İsrailliler’e göre Filistinliler İsrail’e zarar vermeye çalışan farelerdi.
Tünelleri bombaladılar, yer altına güçlendirilmiş beton duvarlar inşa ettiler. Filistinliler 7 Ekim’de sabah güneşinin ışıkları altında yerin altından yürüyerek çıkıp geldiler.
Birçokları, 1948’de Filistinlilerin üzülmeksizin, pişmanlık duymaksızın toprakları terk ettiklerini düşünüyor. Bilmiyorlar ki Filistinli mültecilerin büyük çoğunluğu toprağından uzağa gitmedi.
Gazze’de yaşayanların çoğu mülteci. Batı Şeria’da yaşayanların da dörtte birinden fazlası...
Siyonistlerin cürümleri acımasızdı ve Arapların vaatleri muhteşemdi.
O yıllarda vatanları gasp edilmiş Filistinliler, evlerine geri dönmelerinin yalnızca günler ya da de haftalar süreceğini düşünüyorlardı.
Araplar Filistinlilere yardım etmedi. Ve hayal kırıklığı devam etti.
İlk göçmenler silaha sarılıp savaşmaya başladılar. El Fetih’e, Halk Cephesi’ne ve o dönemde popüler olan diğer sol örgütlere katıldılar.
İdeoloji kimsenin umurunda değildi. Tek istedikleri Arapların kaybettikleri onurlarını geri almaktı.
Araplar onları yanılttı, sol örgütlerin hataları onları yanılttı.
Yaser Arafat sonunda 1967 sınırları boyunca bir Filistin devleti karşılığında İsrail’i tanıyan bir uzlaşmaya razı oldu.
İkinci kuşak göçmenler bunu reddettiler ve çareyi 1980’lerde Arap ve İslam dünyasını kasıp kavuran ‘İslami Uyanış’tan etkilenen İslami örgütlere katılmakta buldular.
Arafat yenilenen ruhu bastırdı ve onları sabırlı kılmaya çalıştı.
Biraz toprak ve otorite hiç yoktan iyidir.
Ama Arafat sonunda Amerika’nın kendisini aldattığını, İsrail’in ise barış istemediğini, Filistinlilerin kalan topraklarını ve varlığını yavaş yavaş ele geçirmek istediğini anladı.
İsrailliler ‘barış ‘güvercini’ni öldürdü. Arafat’ı... Bunu Filistinliler söylüyor. Evinde günlerce süren şiddetli İsrail kuşatmasına maruz olduğu sırada zehirlenerek öldürüldü.
Üçüncü kuşak geldi. Mültecilerin torunları. İsrail, Filistinlilerden çalınan şehir, kasaba ve köylerin isimlerinin unutulduğunu sanıyordu.
“Babalar ölünce çocuklar unutur.”
Böyle düşündüler.
Bu İsrail güvenlik stratejisindeki kör noktaydı.
Tüm analizleri bir kenara bırakın. 7 Ekim’de yaşananlar nasıl ve neden yaşandı?
Filistinli ölmedi ve unutmadı. Bu yüzden yaşandı.
İsrail’in tepkisi maliyetlidir. Şu ana kadar 3 bin sivili öldürdüler.
Onlar canavarlar.
Filistinliyi türkülerini unutmadıkları için, hatıralarını yaşattıkları için her evin her odasına astıkları Filistin haritası için cezalandırmak istiyorlar. Filistinlileri, gelecek nesilleri yeni bir şarkı söylemeye zorlamak istiyorlar:
“Öldüğümüz yeter. Biz Filistin’i istemiyoruz. Yaşamak istiyoruz.”
Vatan, namus ve hatıra mücadelesi vermeden yaşama içgüdüsü, tamamen hayvani bir içgüdüdür.
Tam insan, vicdanı tam olandır.
Peki burada insan beyni nerede?
Bir avuç toprak için bütün bir halka soykırım yapmak.
Filistin beyni önce direnişin mümkün olduğunu kanıtladı, sonra müzakerenin mümkün olduğunu kanıtladı, sonra da kararlılığa anlam kazandırdı. Sonunda nükleer silahlı İsrail’in varlığını riske atma noktasına geldi.
İsrailliler şimdi, İsrail’in varlığı gerçeğine saygıyı yeniden tesis etmek, İsraillilere hayatta kalma umudu vermek ve Filistinlileri sonsuza dek cezalandırmak için Amerika’nın yeşil ışığıyla Gazze’de bir Holokost gerçekleştiriyorlar.
Filistinliler bunu çok iyi anlıyor. Aynı zamanda bugünkü kararlılıklarının, Amerika’nın yarın İsrail’e 1967 sınırlarında iki devletli çözümü dayatacağı anlamına geldiğinin de farkındalar.
İsrail’in hayatta kalmasının tek garantisi bu olacaktır.
Aksi takdirde gelecek nesiller sırf geri dönmek için sınırı geçmeyecekler. Bunu, aynı zamanda intikam için de yapacaklar.
Bilmeyenler için söylüyorum, Filistinliler her gün ölüyor. Her gün onlardan bir parça toprak çalınıyor. Evleri yıkılıyor. Duvarlar, hapishaneler inşa ediliyor. Mescid-i Aksa’nın ve tüm kutsal mekanların kutsallığı her gün ihlal ediliyor.
Bir ulusun yok edilmeyi, topraklarının ve tarihinin yavaş yavaş çalınmasını kabul etmesi, böylece dünyanın rahat kalması ve ‘Tik Tok’taki komik klipleri pişmanlık duymadan izlemesi mantıklı mı?
Filistinliler hemen ölmeye karar verdiler. Ya zafer ya da şehitlik.
Bu onların başından beri sloganıydı ve hâlâ da öyle.”
Mektup burada bitti.
Vatanından uzakta bir Filistinli’nin bakışıyla çok muhtasar bir şekilde Filistin’in son yüzyıldaki hikayesini okumuş olduk.
Hislerini, fikirlerini.
Bana tuzu kuruların atıp tutmalarından çok daha tutarlı geldi.
KÖŞE YAZILARI
Yayınlanma: 22 Ekim 2023 - 12:29
'Babalar ölünce çocuklar unutur'
İsrailliler’e göre Filistinliler İsrail’e zarar vermeye çalışan farelerdi
KÖŞE YAZILARI
22 Ekim 2023 - 12:29