Okul çıkışını bile beklemezlerdi, ceplerinde camdan bilyeler dolu, her teneffüs ardında 2 kişi bile olmaları yeterdi rekabete. Hemen cıncıklar yere serilir, en büyüğü ve en parlağı ele tutuşturulur ve utmalar başlardı.
Bugün Dünya Oyun Oynama Günü. Eskiden bütün çocuklar için günün hemen hemen her saati oyundu. Kümelenen çocuklar sosyal bi aktivitenin hep içindeydiler. Kimi top oynar, kimi aşık, kimi ip atlar, kimi met oynardı. Kimileri de toprak saha içinde daracık bir alan dahi ols köşe bucakta ellerinde cıncıklar ile tatlı bir rekabetin içinde koşarlardı, cıncıkları utma hevesinde.
BASİT AMA HÜNER İSTER
Oyun son derece basit, diğer cıncıkların utulması üzerine. Ya bir daire çizilir cıncıkların daire içine dizilmesiyle toplanılması üzerine, ya cıncıkları dizilerek ileriden yapılan atışla vurulması ki ortadan vurarak en fazla kalan cıncıkların toplanılması hedefinde, ya da üçgen çizilerek üçgenin köşelerine ve içine dizilen cıncıkları vurularak toplanması amacıyla. Hedef belli, cıncıkların elde ettiği üstünlükle toplanması.
Maharetli atışlar ustanın elinde olurdu. Başparmakla işaret parmağı arasına sıkıştırılan cıncık başparmağın mancınık gibi sert vuruşuyla diğer cıncıklar hedeflenirdi. Sert vuruşlardan diğer cıncığın kırıldığı bile olurdu. Kazanan diğer cıncıkları toplamanın zevkini yaşarken, ellerin üstleri toprakla haşır neşir olmanın etkisiyle yaralanır, kabuk bağlar, nasırlaşırdı. Bu da oyun ustalarının nişanı olurdu. Evde anne azarından muzdarip kalan ise ellerin nasır bağlayan kısımlarının kirli gözükmesini önlemek için lifle temizlenme aşaması olurdu ki, acı verirdi ama yara yeri temizlenirdi. Bir daha ki oyuna kadar.
Sadece bu olmazdı, cıncığı atmak için hedefte en iyi duruş tarzı dizüstü olurdu ki, yırtılan pantolonlardaki diz bölümü bilmem kaçıncı yamayla dikilir, kapatılırdı. Hiçbiri gam değildi, ütülen cıncıklar, oynayacak arkadaşlar vardı nihayetinde. Çocuklar vardı eskiden, mahalleyi, sokağı sesleriyle şenlendiren...
Hatice Kurt