Sivas’ın Tarihi Dokusu: Antik Çağlardan Günümüze Bir Yolculuk
Sivas, Anadolu’nun kalbinde yer alan ve zengin tarihiyle dikkat çeken bir şehirdir. Bilinen tarihi, Hititlerin hüküm sürdüğü dönemlere kadar uzanır. Ancak, Hitit egemenliği öncesine dair kesin bilgiler mevcut değildir. M.Ö. 7. yüzyılda Kimmer ve İskit akınlarına maruz kalan Sivas, zamanla Med ve Pers imparatorluklarının hâkimiyetine girmiştir. Büyük İskender’in fethinden sonra Kappadokya Krallığı’na bağlanan şehir, M.S. 17 yılında Roma İmparatorluğu’nun bir parçası haline gelmiştir.
Roma döneminde metropolit bir konuma yükselen Sivas, surlarla çevrili bir kent olarak 3. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın hızla yayıldığı bir merkez olmuştur. Sivaslı Aziz Vilas’ın mucizeleri, Hıristiyanlığın bölgede yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Gök Medrese civarında bulunan ve göz evliyası olarak kabul edilen azizin mezarı, şehrin dini tarihinde özel bir yere sahiptir.
Bizans İmparatorluğu döneminde de gelişimini sürdüren Sivas, Sebasteia adıyla anılmıştır. Bu ad, Yunanca’da “saygıdeğer, yüce” anlamına gelmekte ve Latince’de İmparator Augustus’a ithafen verilmiştir. 7. yüzyılın sonlarında Arap akınlarına uğrayan şehir, Pavlikan mezhebinin etkili olduğu bir dönemi de yaşamıştır. Divriği, Pavlikan mezhebinin merkezi olarak bilinir.
Ermeni göçleri ve yerleşimleriyle 10. yüzyılda yeni bir döneme giren Sivas, Ermeni Gregoryen Kilisesi’nin etkisi altına girmiş ve Ermeni piskoposluğuna dönüşmüştür. Ermeni kıralı Senekerim tarafından yönetilen şehirde, İsa’nın çarmıhının parçalarına sahip olduğuna inanılan Surp Nişan Manastırı inşa edilmiştir.
Sivas’ın Hıristiyan dönemine ait en dikkat çekici hikâye ise "Kırk Martir"dir. 9 Mart’ta anılan bu azizler, inançları uğruna ölümle cezalandırılmış ve buzlu bir gölde donarak hayatlarını kaybetmişlerdir. Licinius döneminde gerçekleşen bu trajik olay, Sebasteia yakınlarında vuku bulmuştur.
Günümüzde Kırkşehitler olarak bilinen yerde bir zamanlar var olan göl ve hamam, şehrin tarihi zenginliğinin kanıtları arasındadır. Seyyahların aktardıkları ve yüzey araştırmalarında bulunan kalıntılar, Sivas’ın Bizans İmparatorluğu dönemindeki önemini gözler önüne sermektedir. Şehrin geçmişi, Kappadokia’dan Roma’ya uzanan ve Dumbarton Oaks Koleksiyonu’nda sergilenen mozaik ikonlarla da anlatılmaktadır.
Sivas’ın tarihi mirası, antik çağlardan günümüze uzanan ve keşfedilmeyi bekleyen eşsiz bir hazine olarak karşımızda durmaktadır. Bu zengin tarihi dokuyu korumak ve gelecek nesillere aktarmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Musa Demir
İskitlerin ön Türkler olduğunu umarım biliyorsunuzdur. Sanıldığı gibi Türkler 1071 de Anadoluya gelmediler hep varlardı. Anadolu hıristiyanlığını bir araştırın Türk çıkar. Müslüman Türkler 1071 de Anadoluyu hakimiyeti altına aldılar.