Her insan, az yada çok anlar futboldan, oynadığının veya oynamadığının pek de öne yoktur dur. Top ayağımızdayken bir anda ya Maradona olurduk yada Pele o çocukluk yıllarında. Daha çocukluk yaşlarında, hafif aşınmış spor ayakkabılarını yatağın kenarına koyar uyurduk. Oynadığımız topun markası bile yoktu. Plastikten yapılmış normalden biraz sert olması yeterliydi bizim için. Topa vurmaktan mı? yoksa toprak sahada çok koştuğumuzdan mı bilinmez; ayakkabılarımız çabuk yıpranırdı. Günlerden sıcak bir yaz günüydü diye hatırlıyorum öyle bir mahalle maçı oynadık ki, Akkaya’nın önündeki eski salatalık tarlasında... Anlatayım size yaşadığım çocukluk gününü.. Yatarken bile üstümden çıkarmadığım formam ve şortum vardı. Siyah-Beyaz Televizyon da bir maç özetini izliyordum. Tam bu sırada evin dışından bana seslenildiğini duydum; “Hadi dışarı gel maç yapıcaz yan mahalle ile. Hadi seni bekliyoruz” Koşar adımlarla pencere kenarına gittim ve dışarıya baktım. Gelen Soner'di. “Kimler geliyor?” diye seslendim aşağıya “Sen gel oğlum herkes orada olacak. Yan mahalle ile oynayacağız bugün zaten biliyorsun.” dedi Soner. Ayakkabılarımı giydim, koşarak evden çıktım. Annemin “Oğlum dikkat et” demesine bile aldırış etmeden kendimi Soner’in yanında buldum. “Hadi gidelim, geç kalacağız” dedi Soner. Mahallede en yakın arkadaşımdı. Saha evimizin karşısında ki Mısmılırmağın öbür yanında Akkaya’nın önünde idi. Tüm mahalle çocukları koşar adım ayrı bir heyecan ve mutluluk içerinde Mısmılırmağı paçalarımızı sıvayarak geçtik. Islanmış olsak da müthiş bir keyifle sahaya vardık. Geç kalmıştık, rakibimiz saha çıkmıştı bile... 7'ye 7 oynadığımız mahalle maçları en büyük keyiflerimizdi. Hele ki yan mahalleyi yendiğimizde “Şampiyonlar Ligi şampiyonu” olmuş gibi seviniyorduk. Aslında yan mahallede de benzer bir anısı olanlar vardı. Hatta onlar için de, bizler yan mahalleydik. Ama bu yandan bakmak için henüz hepimiz çok küçüktük... Takımlar hazır, Maç başlar başlamaz çocukluğun vermiş olduğu enerji ve heyecan ile fırtına gibi sağa sola koşuyorduk. Soner’in dalgınlığından faydalanan Adem topu kaptı. Kaptığı top, Adem'in kendini göstermek için yaptığı ego dolu ama bir o kadar gereksiz hareketle bir anda boşta kalmıştı. Adem’in ayağından kaybettiği top, hafif hafif bulunduğum yere doğru yuvarlanarak beni beklemekteydi... Yaz günü olması münasebetiyle havanın sıcaklığından mı yoksa, yorulduğumuzdan mı bilmem hemen yanımızda akan Mısmılırmaktan su içesim geldi. Çok terlemiş ve aşırı susamıştım. Ama maçın sonu gelmişti. Maç bitti, yine kazanmıştık ve çok mutluyduk. Bir mahalle maçı daha bitmişti ve biz kazanmıştık. Yorulmuştuk, ama olsun yenmiştik bu bütün yorgunluğumuzu alıyordu. Tekrar paçalarımızı sıvadık ve Mısmılırmağı yalınayaklarımızla geçerek evimize geldik. Her çocuk gibi benimde kitabımın arasında, hayranı olduğum futbolcuların resimleri vardı. Bazıları dergilerden çıkan posterlerden, bazıları gazetelerden kestiğim fotoğraflardan oluşuyordu... Çocukken, işte böyle geçerdi günlerimiz ve yan mahalleyle oynadığımız mahalle maçlarımız. Bizim çocukluğumuz da cep telefonu ve internet yoktu. Genelde dışarda arkadaşlarımızla mahalle maçı yaparak geçirirdik günlerimizi. Bu mahalle maçlarını nedeniyle çok güzel dostluk ve arkadaşlıklar kurardık. Aslına bakarsanız çok şey öğretmişti ve kazandırmıştı bizim hayatımıza.. Ya şimdi ki, çocuklar…
KÖŞE YAZILARI
Yayınlanma: 27 Temmuz 2023 - 13:26
ÇOCUKLUĞUMUN "MAHALLE MAÇI"!...
Her insan, az yada çok anlar futboldan, oynadığının veya oynamadığının pek de öne yoktur dur
KÖŞE YAZILARI
27 Temmuz 2023 - 13:26