Sabahın güz ayında ki soğukluğu bedenine bir bıçak gibi gireceğini bile bile sabah ezanının davetine uydu, besmele çekerek yatağından kalkmaya çalıştı, bir ayağını yorganından dışarı çıkarıverdi ve doğruldu…
Uykusunun ağırlığını yatağa bırakarak kalktı, “soğuk!” diye mırıldandı, artık ekim ayına girildiğinin bu soğuklarla tescil edildiğini düşündü, “malumun ilanı” dedi, artık soğuklar giderek artacak, kış ayı dünyanın kuzey cephesine yerleşecek, dünyanın kaderi bu diye düşündü.
Abdest için sıvadığı kolunun hemen ardından elleri musluğun kırmızı butonuna ayarlı şekilde bataryaya dokundu, sıcacık akan suyla birlikte abdestini aldı, camiye ayakları erindi, odaya geçti, seccadesini serdi, namazını huşu içinde kıldı ve duasını aynı huşulukla devam ettirdi. “Allahım!” dedi, “Bana iyilikler ver, ailemi her iki cihanda yaren, evlatlarımı gözümün nuru kıl. Beni ve ailemi muhannete muhtaç eyleme!” dedi ve elini yüzüne götürmeden, “Bana rızkından bol nasip eyle, hem maddi hem de manevi zenginlikler ihsan eyle” diye ekledi, şimdi ellerini yüzünde hafifçe sürterek “amin!” diyebilirdi, dedi de…
Kur’anı eline aldı, dünden kaldığı yerden arapçasına devam etti, yan taraftan da Türkçesi’ni okudu. Her okuduğu arapça bir ayetin ardından mutlaka Türkçesini de okuyordu, anlamak için, idrak etmek için…
Hazırlanan kahvaltının davetine icabet etti, evin hanımı ocakta tüten ve mutfağı kokusuyla da saran çay demliklerini alarak bardaklara boca ederken, okul hazırlığını tamamlayan iki evladı da sofrada yerlerini almışlardı. Hoş bir kahvaltı ardından artık herkes görevlerine gidebilirdi, hergünki klasiklik yine oldu… Çocuklar okullarına, kendisi de işine…
Hiç aklına gelmemişti, birden işyerinde aklına geldi, internet habere tıkladı “Acaba ne oldu, 2 gündür devam eden İsrail saldırılarında durum ne acaba?” diyerek büyük bir merakla haberlere göz gezdirdi. Dünyanın sert tepkisi, İsrail’in “Bu savaş!” laflarının ardından bilmem kaç füzeyi Gazze’ye boca etmesi haberlerine göz gezdirdi…
İslam ülkeleri yine barış diyor ama buna uyan yok diye düşündü. Ülkesi de nihayetinde itidale çağrı yapıyor ya dedi kendi kendine…
Sahi maçlar ne olmuştu, hemen maçlara baktı, tuttuğu takım kazanmıştı, sevindi…
Maaşlara zam yapılacağı açıklamalarını içeren haberler de şöyle bir baktı, “Yıl sonuna kadar zam yok ama olsun, maaşlara yapılacak olan zamlar rahatlatacak bizleri” diye düşündü ve kafasından kuruş hesaplarına tekrar daldı…
Az sonra işleri sıkıladı, işine yöneldi, herşeyi unuttu…
Hiç aklından bile geçmedi, Filistin’de şu anda orantısız bir şekilde savaş çığırtkanlığında İsrail Siyonist güçlerinin masum insanları katletmesi…
Tarihin en büyük barbar gücü olan İsrail’in Filistin’i yok etmeye başladığını hiç algılamadı…
Yıllar önce Türk insanının en büyük hassasiyetlerinden birisi olan Filistin’in artık hatıra bile gelmediği günlerdeyiz…
Düşünmüyoruz, düşünmek istemiyoruz…
Bana ne demek daha kolay artık, bölgenin ateş çemberi içinde olduğunu görmemek artık bizim için daha kolay oldu…
Kahrolsun İsrail bile dememek!..
Kahrolsun faşist Siyonist dememek!...
Kahrolsun dememek, diyememek, işte geldiğimiz nokta…
KÖŞE YAZILARI
Yayınlanma: 08 Ekim 2023 - 13:58
Kahrolsun diyebilmek!
Sabahın güz ayında ki soğukluğu bedenine bir bıçak gibi gireceğini bile bile sabah ezanının davetine uydu, besmele çekerek yatağından kalkmaya çalıştı, bir ayağını yorganından dışarı çıkarıverdi ve do
KÖŞE YAZILARI
08 Ekim 2023 - 13:58