Çocukların ya da yetişkinlerin yapısının güçlendirilmesi sürecinin beslenmesinin ve çeşitli egzersizlerin önemi çok büyüktür. Ancak iş, bebeklerin istikrar sistemine gelince kafalar karışabiliyor. bebeğin merak ettiği bebeğin bağışıklığının güçlenmesinde ise anne sisteminin büyük önemi vardır.
“Yine mi yanıyor?”, “Bebeğim öksürüyor”, “Acaba doğru giydiremiyor muyum da hasta oluyor?”, “İlk zamanlar hastalanmamıştı”, “Ne hızını de kaybetmez?” gibi cümleler pek çok ebeveynin ortaklık anlaşması. Bitkilerin aileleri, bebeklerinin hastalanmaması için ellerinden alınan, hekimlere de vitamin takviyelerinden, beslenmeye kadar pek çok soru sormaktadır. Bebek bağışıklığının güçlenmesi ve onların nakledilmesinden korunmasını sağlamak için birçok yol bulunmaktadır. Bu yollar şu şekilde sıralanabilir:
1) Anne sistemi: Antikor olarak geliştirilen savunma sistemi askerleri, bebeklere annelerinden plasenta yoluyla geçişte ve bebekleri yaklaşık 6 ay boyuncaya kadar çeşitli dağılıma karşı korunmaktadırlar. Bundan sonraki koruma ise bebeklerin anne üremesiyle antikorlar tarafından sağlanır. Anne hastalığında bulunan “immünoglobulin A”nın dayanıklılığı ve dayanıklılığından korunması önemlidir. Ayrıca “laktoferrin” olarak bilinen başka bir anne üyesi ise; gelişmek için demire ihtiyaç duyan bitkilerin çoğalmasını demiri bağlayarak önlemektedir. Bir başka önemli besleyici ise anne sütünün prebiyotik içeriğidir. Anne sütündeki prebiyotikler; Bebek bağırsağında bulunan “Bifidobacterium bifidum” olarak isimlendirilen, sağlıklı büyümenin büyümesine neden olur. Böylece bebek bağırsağına yerleşerek olası olasılıkları yapabilecek özellikler önlenir. Anne sütünün sadece izolasyonu üzerine yazılsa bile uzayıp giden bilgileri mevcuttur. Hala da bu konuda bilimsel pek çok çalışma devam etmektedir. İlk 6 aylık anne sütü ile bebekleri beslemek gerekir.
2) Anne ve babalar sigara kullanmamalı: Sigara dumanında 4000'den fazla kimyasal üretilir. Bu kimyasallardan özellikle nikotinin ve karbonmonoksitin üremede görülmesi içinde barındığı rahim, kan ve göbek kordonu damarlarında da yayılmaya neden olur. Bebek ve anne arasındaki beslenme ve gaz alışverişinin yapısı ile genel olarak bu durumda anne karnındaki bebeğin yetersiz beslenmesi ve bebekte gelişim geriliği, ileriki gençlik yeteneği, astım, orta kulak iltihabı gelişimi ve sakatlık sistemine yönelik sorunlar ortaya çıkabilir.
3) Probiyotik alımı, süt çocuğu beslenmesinde artırılmalıdır: Probiyotik kısaca “Belirli besinler alındıklarında sağlık olumlu yönlerden mikroorganizmalar” şeklinde seçilmesi. Çocuklarda da kullanabileceğimiz; probiyotikler kontrollü yoğurtlar, peynir, kefir, turşudur. Bu fermente gıdalarda probiyotik olarak Laktobasiller, Bifidobakteriler ve diğer pek çok probiyotik özellikte mikroorganizma bulunmaktadır.
4) Probiyotiklerin yanında prebiyotik yiyeceklera da beslenmede yer verilmesi gerekmektedir: Söyleniş şekli benzese de Probiyotiklerden farklı olarak prebiyotikler; kalın çıkışta yaşayan probiyotik özellikler faydalı bakterilerin artışını destekleyerek insanların olumlu yönlerini gösterir, fermente edilemeyen sindirilmeyen karbonhidrat grubu besin bileşenleridir. Dört ana grup prebiyotik vardır: İnulin, fruktooligosakkaritler (FOS), laktuloz (LOZ) ve galaktooligosakkaritler (GOS). Çocuklarımızın beslenmesinde yenilenebilir yerimiz prebiyotik özelliklerde gıdalar ise soğan, sarımsak, muz, enginar, pırasa, kuşkonmaz, baklagillerdir.
5) Hijyen varsayımları: yapılan araştırmalar gösterilmiştir ki; bir günlük gelişim sistemi ile ilgili hayatın gidişatını değiştirebilen özellikler; ülke, aşılar, beslenme koşulları, çıkış mikrobiyotası çeşitliliğidir. Bu noktaya değinilmesi gereken önemli bir konuda “hiyen varsayımları”dır. Basit anlatımla “Köyde, tarlada toprak içinde oynayan, her düştüğünde eli dezenfektanla silinmeyen, daha az hastalanırken; el bebek, bebek büyüttüğümüz ama apartman dairesi içine hapsolan, elinde sürekli tablet olan sokak oyunu pek bilmeyenler için çok daha sık hasta...” Hijyen varsayımlarına göre ekonomik ve sosyal gelişime paralel olarak gitgide doğal yaşamdan uzaklaşmak bozulma sistemimizin farklı yönlere neden oluyor. Kalabalık ailesinden çekirdek aile yaşamına geçiş, tütün dumanı ve şehirlerde kirli hava maruziyetinin yayılması, genetiği olan yiyecekler ve yaşayan yiyeceklerle beslenmenin ister istemez üremenin çoğalmasına zemin hazırlamaktadır. Bu süreç uzadıkça yabancı maddelere karşı dayanıklılık sistemimizin üretilmesi gereken cevaplarda farklılaşmalar meydana gelir ve ömür boyu olmayan yabancı maddelere karşı da immünglobulin E olarak üretilen antikorlar üretilmeye başlar. Kalabalık şehirlerindeki “alerjik çocuk” tanıdıklarını biraz da bu nedenle artık sık görüyoruz.
Haber Merkezi
SAĞLIK
Yayınlanma: 08 Ocak 2024 - 14:52
Bebek bağışıklığını güçlendiren 5 adım
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uz. Hatice Bulut, bebeklerde bağışıklığın olup olmadığı hakkında bilgi verdi.
SAĞLIK
08 Ocak 2024 - 14:52