Tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Divriği ilçesi, kültürünün yanı sıra tarihi yapıları ile de öne çıkıyor. UNESCO Dünya Miraslar Listesi’nde bulunan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası ve tescillenmiş konakları bulunan ilçe, Divriği Kalesi ile de adından söz ettiriyor. 2007 yılında Divriği Kalesi’nde başlayan arkeolojik kazılarda medeniyetlere ait birçok buluntuya rastlandı. Kazılarda seramik, cam ve taş objelerin yanı sıra Urartular dönemine ait olduğu düşünülen 2 bin yıllık metal obje gün yüzüne çıkarıldı. 2018 yılında durdurulan arkeolojik kazılar sonrası kale surlarında restorasyon başladı. Dış surlar restore edilirken iç surlarda çalışmaların devam edeceği düşünülüyor.
Divriği Kalesi’ne ilişkin açıklamalarda bulunan Sanat Tarihçisi Yunus Budaktaş, Divriği ilçesinin tarihin her döneminde önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptığını ifade ederek, “Bunun temel nedeni de, ilçede bulunan zengin demir yatakları olduğunu biliyoruz. Bölgeyle ilgili bilgiler çok eskiye gitmemekle birlikte özellikle bölgenin Bizans ve Sasani mücadelelerine sahne olmasıyla birlikte tarihi kaynaklarda yerini alıyor. Pavlikanlar denilen özel bir topluluğun Divriği’de hüküm sürdüğünü ve bir takım siyasal faaliyetlerde bulunduğunu biliyoruz. Tabi Divriği denilince akla çok sayıda tarihi eser geliyor. Bunların en başında Divriği ulu camii ve Divriği Kalesi geliyor. Orta çağda inşa edilen tarih anlamında çok önemli veriler sunuyor. Divriği Kalesi, kesin tarihi bilinmemekle birlikte Bizans döneminden kalan surların Mengücekler döneminde tamiratının ve bakımının yapılmasıyla birlikte ve yeni inşa faaliyetleriyle birlikte tamamen bir Türk Kalesi, hürriyetine bürünüyor. Biz bunu yapının batı kapı üzerindekileri 1236, 1237 ve 1245 tarihli kitabelerden anlayabiliyoruz” dedi.
Divriği Kalesi ile ilgili Evliye Çelebi’nin yazdığı Seyahatname adlı eserinde önemli veriler elde edildiğini belirten Budaktaş, “Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Divriği Kalesi’nde 300’ün üzerinde mimari yapının olduğundan bahsediyor. Bir sosyal yaşam alanı olduğundan bahsediyor. Evliya Çelebi’nin vermiş olduğu bilgiler 2006 yılında bir yüzey araştırması olarak başlayan, 2007 yılında ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayıyla arkeolojik kazıya dönüştürülen arkeolojik çalışmalarda da zaten tescillenmiş durumda. sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Erdal Eser başkanlığında yürütülen arkeolojik çalışmalarda kalenin tarihi geçmişine ışık tutuldu. Arkeolojik çalışmalar sonucu çok önemli verilere ulaşıldı. Kazılar esnasında Urartular dönemine tarihlenen bir metal obje ile karşılaşıldı ve gün yüzüne çıkartıldı. Obje şuan Sivas Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Bu veri tarihi perspektif anlamında çok önemli. Çünkü Doğu Anadolu bölgesinde hüküm süren Urartuların İç Anadolu’da bir etkileşim içerisinde bulunduğu bilgisini bize ulaştırmış durumda. Arkeolojik kazılar 2018 yılına kadar devam etti. 2018 yılından itibaren durmuş vaziyette. Seramik grubundan çok önemli malzemeler elde edildi. Metal buluntular anlamında da oldukça zengin bir veriye sahibiz. Bunun yanı sıra cam ve taş işçiliğinde de çok güzel örnekler sunan arkeolojik objeler ve nesneler bulundu. Bunların gerekli incelemeleri, araştırmaları yapıldıktan sonra çeşitli yayınlarla da tanıtıldı” ifadelerine yer verdi.
İHA
Divriği Kalesi’ne ilişkin açıklamalarda bulunan Sanat Tarihçisi Yunus Budaktaş, Divriği ilçesinin tarihin her döneminde önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptığını ifade ederek, “Bunun temel nedeni de, ilçede bulunan zengin demir yatakları olduğunu biliyoruz. Bölgeyle ilgili bilgiler çok eskiye gitmemekle birlikte özellikle bölgenin Bizans ve Sasani mücadelelerine sahne olmasıyla birlikte tarihi kaynaklarda yerini alıyor. Pavlikanlar denilen özel bir topluluğun Divriği’de hüküm sürdüğünü ve bir takım siyasal faaliyetlerde bulunduğunu biliyoruz. Tabi Divriği denilince akla çok sayıda tarihi eser geliyor. Bunların en başında Divriği ulu camii ve Divriği Kalesi geliyor. Orta çağda inşa edilen tarih anlamında çok önemli veriler sunuyor. Divriği Kalesi, kesin tarihi bilinmemekle birlikte Bizans döneminden kalan surların Mengücekler döneminde tamiratının ve bakımının yapılmasıyla birlikte ve yeni inşa faaliyetleriyle birlikte tamamen bir Türk Kalesi, hürriyetine bürünüyor. Biz bunu yapının batı kapı üzerindekileri 1236, 1237 ve 1245 tarihli kitabelerden anlayabiliyoruz” dedi.