Bugün arefe, yarın bayram. Memecimin Giliği seslerini duyuyorsunuz, kapınızın zili çaldı, açın kapınızı, sonuna kadar açın. Bu kapının açılmasıyla birlikte çocuk cıvıltılarıyla bayramı içeri almaya başladınız artık.
İkramlarda bulunun size bayram müjdesini gertirenlere, verin şekerlerinizden, çikolatalarınızdan, gönlünüzden kopandan verin. Bayram müjdesini getirenleri o çocuklarımızı mutlu edin. Ki tüm çocuklar gülsün, şeker yesin çocuklar, hep gülsün, hep bayramla birlikte gelsinler, gülerek...
MEMECİMİN GİLİĞİ
Müjgan Üçer ‘Memmecim’ başlıklı makalesinde bu geleneği şöyle anlatmıştır:
“Eskiden oyun çağındaki çocukların çok sevdikleri bir adet vardı: ‘Memmecim gezmek…’ Senede iki defa Ramazan ve Kurban bayramlarının arefelerinde uygulanan bu adet el’an Sivas’ın eski mahallelerinde görülebilirse de artık eskiden olduğu gibi yaygın değildir.
‘Memmecim gezen’ çocuklara verilen memmecim gıliği küçük simit şeklindedir. Yirmi tane kadarı bir ipte dizili olarak arefelerin bir iki gün öncesinden itibaren çarşıda satılmaya başlanır.
Gilik/gılik, Sivas’ta ortası delik ekmeğe verilen isimdir. Bazı meraklı hanımlar hamuruna yağ ve yumurta katarak özenle memecim gıliği hazırlarlar. Eskiden, yine bazı evler bugünlerde gelen çocuklara gılik şeklinde beyazlı kırmızılı yuvarlak şekerler verirlerdi ki çocuklar bu şekerleri de pek severlerdi.
Arefe sabahları memmecim gezmek için gruplaşan çocuklar evlerinden aldıkları oklava veya temin ettikleri o boyda sopalarla mahallelerindeki evleri sıra ile dolaşır, kapılara sopalarının bir ucuyla tempo ile vururlarken hep bir ağızdan şöyle bağırırlar:
Memmecimin havaası
Madelerin tavaası
Gökten ırahmet
Yerden bereket…
Amin, amin!…Bir gılik.
Çocuklar kapı açılana kadar bu sözleri birkaç defa tekrarlarlar, ev sahibinin, oklavalarına gilik takmasını sabırsızlıkla beklerler, gıliklerini alınca ‘Allah daha çok versin… Bereket versin…’ sözleriyle evden ayrılarak bir başka kapıya doğru yönelirlerken yine ‘Memmecimin havası…’ makamını tuttururlar.
Evde gilik yoksa, evin büyük hanımı çocuklara üzüm, leblebi, şeker ya da para vererek onları boş çevirmez. Zira kendilerine bir şey verilmeyen çocuklar “Kazanın dibi yana…Kazanın dibi kurusun…Kazanın dibi patlasın…Kazanın dibi bakır, itler sürüsün takır takır…” gibi beddualarda bulunurlar.
Bu gelenek çocukları sevindirip sevap kazanmak, mübarek günlerde böyle beddualara maruz kalmamak arzusudur.
Eskiden arefe günleri Kuran-ı Kerim’den El Necm(Yıldız suresi) okunurdu.
Bismillahirrahmanirrahim
(1)Vennecmi iza heva (2) ma dalle sahıbüküm ve ma ğava (3)ve ma yentıku ganil heva.
“1.2.3. Battığı zaman yıldıza and olsun ki arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı; O, arzusuna göre de konuşmaz.”
Sevap olduğu için okunan bu surenin başı, çocuklar tarafından yanlış telaffuz edilmiş ve zamanla değiştirilerek söylenmiştir.
Bu gelenek, Sivas’ta kenar mahallelerde de olsa hala uygulanan bir adettir. Uygulanış biçimi bir hayli değişse de hala bayramlarda “Memecim gezen” çocuklara rastlamak mümkündür..
Sivas merkezinde, dini bayramlara birkaç gün kala seyyar satıcıların arabaları ismine “Memmecimin giliği” denilen ufak simitçiklerle dolar. Satıcılar, çarşıda sokak aralarında yüksek sesle “Memecimin gıliği” diye bağırır. Arabalarını yavaş yavaş sürerek dolaşırlar. Yaşlı, genç…herkes “Memmeciğimin giliği”nden alır.
Arife günü sabahleyin 6-10 yaşları arasındaki çocuklar, ellerine aldıkları sopalara “Memmeciğimin giliği”nden takar, toplu olarak ev ev dolaşır. Gittikleri her evin kapısına sopalarla vurarak hediye isterler. En çok oldıkları hediye “Memmeciğimin giliği”dir. Kendilerine hediye veren ev sahibine övücü sözler söyler, hediye verilmezse “Kazanın dibi bakır/ İtler sürüsün takır takır… , diye beddua ederek oradan ayrılırlar.
Gezi, öğlen vakti sona erer. Çocuklar topladıkları “Memmeciğimin giliği” ni ve şekerleri güle oynaya yerler.
Bahar Hızar
Her yerin dini bayramlarda kendine mahsus bir adeti vardır. Ve bunlar yapıla yapıla ananeleşmiştir. Sivas’ta bayramdan bir gün evvel, yani arefe günü çocuklar ‘Memecim’ gezerler. Bunun için çarşılarda gilikler/simitler satılır. Adı ‘Memecim giliği’dir. İstanbul’un kandil çörekleri gibi…
Arefe sabahı, bayramlık elbiselerini giyen çocuklar birer küçük sopa alarak sokakta birleşir, toplu bir halde “Memecim” gezmeye başlarlar. Çocuklar o gün oruçtur. Ve bu tören bir iki saat sürer. Her çocuk kendi mahallesinde gezer. Başka mahalleye gidilmez; ayıptır. Çünkü o zaman dilencilik sayılır. Evlerinden sopalarına ilk giligi takar ve vardıkları kapının önünde şu sözleri hep bir ağızdan ahenkle söylerler:
Memecimin havası
Madelerin tavası Gökten rahmet Yerden bereket Amin amin…Bir gilik. Bu şarkıyı duyan ev sahibi akşamdan hazırladığı ‘Memecim giliği’ni getirir, kendi eliyle çocukların sopalarına takar.Başka yerlerde bu adet yoktur.