Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu'nda Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"Yüreklere acı salmamak için daha sorumlu davranalım"
Öncelikle bu sabaha karşı Kuzey Marmara Otoyolu Sakarya mevkiinde meydana gelen zincirleme trafik kazasında hayatını kaybeden 10 insanımıza Allah'tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Yaralanan 59 vatandaşımızın hastanelere sevki yapılmış, tedavilerine süratle başlanmıştır.
Kazayla ilgili soruşturma, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından titizlikle yürütülmektedir. Sis, kar, gizli buzlanma, yağmur gibi yol ve sürüş güvenliğini tehdit eden risklerin arttığı kış mevsiminde, sürücülerimizi daha dikkatli olmaya, trafik kurallarına daha fazla riayet etmeye çağırıyorum. Yüreklere acı salmamak için lütfen hep birlikte daha sorumlu davranalım.
"51 ilimizde 179 muhtar hizmet binamızın daha yapımına başlıyoruz"
Muhtarlar toplantımızın 53'üncüsünde sizlerle birlikteyiz. Bugün cumhuriyetimizin 100'üncü yılını temsilen 81 vilayetimizden gelen 2023 muhtarımızla bir aradayız. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, milletin evine, bu gazi mekana hoş geldiniz.
En son geçtiğimiz yılın ekim ayında Ankara'ya gelen muhtarlarımız için otel konforunda bir muhtarlar evinin açılışını yapmıştık. Yine aynı yörenle 100 muhtar hizmet binasının açılışını gerçekleştirmiştik. Bu yıl içerisinde 100 yeni muhtar hizmet binasını daha sizlerin hizmetine sunduk. Tüm bu muhtar hizmet binalarının mahallelerimize, köylerimize hayırlı olmasını diliyorum.
2024 senesinde inşallah 51 ilimizde 179 muhtar hizmet binamızın daha yapımına başlıyoruz. Halen kendilerini seçen milletimize hizmete devam eden muhtarlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Önümüzdeki seçimlerde köylerine ve mahallelerine hizmet etmek için adaylığını koyacak muhtar adaylarımıza şimdiden başarılar diliyorum.
"10 binlerce muhtarımızla kucaklaştığımız toplantılar yaptık"
Muhtarlarla bizim aramızda rahmetli Neşet Ertaş'ın ifadesiyle "Kalpten kalbe, gönülden gönüle giden bir yol" vardır. Bunun için de her fırsatta sizlerle buluşmaya, hasret gidermeye, hasbihal etmeye çalışıyoruz. Deprem bölgesinde yaptığımız ziyaretlerde şehirlerimizin, muhtarlarımızın da aralarında olduğu temsilcileriyle bir araya gelmeye, onları dinlemeye özel önem verdik. Ancak yaşadığımız fevkalade dönem sebebiyle bu yıl sizlerle arzu ettiğimizi sıklıkla bir araya gelemedik. Bilindiği gibi 2015 yılı şubat ayından bu yana 10 binlerce muhtarımızla kucaklaştığımız toplantılar yaptık.
"Muhtar bu ülkenin yönetim sistemi piramidinin temelidir"
Ülkemizden muhtarlarımızla bu derece yakın ve hasbi ilişki kuran bir başka cumhurbaşkanı, başbakan, siyasetçi bulamazsınız. Peki, niçin muhtarlarla bu kadar sık ve yakın irtibat halindeyiz? Çünkü muhtar bu ülkenin yönetim sistemi piramidinin temelidir. En geniş ağının temsilcisidir. Aynı sistemin en üst temsilcisi olarak muhtarlarımızla sırt sırta verdiğimizde hem milletimizin nabzını en iyi şekilde tutacağımızı hem 85 milyonun her bir ferdine ulaşabileceğimizi hem de ülkenin gerçek fotoğrafını görme imkanı bulabileceğimizi biliyoruz.
"Muhtarlarımızı her alanda destekledik"
Sağ olsunlar muhtarlarımız da bu konuda bize her türlü desteği veriyor, her türlü katkıyı sağlıyor. Biz de 2002 'den itibaren demokrasimizin uçbeyleri olarak gördüğümüz muhtarlarımızı her alanda destekledik. İçişleri Bakanlığımız bünyesinde bir Muhtarlar Daire Başkanlığı kurduk. Aynı şekilde büyükşehir belediyelerinde muhtarlık işleri dairesi başkanlıkları, diğer belediyelerde de muhtarlık işleri müdürlükleri ihdas ettik. Muhtarlık bilgi sistemi ile devlet ile muhtar ve vatandaş arasında işleyen bir kanal oluşturduk. Muhtarlarımızın maaşlarını sigorta primlerini ve diğer özlük haklarını yaptıkları işle mütenasip seviyeye getirdik.
"Adrese dayalı kayıt sistemini muhtarlarımıza da açtık"
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğümüzün yönettiği adrese dayalı kayıt sistemini muhtarlarımıza da açtık. Köylerimizdeki ve mahallelerimizdeki metruk yapıları muhtarlarımız sistem üzerinden bildirebiliyor. Afet sonrası yapılan ayni yardımların dağıtım sistemine de muhtarlarımızı dahil ettik. İnşallah önümüzdeki dönemde bu hizmetleri çok daha ileriye taşıyacağız ve bu şekilde yolumuza devam edeceğiz.
"Muhtarlıklarımız hem şehirde hem kırsalda gereklidir"
Muhtarlık kurumu bizim idari sistemimize mahsus bir yapıdır. Belediye başkanlığı, kaymakamlık, valilik gibi daha üst müesseselerle vatandaşlarımızın arasındaki bağın sağlıklı ve sürdürülebilir olmasını muhtarlıklarımız temin ediyor. Tabii gelişen teknoloji ve idari sistemimizin kendini buna göre yenilemesi, ister istemez muhtarlık kurumunun da yeniden ele alınmasını gerektiriyor. Muhtarlık kurumunun lağvedesiyle özellikle zaman zaman gündeme getirilen önerilere biz katılmıyoruz.
Güvenlikten sosyal desteklerin adaletli dağıtımına kadar pek çok vazife üstlenen muhtarlıklarımız hem şehirde hem kırsalda gereklidir. Ancak teknolojideki ve idari sistemimizdeki gelişmeler göz önünde bulundurularak muhtarlıklarımızın işlevlerinin yeniden düzenlenmesi daha etkin hale getirilmesi elbette düşünülebilir. Muhtar hizmet binalarının gereken altyapıyla donatılmasıyla bu dönüşüm kolayca gerçekleştirilebilir. Devletin 8-10 haneli en küçük köyünden kimi şehirlerimizde 10 binlerce nüfusu barındıran mahallelerine kadar ülkemizin her köşesindeki 50 bin gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olan muhatlarımızla aramıza kimseyi sokmayacağımızı defalarca söyledik. Şimdi bir kez daha tekrarlıyorum. Muhtarlarımız köylerinde ve mahallelerinde bizim temsilcilerimizdir. Onları kimseye ezdirmeyiz. Kimseye istismar ettirmeyiz.
Bakanlığa 'muhtarlık' talimatı
Buradan İçişleri Bakanımıza talimat veriyorum. Muhtarlıklarımızın günümüz şartlarına ve gelecekteki ihtiyaçlara göre yeniden yapılandırılmasına yönelik çalışmaları mutlaka gündeme alalım. Vatandaşlarımızın, muhtarlarımızın, belediye başkanlarımızın, kaymakamlarımızın ve valilerimizin, gerekiyorsa diğer bakanlıklarımızın görüşlerini almak suretiyle çalışmayı süratle tekemmül ettirelim. Yetişirse Meclis tatile girmeden, yetişmezse önümüzdeki yasama yılında inşallah bu meseleyi çözüme kavuşturmayı arzu ediyoruz. Böylece muhtarlıklarımızın da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin dinamik yapısına uygun şekilde milletimize daha iyi, daha kaliteli hizmet vermesini sağlamayı hedefliyoruz. Malum olduğu üzere biz buralara muhtar bile olamaz manşetlerini çiğneyerek geldik.
Ne diyor şair? "Bağrım ateş, sinemde kor, kolaylanır sevdamla zor. Soracaksan adama sor, namertlere sorma beni." Bizi namertlere değil, muhtarlarımıza sorun, milletimize sorun, aklını ve vicdanını kiraya vermemiş herkese sorun diyoruz. Size en doğruyu onlar söyleyeceklerdir.
"Böyle bir coğrafyada bin yıldır bayrak dalgalandırmanın elbette bir bedeli var"
Türkiye, binlerce yıllık geçmişi, coğrafyamızdaki bin yıllık hakimiyeti ve son olarak ilk asrını geride bıraktığımız cumhuriyetiyle dünyanın en kadim devletlerinden biridir. Malazgirt'ten beri bayrağımızı dalgalandırdığımız bu topraklar, insanlığın en eski ve gözde yerleşim yeri olması hasebiyle gözlerin hep üzerinde olduğu bir coğrafyadır. Böyle bir coğrafyada bin yıldır bayrak dalgalandırmanın elbette bir bedeli var. Ecdadımız, bu bedeli kanıyla, canıyla, emeğiyle, mücadelesiyle vererek istiklalini korudu, istikbalini açık tuttu. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak, eğer uğrunda varsa vatandır.
"Cumhuriyet tarihi boyunca da istiklal ve istikbal mücadelemiz hiç bitmedi"
Son bir buçuk asrımız bu bakımdan epey zorlu geçti. Çanakkale'den Sarıkamış'a, Kut'ül Amare'den Milli Mücadele'ye kadar gerçekten çok büyük fedakarlıkla yürüttüğümüz bir sürecin ardından cumhuriyetimizle yeni bir dönemin kapısını açtık. Cumhuriyet tarihi boyunca da istiklal ve istikbal mücadelemiz hiç bitmedi. Her dönem bir başka senaryoyla, bir başka görünümle karşımıza çıkan düşmanlarımız son 40 yıldır PKK ve uzantıları eliyle aynı sinsi ve hain emelin peşinde koşuyor. Amaç, milletimizi tüm tarihi, birikimi, değerleri ve varlığıyla bunu topraklardan hatta mümkünse dünya üzerinden kazıyıp atmaktır. Hamdolsun bugüne kadar emellerine ulaşamadılar. Ama asla da vazgeçmediler. Biz de ülkenin yönetimini üstlendiğimiz son 21 yıldır devletimiz ve milletimiz adına bu coğrafyada yaşamanın bedelini neredeyse her gün ödedik ve ödüyoruz.
"Bunların yıpratılmasına kesinlikle fırsat veremeyiz, taviz veremeyiz"
Asıl mesele ülke içinde birilerinin hala Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada neye tekabül ettiğinin farkına varamamış veya farkındaysa bile kabul edememiş olmasıdır. Dış politikadan terörle mücadeleye ve yatırımlara kadar her konuda bu çarpıklığın tezahürleriyle karşılaşıyoruz. Ülkemizdeki siyasi ve sivil muhalefetin içler acısı hali bizi üzmekle birlikte biz milletimize olan yükümlülüklere bakıyor, onları hakkıyla yerine getirmenin çabasını güdüyoruz.
Toprak bütünlüğümüze sahip çıkmak, devletimizin üniter yapısını korumak, milli birlik ve beraberliğimizi muhafaza ve müdafaa etmek, milli bekamızın teminatı olan tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkesini her şart altında gözetmek, bizim kırmızı çizgimizdir. Bunların yıpratılmasına kesinlikle fırsat veremeyiz, taviz veremeyiz. Buradan kararlı bir şekilde yolumuza devam edeceğiz.
"3 gün içinde 59 teröristi gömdük"
Ülkemizin son 6-7 yılı terörle mücadele tarihimiz açısından en başarılı, en sonuç alıcı yıllar olarak tarihe geçmiştir. Dünyadaki risk ve tehditlerin hiçbirine prim vermedik. Güvenlik ikliminin bozulduğu bir dönemde yakın tarihinin en önemli terörle mücadele harekatlarını gerçekleştirmiştir. İşte gördünüz, 12 şehidimiz oldu. Peki ardından ne oldu? 3 gün içinde 59 teröristi gömdük.
"Teröristlerin vatan topraklarını o necis ayaklarıyla kirletmesine müsaade etmiyoruz"
Hatırlanacağı üzere 15 Temmuz'un hemen ardından ülkemizin terörle mücadele konseptinin değiştiğini, artık tehditlerle sınırlarımız içinde değil, kaynağında mücadele edeceğimizi tüm dünyaya ilan etmiştik. Güney sınırlarımız boyunca yeni konsepte uygun adımları atmış, teröristlerin başlarını inlerinde ezecek harekatlar başlatmıştık. Türkiye'yi güneyinden kuşatmayı hedefleyen emperyalist oyunu böylece bozmuştuk. Bugün de aynı anlayışla sınırlarımız ötesindeki operasyonlarımızı sürdürüyoruz, teröristlerin vatan topraklarını o necis ayaklarıyla kirletmesine müsaade etmiyoruz.
"Teröristleri kendi üslerinde, kendi mağaralarında imha ediyoruz"
Daha önce kendi şehirlerimizde, kendi dağlarımızda, kendi karakollarımızda gerçekten içimiz acıtan, kalbimizi sıkıştıran alçak terör eylemlerine maruz kalıyorduk. Şimdi sınır ötesinde teröristleri kendi üslerinde, kendi mağaralarında imha ediyoruz. Bugün sınırlarımız içinde terör bitme noktasına geldiyse bunun en önemli sebebi Irak ve Suriye sahasında yürüttüğümüz operasyonlardır. Elbette bu mücadelede zaman zaman şehitlerimizde oluyor. Geçtiğimiz günlerde 2 ayrı çatışmada verdiğimiz 12 şehidimizin acısı milletçe hepimizin yüreğini dağladı. Bizim inancımızda şehadet en yüce mertebedir. Şehitlik makamı peygamberlere komşuluk makamıdır. Şehitlerimiz en büyük mükafatı rabbimiz katında alacaklardır. Rabbim cümle şehitlerle birlikte 12 kahraman askerimizi de cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin diyorum.
"Terör örgütü için kritik önemde 70 tesis vuruldu"
Bu topraklar için toprağa düşmüş şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Şehitlerimizin kanını asla yerde bırakmadık, bırakmıyoruz. 22 Aralık'tan beri icra edilen harekatlarda 59 terörist etkisiz hale getirildi. Milli İstihbarat Teşkilatımız, Suriye'nin kuzeyindeki terör altyapısına ve elebaşlarına yönelik son derece başarılı operasyonlar icra ediyor. Bu kapsamda terör örgütü için kritik önemde 70 tesis vuruldu. Bunların içinde adeta petrol rafinerileri var. Bunların hepsini vuruyoruz. Buralar günlerce yanıyor. Durmayacağız, nerelerde bunlar için bu tür kaynaklar varsa işte onların bu kaynaklarını vurarak yok edeceğiz, yok ediyoruz. Bütün bunlarla beraber teröristler de bertaraf oluyor. Bu operasyonlarımızı son terörist de ülkemiz ve milletimiz için bir tehdit unsuru olmaktan çıkarılıncaya kadar kararlılıkla devam edeceğiz.
"Kalıcı üs bölgelerimiz için Kuzey Irak'ta yüzlerce kilometre yol yaptık"
Burada şu hususu ifade etmek durumundayım. Kuzey Irak'taki operasyon bölgemiz coğrafi ve iklim şartları bakımından gerçekten çok zor bir yer. Teröristler, işte bu zorluğu kullanarak 40 yıl boyunca ülkemiz topraklarına rahatça girip çıktılar, eylemlerini yaptılar, kan döktüler, vahşet sergilediler. Irak ve Suriye'de güvenli hale getirdiğimiz alanlarla biz terör örgütünün bu imkanını elinden aldık. Askerlerimizin operasyon yürüttüğü yerler öylesine zor şartlara sahip ki kalıcı üs bölgelerini hemen kurmak ve gelişmiş güvenlik sistemlerini çalışır hale getirmek mümkün olmuyor. Ama durmuyoruz. Yine üzerine üzerine gidiyoruz. Yolun olmadığı, yol inşa etmenin gerçekten çok zahmet gerektirdiği bu çalışmalarımızı kesintisiz sürdürüyoruz. Geçtiğimiz yıllarda kalıcı üs bölgelerimiz için Kuzey Irak'ta yüzlerce kilometre yol yaptık. Kontrol altına aldığımız yeni yerlerde de aynı faaliyetleri yürütüyoruz. Ama dediğim gibi şartlar arzu ettiğimiz hızda ilerlememizi güçleştiriyor. İnşallah baharla birlikte yeni üs bölgelerimizin altyapılarını tamamlayacak, teröristleri bir daha buralara ayak basamayacak hale getireceğiz.
"Halbuki yaptıkları iş terör örgütünün değirmenine su taşımaktır"
Bölgedeki şartları bilmeyen, terörle mücadele stratejimizden ve buna göre uyguladığımız taktiklerden haberi olmayan birileri PKK ve uzantılarının ağzıyla güya bizi eleştiriyor. Halbuki yaptıkları iş terör örgütünün değirmenine su taşımaktır. Dünyada böyle bir siyaset anlayışının örneğine rastlayamazsınız. Hiçbir ülkede kendi devletinin güvenlik stratejilerini ve mücadelesini değersizleştirmeye ve hatta çökertmeye çalışan muhalefet örneği yoktur.
"Bölücü örgütün emellerine koç başlığı yapanları milletimiz asla affetmeyecektir"
Türkiye hariç hemen hiçbir ülkede terör örgütünün propaganda çarkına dişli olmayı maharet zanneden bir muhalefet asla bulamazsınız. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin dahi örnek aldığı sınır güvenliği ve sınır ötesi tehditleri önleme çalışmalarımızı beğenmeyen muhalefetin buna karşı alternatif bir çözüm teklifi ise mevcut değildir. Aslında bunlar PKK'nın Suriye uzantısı PYD'yi terör örgütü görmüyoruz diyerek Irak-Suriye tezkeresine bölücü örgütün siyasi uzantılarıyla beraber ret oyu vererek kurultay kürsülerinden hapisteki teröristlere sırayla selam göndererek, Meclis'te dört farklı partinin teröre karşı ortak irade sergilediği bildiriye uyduruk gerekçelerle imza atmaktan kaçarak hasılı terör örgütüne şaşı baktıklarını her vesileyle göstererek terörle mücadele gibi bir dertlerinin olmadığını açıkça ortaya koymuşlardır.
Sırf konuşmuş olmak, sırt hükümetin ak dediğine kara, kara dediğine ak demiş olmak, sırf kendi tabanına çalışıyor görüntüsü vermek, sırf emperyalistlere şirin görünmek için terör örgütü PKK ve uzantılarıyla demlenmeyi içine sindirenleri milletimize havale ediyoruz. Halbuki bu mesele parti meselesi değil. Ülkemizin ve milletimizin beka meselesidir. Siyaset kurumunun terör gibi doğrudan milli güvenliğimize dair bir konuda güç birliği içinde hareket etmesi millete karşı mesuliyetinin gereğidir. Kendi kişisel ihtirasları ve parti için iktidar hesapları uğruna bölücü örgütün emellerine koç başlığı yapanları milletimiz asla affetmeyecektir.
Sizlerden muhtarlarımız olarak bu hakikatleri, bu ihanetleri, bu çarpıklıkları kimi muhalefet aktörlerinin içine düştükleri bu gaflet hallerini kendi köylerinizde, kendi mahallelerinizde oturan vatandaşlarımıza mutlaka anlatmanızı bekliyorum. Şayet meydanı bu kifayetsiz muhterislere bırakırsak bunun vebalini hiçbirimiz taşıyamayız.
"Coğrafyamızın bize dayattığı başka sınamalarla da karşı karşıyayız"
Ülkemizin tek derdi, tek sıkıntısı terörle mücadele olsa kahraman güvenlik güçlerimiz ile milletimizin birlik ve beraberliği sayesinde bunun üstesinden geleceğimizden hiçbir şüphemiz yoktur. Ama coğrafyamızın bize dayattığı başka sınamalarla da karşı karşıyayız. Deprem gibi tabii afetlerle, iklim değişikliği gibi küresel sorunlar bunlardan biridir. Siyasi, ekonomik ve askeri bağımsızlığımızı korumak bunlardan biridir. Milli birlik ve beraberliğimize yönelik tehditlere karşı tek yürek, tek bilek halinde karşı durmak bunlardan biridir. Hamdolsun Türkiye tüm bu mücadeleleri aynı anda yürütebilecek güce, iradeye, imkana, kararlılığa sahiptir.
"Deprem tehdidi altındaki şehirlerimizi güçlendirme çalışmalarını yürütüyoruz"
Her fırsatta altını çizerek tekrar tekrar belirttiğim gibi diğer alanlardaki meşguliyetlerimiz ne olursa olsun gündemimizin değişmez ilk konusu ülkemizi depreme karşı hazırlama çalışmalarımızdır. Bir yandan 6 Şubat depremlerinde yıkılan şehirlerimizi ayağa kaldıracak inşa ve ihya faaliyetlerini hızla sürdürürken, diğer yandan da deprem tehdidi altındaki şehirlerimizi güçlendirme çalışmalarını yürütüyoruz. Yüzyılın Dönüşümü İstanbul programı da bu anlayışla hayata geçirdiğimiz projelerden biridir. Kentsel dönüşümün 'yarısı bizden' kampanyasıyla İstanbul'da 350 bin konutun dönüşümünü süratle tamamlamayı hedefliyoruz. Hane başına çeşitli başlıklar altında toplam bir buçuk milyon liralık desteği içeren bu kampanyanın İstanbul'umuza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Ekonomideki son adımımız hükümetlerimizin 22. Bütçesi olan 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun Türkiye Büyük Millet Meclisimizde kabul edilmesidir. 31 Aralık'ta Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girecek bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle şu gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz 20 yılda depremler sebebiyle yapılan harcamaların tutarı, yenileme ve güçlendirme çalışmaları da dahil edildiğinde vergi gelirlerimizin tam 8 katını bulmaktadır. Görüldüğü gibi devletimiz vatandaşını desteklemek için tüm imkanlarını seferber etmekte, hiçbir fedakarlıktan kaçınmamaktadır.
"Merkez Bankası rezervlerimiz rekor kırmıştır"
Burada Merkez Bankası rezervlerimize dair en son müjdeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Merkez Bankası rezervlerimiz tarihinin en yüksek rakamı olan 145 milyar 456 milyon dolara ulaşarak rekor kırmıştır. İnşallah bu rakamı finansal güvenliğimizi tahkim için daha da artıracağız.
"Çalışanlarımızın ve emeklilerimizin maaşlarında yüksek oranlı artışlara gittik"
Hayat pahalılığının yol açtığı sıkıntıların farkındayız. Bunun etkilerini azaltmak için bütçe imkanlarını zorlama pahasına çalışanlarımızın ve emeklilerimizin maaşlarında yüksek oranlı artışlara gittik. Geçtiğimiz yıl ortalama memur maaşını yüzde 129 ve asgari ücreti yüzde 107 oranında artırdık. En düşük emekli maaşını yüzde 114 oranında yükseltirken, bayram ikramiyelerini neredeyse iki katına çıkardık. Tek sefere mahsus 5 bin lira ilave ödeme yaptık, yapıyoruz.
"Yeni asgari ücretle çalışanları enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık"
Dün açıkladığımız 2024 yılı asgari ücret rakamını da bu tablonun tamamlayıcısı olarak görüyoruz. Yüzde 49 artışla 17 bin 2 liraya çıkan yeni asgari ücretle çalışanları enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık. Yeni asgari ücretin işverenlere, tüm çalışanlarımıza, ailelerine ve aziz milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hiç şüphesiz bunlar önemlidir ama yeterli değildir. Devletimizin imkanları arttıkça çok daha fazlasını yapacağımızı milletimiz zaten biliyor. Özellikle 85 milyon vatandaşımızın tamamını olumsuz etkileyen enflasyonla mücadelede kesinlikle geri adım atmayacağız.
"Önümüzdeki dönemde enflasyondaki ivme kaybı daha net görünecektir"
Rakamlar, son aylarda enflasyonun ateşinin düşmeye başladığına işaret etmektedir. Önümüzdeki dönemde enflasyondaki ivme kaybı daha net görünecektir. Piyasa gerçekleri ile açıklanamayacak şekilde fahiş fiyat artışlarına giden aç gözlülere yönelik denetimlerimizi de yoğunlaştırarak devam ettireceğiz. Milletimizin her bir ferdinin refah seviyesini hak ettiği düzeye, yani dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisinin vatandaşları seviyesine çıkarana kadar durmadan, dinlenmeden çalışacağız.
"Bütün bölgelerde güven ve istikrar yoksa, biz de güven içerisinde oturamayız"
Ekonomiyi takip ederken bölgesel ve küresel gelişmeleri de ihmal etmiyoruz. Türkiye'nin Balkanlar'daki, Kafkaslardaki, Karadeniz'deki hiçbir gelişmeye sırtını dönme lüksü olmadığı gibi güneyimizdeki her meseleyle de yakından ilgilenme mecburiyeti vardır. Ülkemizin Gazze'deki katliamlara, Kudüs'le ilgili hassasiyetine, Kuzey Afrika'daki gelişimlere bu kadar alaka göstermesine şaşıranlara asıl biz hayret ediyoruz. Nasıl Balkanlar'daki dostlarımız rahat etmeden bize burada rahat yüzü yoksa, nasıl Kafkaslardaki kardeşlerimiz huzur içinde değilken biz burada huzur bulamazsak, aynı şekilde güney sınırlarımızdan başlayarak Afrika'nın kuzeyine kadar bütün bölgelerde güven ve istikrar yoksa, biz de güven içerisinde oturamayız. Bu gerçeği idrak edemeyenlerin meseleyi yabancı düşmanlığı dahil medeniyetimize ve tarihimize yakışmayacak şekilde taşımalarının adı açık konuşuyorum gavurun kılıcını çalmaktır.
"Milletimizin tercihi Türkiye Yüzyılı'ndan yana olacaktır"
Milletimiz tüm bu gerçekleri takip ediyor, görüyor, değerlendiriyor ve kararını ona göre şekillendiriyor. Muhalefetin tamamının bir araya geldiği 14-28 Mayıs seçimlerinin sonuçları milletimizin kararının en somut ifadesidir. İnşallah önümüzdeki mahalli idareler seçimlerinde de benzer bir şekilde milletimizin tercihi Türkiye Yüzyılı'ndan yana olacaktır. Tüm muhtarlarımızı inşallah bu seçimlerde hep birlikte, beraber yol almaya davet ediyorum. Dünyanın ve bölgemizin bu kritik döneminde ülkemizin güven ve istikrar içinde yoluna devam etmesinin ne kadar mühim olduğunu en iyi siz muhtarlarımız biliyorsunuz. Tıpkı 14-28 Mayıs seçimleri gibi, 31 Mart seçimlerinde de siz kardeşlerimin bir kez daha gerekeni yapacağına yürekten inanıyorum.
Haber Merkezi