Ahmet ÖZDEMİR
Bu yazımı Yüce Atatürk’e “Put,” “Put ata”, “Ata-put” demek zavallılığı içindeki bedhah, kötünün en çukurundaki kadın kisvesindeki pislikler okusun isterdim. Ama umudum yok. Okusalar zaten insan olurlardı.
Bugün yakın tarihimize geleceğiz. Yüce Ata’mızın düşüncelerine yer vereceğiz. Anadolu’nun düşmana karşı şahlanışında, Türk kadını, erkeği ile omuz omuzadır. Türk kadınının hayatını hiçe sayarak vatanı uğrunda yaptığı özveri, Bağımsızlık Savaşımızın kazanılmasında etken olmuştu. Atatürk, Anadolu köylü kadınının çalışma ve gayretleri için şöyle demişti:
“Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasından söz etmek imkânı yoktur. Dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim.’ diyemez.”
Ulu Önderimiz, kadının erkekle birlikte öğrenim yapması, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatta görev alması görüşünü benimsemişti. Türk Medenî Kanunu'nun kabul edilmesiyle, toplumsal ve ekonomik hayatta kadın erkek eşitliği sağlanmıştı. 1930'da kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı tanındı. 1933'te muhtarlık seçimlerine katılma hakkına kavuştu. 1934'te yapılan Anayasa değişikliği ile Avrupa ülkelerinin birçoğundan önce, milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandı
Yüce Ata, bir konuşmasında; "Türk kadını dünyanın en aydın, en faziletli ve en ağır kadını olmalıdır." demiştir.
Atatürk "Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah'ın emrettiği şey, erkek ve kadının beraber olarak ilim ve bilgiyi kazan-masıdır." sözü ile toplum hayatında kadının önemini belirtmişti.
Günümüzde Yüce Atamızın gösterdiği hedefe ulaştığımız söylenemez. Ancak, çok aşamalar kat edildiği de bir gerçek. Buna karşın, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirinde anlattığı Kadınların Yalnızlığı bir gün biter mi dersiniz? Bitmez. Şiir diliyle “Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde” duygusu, hücrelerine sinmiş bir ulusun kadınlarının yal-nızlığı bitmez:
“Yalnızlığı kadınların, üşümüş, yorgun
Bir elin sallanışı açık pencerelerden
Anlatır aşkın güzelliğini uzun uzun
Kalan hatıralarla geçmiş gecelerden
Hep o eller ağlayan karşısında aynaların
Hep o çileli yüz, o bekleyen dudaklar
Bir ses kulaklarında: Belki yarın, belki yarın
Sonra yeni bir sabah, yine bomboş sokaklar
Beklemek... Yalnızlığı kadınların büyük
Pencerelerde, kapılarda, evlerde, odalarda
Ve soğuk yataklarda mahzun, kırık dökük
Bazen mağrur gözleri bir noktaya dalar da
Ansızın bir ateş basar solgun yanaklarını
Batırırlar kalplerine ince, uzun parmaklarını
Bir kez daha etrafımıza bakıyor ve diyoruz ki: Şimdi, Irak, Filistin, Lübnan, Afganistan, Çeçenistan daha dünlerde Bosna-Hersek-Kosova, Ukrayna ve pek çok yerdeki kadınların durumunu, içler acısı tablolarla sergileyebiliriz. Bir yandan bombalarla mücadele eder-ken, bir yandan tecavüze uğrayarak savaşta en büyük bedeli ödediklerini anımsayalım ve bir empati yapalım. Tanrı, beterin beterinden korusun.
Varsın Dünya Kadınlarının bir günü, ama bizim kadınlarımızın her günü kutlu olsun.
Yedi gün süren, yazılarım “kim kimle görüldü, kimden hamile kaldı, kimi aldattı, kimden boşanıyor, nereye gidiyor, ne giyindi, yeni sevgilisi kim? vb” haberler içerseydi, daha çok okunur, beğenilir miydim diye düşündüm. Ama, yetirince başımızda kara bulut-lar dolaşıyor. Nazım’dan esinlenerek daima iyi şeyler düşünmeli bir yazı emekçisi, dedim. Yazı dizimi altı yıl önce kaybettiğimiz canım arkadaşım, Saadettin Kaplan’ın bir şiiriyle bitirelim:
KADIN DENİNCE
Kadın denince aklıma deniz gelir
Dalgalı eteklerinde rüzgâr
Sesine hep o şarkıyı yükler
Dalga dalga vurur sahillerime
Burkulurken burgaçlarda umudum
Düşlerimi bilmediğim limanlara sürükler
Kadın denince aklıma toprak gelir
Tomurcuğa durur parmaklarım
Bıngıldar içimde bengisular
Karıncalar dev gıdıklar damarlarımda
Yükselir tufanımda kadın rengi sular
Kadın denince aklıma bulut gelir
Gönül göklerime yıldırım çeken
Beni bende vuran saran bürüyen
Sevdanın o ıssız sokaklarında
Beni giyip yağmur yağmur yürüyen
Kadın denince aklıma gece gelir
Dokunur alev gibi bir şeylere ellerim
Ellerimi ararım gecede el yordamı
Islak bir yorgan gibi örtülür üzerime
Ocakları tütmeyen ıssız evlerin damı
Kadın denince aklıma saç gelir
Her telinden bir kuyuya sarkarım
Kadın denince aklıma göz gelir
Uçurumun çağrısından korkarım
Kadın denince aklıma çöl gelir
Vaha arıyorken yitiveririm
Kadın denince aklıma sonsuzluk gelir
Tükenir özümde bitiveririm
Kadın denince aklıma yabancı bir şehir gelir
Kaybolurum bilmediğim sokaklarında
Kadın denince aklıma ateş gelir
Tutuşurum alev dudaklarında
Kadın denince aklıma bağlama gelir
Bir mızrap olurum neva telinde
Kadın denince aklıma bir gelin gelir
Yüreği bir testi gibi elinde
Sevdasını yüreğinden içerim
Kadın denince aklıma anam gelir
Şımarır içimde haylaz bir çocuk
Terli avucumda yaşlı gözlerim
Anamın verdiği o iki boncuk”
KÖŞE YAZILARI
Yayınlanma: 27 Temmuz 2023 - 13:30
ATATÜRK VE KADINLARIMIZ VE DE SİTEM
Ahmet ÖZDEMİR Bu yazımı Yüce Atatürk’e “Put,” “Put ata”, “Ata-put” demek zavallılığı içindeki bedhah, kötünün en çukurundaki kadın kisvesindeki pislikler okusun isterdim
KÖŞE YAZILARI
27 Temmuz 2023 - 13:30