunlara sahip çıkmanın ve bu değerleri korumanın önemini anlamak suretiyle etkili bir şuur geliştirmemiz gerekmektedir. Her alanda değişimin çok hızlı yaşandığı günümüz coğrafyasında, kültürel değerler de farkına dahi varamadan çok hızlı olarak küresel değişim rüzgârına kapılmaktadır. Bu ise kendi kültürüne sahip olamayan toplumların, başka milletlerin tesirine gireceğinin açık bir delilidir. Bu durumun kayıtsızlığı uzun vadede toplumları, egemenlik ve bağımsızlıklarını kaybetmeleri noktasına kadar götürecektir. “Devamı Haftaya”
KÖŞE YAZILARI
Yayınlanma: 27 Temmuz 2023 - 13:31
KÜLTÜRDE YOZLAŞMA VE EMPERYALİZM
Beğeni ve hayranlık yönünden toplumların algılarına sinsice yerleşip ilerleyen bu sömürü düzeni, onları maddi ve manevi yönden zamanla istila eder
KÖŞE YAZILARI
27 Temmuz 2023 - 13:31