AZİZ VLAS İŞİ TAMAM SIRA HUYKESENDE Mİ?

Üniversite ve belediye destekli SİVAS’IN GELECEĞİNİ DİZAYN ETME GURUBU tahmin ettiğim gibi şimdide yüzlerini Huykesen Şapel ya da Sunak alanına çevirdiler.Bu amaçlı basına açıklamalarda bulunduklarını izlemekteyiz.

Aziz Vlas’ın yaşadığı dönemde göl olan bölgeden her nasılsa ev yeri de buldular. Mezar yerini de.Hem de tescillettiler.

Huykesen-Höyükesen Hristiyanların ve Müslümanların gittiği ve Çelebiler köyü yakınında bir çiftlik.Çocukluk yıllarından bildiğim bir yer. Burada kayalara oyulmuş bir apsis ile ana apsisi çevreleyen iki yanında apsidiyeller olduğu görülmekte.

Apsidiyellerin yan duvarlarında ise mum yakma işlevi gördüğü sanılan nişler ile apsisin önünde dua etme yeri önünde sunak yükseltisi bulunurdu. Aslında ilk yapıldığı dönemde burada bir Meryem ana heykeli bulunması olasılığı yüksektir.

Sunağın biraz altında ise iki tane kuyu ağzı bulunmakta idi. Burada kurban kesilirdi. Sonrasında bu oyukların giderek toprak ile kapatıldığını gördüm. Bunun nedeni ile burada define arayanların ilgisini çekmesi bu nedenle bu oyuğa girme girişimlerini engellemek bir de o bölgeye piknik için gelenlerin çocuklarının düşmemeleri için çiftlik sahiplerinin toprak ile doldurulduğunu gördük.

Sunağın duvarları beyaz kireç ile sıvanmıştı. Duvarın üzerinde ziyaret edenlerin Ermenice,Arapça ve Türkçe yazılarına rastlanırdı. Sunağın sıvalarının dökülmesine neden olan bir gelenek ise yatırlarda mum yakıp sonrasında erimiş muma batırılmış taşların duvar yüzeyine sürtülüp taş tutturulma girişimidir. Dilek tutma-şun tutma denilen bu uygulama yüzünden sunak duvarlarında el yetişir seviyede bu tür yapışmış taşlara yapıya doğa koşulları dışında insan yapımı bir zarar olarak günümüze kadar gelmiştir.

Bu sunağın sol arkasındaki kaya yüzeyinde oyuklar bulunurdu. Bu oyukların kaya mezarları olarak kullanılma olasılığı yüksektir. Bu kaya mezarları da define arayanlarca tahrip edildiğinden bu kaya mezarlarının derinliğinin yüksekliğinin görülmesi için definecilerin patlatmaları sonrası veya iklim koşulları sonrası dökülen taş ve topraklar ile kaplanması nedeniyle kaya mezarlarının kaç kat olduğu ancak bir kazı sonrası ortaya çıkabilecektir.

Bu sunağın altında ya da arka kısmında önündeki oyuklardan girilebilecek bir yer altı kenti olma olasılığı da bulunmaktadır. Bunun içinde sunak önündeki iki göz noktasında temizleme çalışması gerekmektedir.

Roma antik dönemine uygun mimari yapı olduğu anlaşılan, Roma döneminde Sivas ve çevresindeki yerleşik Rumlar tarafından ziyaret edildiği sonrasında ise Ermeni ve Türkler tarafından da bir ziyaret yeri olarak kullanıldığı görülmüştür. Özellikle paskalya bayramında Sivas’da yerleşik Ermenilerin topluca buraya geldikleri görülmekte idi.

Müslüman inançlılar ise genelde huysuz söz dinlemeyen çocuklarını buraya getirip burada bir rütiel gerçekleştirirlerdi. Huysuz olduğu söylenen çocuk,ailenin yaşlı kadınının kucağına yatırılır bir bıçağın tersi ile ya da bir ağaç bıçağa benzetilmiş nesne ile çocuğun boynuna sürülürdü. Çevrede bulunan yakınları ise “huyun kesile huyun kesile” diye seslenirlerdi. Öylelikle çocuğun yaramazlığının geçeceğine inanılırdı.

Huykesen tapınağı ziyaretinde genellikle çoklu aileler ile birlikte ziyaret yapıldığından çocuğunun sakinleşmesini gören aile tarafından kurban seçilen koyun ya da keçi sunağın önündeki çukurların yanında kesilir kanı bu çukura akıtılırdı. Kesilen kurban sunağın aşağısında bulunan armut ağacının dallarına asılarak soyulduktan sonra derenin kenarında kurulan ocaklarda pişirilir birlikte yenilirdi.

Sivas Arkeoloji müdürlüğünün Sivas ve çevresinde elde edilen Hristiyanlara ait olduğu görülen dini yapılar,mezarlıklar ve yapılardan toplanmış tarihi eserlerin sergilenmesi için burada bir açık hava müzesi girişimi burasının özel mülkiyet alanında olması nedeniyle gerçekleşememiştir.

Farklı dinlerden Sivaslıların yaşam alanlarından olan ve kent hafızasında yeri olan bu noktanın elbette korunması doğru bir girişimdir. Ancak Aziz Vlas koçbaşı girişiminin ardından dile getirilmesi ve bu dile getirmenin de “Aziz Vlas tosuncukları “tarafından dillendirilmesi benin ön yargılarımı ve kaygılarımı doğrular niteliktedir.

Aziz Vlas Huykesen,Pirkinik kilisesi,Sivaslı Petros anı evi,kırk azizlerin şehit edildiği Çukurpınar diye diye bir de bakacağız ki,Vatikan kilisesi Sebastia Metropolitenliğinin iddia ettiği,3 manastır,11 kilisesi ve 7 şapel açılmış olunacaktır.

İş inanç amaçlı olsa yapılsın. Ne çıkar deriz. Ancak bu din örtülü geleceğe yönelik bir yer edinme projesi olduğu gerçeğini de unutmamak gerekmektedir.

Herkes öncelikle önüne bir Sevr haritasını alsın. Sonra Sivas’ın Fransız mandasına bırakılmış alan içerisinde Sivas’ın olduğunu görsün.

Fransa’nın Sivas üzerindeki emperyalist emellerini gerçekleştirmek için Aziz Vlas figürünü,Katolik inançlı Ermeni dostlarımızı kullanmaya başladığını görüyoruz. Fransa’nın bu projesi,sadece topraklarımızı gelecekte edinmek amaçlı değil aynı zamanda Ermeni cemaatini dini bazlı bölme amacını da taşıdığı çok açıktır.

Birinci dünya savaşında Gregoryan Ermenileri Rusya,Katolik Ermenileri Fransa ve Protestan Ermenileri ABD, kendi amaçları için kullanmış olduğundan,bu topraklarda yüzlerde yıldır dostça ve kardeşçe yaşayan Ermeniler ve Türkler arasında düşmanlık tohumları atılmış ve her iki taraftan binlerce insanın kanının dökülmesine yerlerinden ve yurtlarından edilmelerine unutulmaz acıların yaşanmasına neden olunmuştur.

O nedenle herkesin kendi üzerine düşen duyarlılığı göstermesi tarihsel bir görev ve ibret olarak önümüzde durmaktadır. Öncelikle de Üniversite ve Belediyeden bu işi kendisine vazife edinmişlerin öne düşerken bu kentin ve ülkenin geleceğine yönelik heveslilere hizmet etmelerinin nelere mal olabileceğini de gözden geçirmeleri gerektiğini hatırlatmak isterim.