Her ömür kısadır. Şu kısacık ömrümde kitaba, kaleme ehil insanların politika ile hemhâl, politikacı ile içli dışlı olmalarından daha üzücü bir şey görmedim. Yaranmak ve yararlanmak kastıyla yaratıcı muhayyilesini kendi eliyle kısırlaştırmış çoğu zeki insanın, bürokraside tutunamamaları da kaleme ihanetin bedeli olabilir.
Hakikat yolcusu olması gereken nice ehl-i dilin, fikir ticaretine meylettiğinde dilinin bozulduğuna da şahit oldum. Kapitalizm ahlakı tayin ediyor. Böyle olacağını tahmin ettikleri için kapitalizmin kurmayları, ahlakı muaşeretten ayıran kamu alanları ihdas etmiştir. “O iş ayrı, bu iş ayrı” formülüne boyun eğmeyenlerin, mahut tahsisli alanlara ruhuyla beraber girmeleri yasaktır. Bu yasak, bir tür piyasa katalizörlüğüyle uygulanmaktadır.
Yeşil sarıklı ulu hoca yerine ikame edilenlerin anlama çabası göstermek bir yana uzak durduğu hususlar, kamuya hakim muaşeretin ana hatlarını belirlemektedir. Dinin yerinin tayini ve muhafazası için bu tür mütarekeler gerekiyor galiba. Tevekküle hak kazanacak gayretten mahrum olunduğu için, mütareke rasyonelleştirilmiş maslahat yolu oluyor.
Kitap kendine okunur, yazmak da öyle olmalıdır.
İnsan inandığı için okur, başkalarını inandırmak için değil.
İnsan inandığını yazar, başkalarını inandırmak için değil.
Gayrisi dil oyunu cümlesindendir.
Bakisi kalem oynatmaktır.